• hırsızların, katillerin, uğursuzların en sevdiği evlerdir. zeminde yürürken tak tuk, gacır gucur sesler çıkarır. eve giren katiller sizi kolayca yakalar ve cinayetini işler. mutlaka üst katlarda güvenlik amacıyla yapılmış kilitli bir kiler vardır.
  • dışarıdan çok küçük görünebilirler,fakat evin içine girince ne kadar büyük olduğu anlaşılır.hemen hemen bütün evlerde garaj ve geniş bahçe mevcuttur.ayrıca bir kat daha çıkayımda oğlan evlenince üstte oturur mantığı kesinlikle yoktur.evlerin çatıları iç içe değildir damdan dama atlama oyunları oynanmaz herkesin kendine ait sınırları vardır tabi dam da yoktur evlerde .)
  • (bkz: tlc) (bkz: rüya gibi evler) (bkz: flip or flop)
  • metrekare hesaplanırken garajın, balkonların, terasın, verandanın, yerin altındaki katların ve tavan arasının sayılmadığı evlerdir. o sayılmıyor bu sayılmıyor peki ne sayılıyor? sadece yer seviyesinin üzerindeki odalar, mutfak ve banyolar sayılıyor. yani kağıt üzerinde amerikan hesabıyla 240 metrekare gözüken bir ev türk hesabıyla 400 metrekareye yakın çıkabilir.

    bir de bu evler genelde 3 veya 4 katlı oluyor. en alt kat bodrum katı oluyor, onun üzerinde mutfak, yemek odası ve oturma odasının olduğu giriş katı, onun üzerinde de yatak odalarının bulunduğu ikinci kat (bodrumu sayarsak üçüncü kat) oluyor. çoğu zaman çatının hemen altında tavan arası adı altında bir kat daha olabiliyor. bu durumda evin 4 katı olmuş oluyor.

    ayrıca amerikan evlerinde oda sayısı olarak sadece yatak odaları sayılır. mesela kağıt üzerinde 3 oda 1 salon olan bir evde 3 yatak odası + 1 salon var demektir ama bu evde başka odalar da olabilir. mesela çoğu evde yatak odaları dışında 1-2 tane yemek odası, bir tane oyun odası, 1-2 tane ofis veya çalışma odası olabiliyor. yani amerikan hesabıyla 3+1 olan bir ev türk hesabıyla çoğu zaman 6+1 veya 7+2 bile olabiliyor. bunun dışında evlerin içinde odalara bitişik olarak closet adı verilen depolar da olabiliyor ve bunlarin bir kısmı oda büyüklüğünde olabiliyor.

    evlerin altında tekli, çiftli ve üçlü garajlar olabiliyor. tekli garaj bir tek arabanın sığabileceği büyüklüktedir ve genelde 25-30 metrekaredir. çift garaj iki araba kapasitelidir ve genelde 50-60 metrekaredir. üçlü garaj genelde şehir dışlarındaki evlerde görülüyor ve 90 metrekareye kadar çıkabiliyor. yani üçlü garaja sahip olan birinin neredeyse fazladan bir apartman dairesi olmuş oluyor.

    kısaca amerikan hesabıyla 240 metrekare 3+1 olan bir ev türk hesabıyla 380 metrekare 6+2 edebiliyor.
  • 5 senem gecti. bir viktorya tarzi ev degildir, ne varsa ingilizlerde var.
  • alayı dördüncü elementten oluşur.
  • sanılanın aksine sadece uzak bölgelerde değil en çok yerleşim olan şehir merkezlerinde de çokça bulunan ev tipi. bizde olsa kentsel dönüşüme alınıp çok katlı binalar yapacakları alanlarda adamlar huzurlu huzurlu yaşıyor.
  • türkiye'de asla görülmeyecek olma sebebi. küçücük ülkede ha bire ireyip durmamız. ameirkanın harita üzerindeki büyüklüğünü türkiye ile kıyaslarsanız ve topluma nüfuslarının da 330 milyon olduğunu varsayarsanız ne dediğimi anlarsınız.

    alçıpan olayı çok iyi değil mi? duvar inşa edip üzerine çökmesini beklemektense 20 yılda bir alçıpanlar değiştirilebilir ya da ömürleri her ne kadarsa. he bir de 2 ya da 3 lavabo olayı var ki efsane. koca aile tek bir lavabo için kuyruk olmuyor. bence türk evlerini amerikan evleri ile karşılaştırsak iki büyük sorunumuz var. ilki bu lavabo konusu ikincisi ise göt göte birbirine yapışık odalar. üst kattaki komşu seks sevişirken kulaklarına fısıldadıkları şeyleri dahi duyuyoruz amk. bak daha hiç garaj, kiler vs. konularına girmedim.
  • nasıl ısıtıldıkları merak ediyorum. amerikan filmlerinden ya da dizilerinden anladığım kadarıyla bizdeki kapalı ofisler ya da avm'ler gibi air conditioner kullanılıyor sanırım. eğer öyleyse bizde neden bu sistem gelişmemiş? yazın sıcakla kışın soğukla uğraşmazdık ne güzel. cam açma kültürlerimiz de farklı sanırım yine aynı sebepten ötürü. orada yaşayanlar beni bir aydınlatsın.
  • verandalı ve bahçeli evlerdir.

    geçenlerde bir program izledim. bu program amerika'daki eski evleri onarıp satan bir ailenin günlük rutinini anlatıyordu. bir ev satın alıp onardılar.

    ev tek kelime ile mükemmel. bizim ülkede olsa çok büyük meblağlara satılabilecek bir ev fakat bu ev siyahi insanların mahallesinde. bu mahalle tehlikeli ve kötü bir mahalle olması ile biliniyor.

    "kötü" olarak addettikleri mahalle gayet bakımlı. evlerin önünde yeşil çimleri olan. oldukça temiz görünen bir mahalleydi. bana gayet lüks göründü. evin bu "kötü" konumu yüzünden evi kimse almak istemedi. evi aldıkları fiyata satmak zorunda kaldılar. aldıkları fiyat zaten çok gülünç bir rakamdı.

    bu nasıl bir refah seviyesi böyle arkadaş ?
    benim rüyalarımı süsleyebilecek evi, adamlar beğenmedi.

    sonra bizim ülkenin tehlikeli ve kötü mahallelerini düşündüm. demek bu amerikalılar bizim mahalleleri görse etrafına dikenli tel örerler. telin dışına kimse girip çıkmasın diye hendek kazarlar. yakınlarına da bir askeri üs kurarlar gibime geliyor.
hesabın var mı? giriş yap