• ikinci defa yaşamak üzere olduğum bir hayat gerceği. amca'nin hayatımızdaki yerini anlayamayız çoğu zaman, zor günlerin yakın elidir. askerliğini biliriz onun, evlenmesini, çocukları oluşunu izleriz. biz büyüdükçe o yaşlanır. giderek uzaklaşırtırır yıllar bizi amcamızdan. hayatımıza bir dahaki yakınlaşması, onun gidişiyle olur.
    benim amcam, izmir'e benzettiğim sessiz, mülayim, kendi halinde bir adam. benim gibi, amcam. kanser dediler, ölecek-miş! ah be amca, adımı verdin bana, bebek beni hastaneden sen götürdün arabanla.
    çocuktum, bir defa, hatırlıyorum... içki masasındaydınız, kafan dumanlanmıştı, sahoşluğunla ağlıyordun. "çingeneler sarhoş olunca birbirini keser, biz böyle koyun gibi ağlarız" deyişini hatırlıyorum, çocukluğumdan kalan tek tük cümlelerden. şimdi izmir'desin sen, haberin yok hastalığından, sadece acısı var, belki de karanlık bir his içinde, giderek büyüyen. benim amcam çok öldü, bir daha ölmesine nasıl dayanacağım, bilmiyorum...

    edit: bekleniyordu oldu, bekleniyordu öldü. ben hiç beklemiyordum. neden bilmem, ölümü beklemiyorum hiç kimsede ve kendimde. ölüm hemen yanımda, cebimde hatta. amcam öldü bugün. öldü ama olmadı hiç, ama hiç olmadı...
    sadece nefes alıyordu zaten son birkaç gün. gözleri görmez gibi bakıyordu, duymaz gibi duruyordu... ama biliyorum, adım gibi eminim ki ağlıyordu. içine doğru, köpüren nehirler gibi ağlıyordu amcam. dağ gibi bir adamdı, yıkıldı, o'nu böyle hayal edemezdim, görmeseydim hiç düşünemezdim. "kamer amca"mızdı, hep öyle kalacak. usul usul duracak, izmir gibi sıcak, izmir gibi güneşe elveda diyecek bu toparaklarda.
    onunla uzun bir yolculuğa çıkmıştık, hiç unutmam. ege'nin sarı sıcağındaydık. şimdi tek başına çıktı yolculuğa, yolu açık olsun.
    sessiz sedasız yaşadı, yaşadığı gibi de öldü. çabucak, şaka yapar gibi gitti. ceketini aldı, ayakkabılarını kapıya çıkardı, dışkapıyı sessizce kapattı. o bize geldiğinde çocuk aklımla, gitmesin diye ayakkabılarını saklardım.
    sahi... saklasaydım ayakkabılarını, gider miydi yine de?
  • yıllar geçse de unutulmayacak bir olay.. çünkü o öldüğü zaman babanız da kardeşsiz kalır.. eğer amca sevilen bir kişi ise hiç unutulmaz.. hala onların evine gidileceği zaman "amcamlara gidiyoruz" denir.. onun güzel yaptığı bir şey * yendiğinde bile o akla gelir.. geçirdiği hastalık süreci , çok hasta olduğunu duyduğunuz ilk an , hastane ziyaretleriniz aklınıza gelir.. ama güzel anılar daha fazladır.. **
  • dogumunuzdan once olmusse birsey ifade edemeyen durum.
  • hiçbir şey hissettirmeyebiliyor.
  • etimden et koparsalar herhalde bu kadar acimazdi. benim icin canini verirdi biliyorum ama ben ona veremedim. benim herseyimdi. ellerimle gomerken tek dedigim sey 'gitme' oldu. bu onsuz gecen kacinci bayram bilmiyorum. ama cok aciyor inanin. bu kadarcik da olsa yazabilecek guc bldum kendimde. zaman bu yarayi kolay iyilestiremiyormus demek ki.
  • amcanin olmesi uzer adami ama bunun bir gun babaniza olacagini ister istemez dusunudugunuz icin.
  • ebeveynlerin ölümünü hatırlatır, onlara da olabilirdi diye düşündürüp delirtir, babanın feryadına sahit olup aglatır...
  • amca babadan da yakınsa çok büyük bir boşluk bırakır. diğer yandan babasız kalan kuzene karşı suçlu hissettirir, kendi babanızı paylaşmayı çok isteseniz de faydasızdır. babalar gününde daha da acı verir. ama en etkileyici olanı kuşkusuz babanın ağlamasıdır. çok yazıktır. çok.
hesabın var mı? giriş yap