aynı isimde "amsterdam (film)" başlığı da var
2065 entry daha
  • lombardo's'a ugramadan sehri terketmeyin deyim ben. yedigim en iyi hamburgerdi. fiyatlar 11 euro 16 euro arasi degisiyor. tripadvisor'da puani en yuksek yiyecek mekanlarindan biri. acilis saati 11.00
    adres: nieuwe spiegelstraat 50, 1017 dg amsterdam, hollanda
  • yukardan manzarası güzel bir yere geçip. esrarımı yakmak istediğim şehir.
  • geçen hafta bulunduğum, çok çok çok pahalı bir şehir.
    ayrıcana dam meydanı denen yere yakın ara sokaklarda iğrenç duman kokusundan rahat rahat yürüyemiyorsunuz. arz talep meselesi. gençler neden oraya akın ediyor belli. talep yüksek olunca fiyatlar uçuyor haliyle.

    hele ring denen halka gibin çevrelenmiş kanalların bulunduğu merkezde fiyatlar tavanda. adana kebabı 20 euro'ya satan istanbul gril'e burdan selam. sanırsın kebaba baharat yerine ot katmış ki baharat da ot sonuçta. netice olarak yemedim. çorba içtim sadece (bi mercimek çorbası 6 euro).

    otobüse binelim ucuz olur derseniz, bölgesel günlük biletler var. tek yön 5-6 km'lik yola 2.5 euro ödüyorsunuz, otobüste kredi kartı geçerli. günlük biletler ise gene bölgesel bazda ring'e azcık yakın dairede 9-11 euro falan. e bu fiyatlarla adamlar neden bisiklet hastası çok iyi anlaşılıyor.

    etrafta kelebek gibin gezen her daim bisikletliler var. şehir trafiği bisikletlilerin egemenliğinde, yolda babalarını bile tanımıyorlar. neden? çünkü momentum orada da var. bi çarptılar mı, "önüne baksana hayvan" diyemeden zıpaltıyorlar adamı. sankim olimpiyatlara hazırlanıyorlar (sol kolumdaki morluk hala geçmedi). lam memlekette de böyle düzlük ve yollar olsa, kim çeker metrobüs stresini demeyecek istanbullu tanımıyorum.

    ring bölgesindeki restoranlar sadece bişeyler içmek isteyenleri kabul etmiyor. illa yemek yiyeceksin. pub'lar var, git orada iç mantığındalar. tabi bu tespitim yemek saatleri için geçerli.

    ring bölgesine casino'nun oradan yürüyerek geze geze kalabalığı izleyerek, istikamet dam meydanı olacak şekilde yürürseniz, bilimum kalabalık alışverişli sokaklardan ve ha bire kanal köprülerinden geçeceksiniz. hayvan gibin pedal basan bisikletlilere dikkat edin yeter (kolum aklıma geldi birden).

    ara sokaklarda gezinirken lam bu iğrenç duman da neyin nesi diyeceksiniz. etrafta keş arayacaksınız. lakin yanlış alarm. keş meş yok. efendi efendi sigarasını içen tipler göreceksiniz ve sigaralarının ne kadar iğrenç koktuğunu düşüneceksiniz. efendim o gayet şık, cicili bicili hıyar oğlu ya da kızı hıyarlar ulu orta yerde sandığınız gibi sigara içmiyorlar. içseler öyle kokmaz o duman.

    neyse biraz eğlencei ve insan kalabalığı bol olan bi avrupa başkenti sonuçta. çünkü bu şehirde meşhur olmuş bir de red light street denen, dam meydanından kolayca yürüyerek gidilebilen bi bölgesi var bu başkentin. foto ve video çekmek yasak. neden? insana, daha doğrusu seks işçilerine saygı duymak için. ha bir de işemek yasak. ama dam meydanındaki ünlü "işeyen çocuk" isimli patatesçinin önündeki kuyruk bizim metrobüs kuyruğundan uzun. ilginç bir ikilem doğrusu.

    red light bölgesi pek tekin bir yer değil. pub dolu. hadi bişeyler içelim mi dediniz? özellikle cumartesi günü herhangi bir pub'ın barına yaklaşabilmek için kafadan bi 5 dakikanız gidecek. müşteri kitlesi elbette güzel. kafaları bi o kadar güzel. ha red light'ta olay ne derseniz? 1er metre enli pencelerde kendilerini pazarlayan ablalarla dolu. her binada yok. yani aslında büyle bi "street" yok. birbirine paralel iki cadde var, ortada kanal var. bu caddeler arasındaki bağlantılı sokaklarda dönüyor bu mevzular. mevzu olan binalar kıp kırmızı floresan mı led mi ne, uzaktan belli olacak şekilde aydınlatılmış zaten. mevzu dediğime bakmayın, vitrinde gelsene gelsene yapan ablalara bakıp bakıp hızlıca ilerliyorsunuz, çünkü arkanızdan eli fotoğraf makineli telefonlu bi dolu japon ya da çinli geliyor.. kıkır kıkır gülerekten. sanki tarihi bi turistik mekan gibin. kızlı erkekli herkes o hatunlara bakıp foto selfi vs çekmek istiyor (japonlardan bozuk ingilizceleriyle 50 euro lafları duydum, benden söylemesi).

    gelelim yemek içme kısmına. uzaktan çok ciks kaliteli görünen mekanlar bol. cafe'lere temkinli yaklaşmakta yarar var, bazıları otçu cafe çünkü. dam meydanında henri willig amcanın bi peynirci dükkanı var. mutlaka ama mutlaka gidin gezin. çeşit çeşit peynirleri kürdanla tadın. ortalama 9 euro civarına istediğiniz gouda peynirini alın. bizim marketteki gouda denen peynirden farkını görün.

    kanallarda gondolla gezinti de mümkün. mutlaka görülmesi gereken bir şehir mi? benec evet. kanallarının trafiğinin basitliğinden ötürü bir çırpıda amsterdam'ı tavaf edebiliyorsunuz arada dinlenme şartıyla.

    yalnız bunlar nası bi ırk amk. yolda yürürken yeminle bi sürü schneider, huntelaar. van persie vari adamlar gördüm (ama hoojdonk göremedim). eh manken gibi ablaları da tonla tabi ki.

    konaklama kısmı tabi ki airbnb.. hollanda hükümeti ev sahiplerine sınırlama getirmiş. yılda 60 gün kadar kiralayabiliyorlar galiba. o nedenle ev sahibinizle kanka olun, cebini alın. sonraki ziyaretler için... oteller ateş pahası. uygun bütçelileri ancak merkezden otobüs yolculuğu uzaklığında bulabileceksiniz.

    vel hasıl kelam. koyunları inekleri devasa olan su sıkıntısı olmayan yemyeşil ilginç bi ülke. ufacık yerde dünyaya peynir ve lale satıyorlar. bi de doğal gaz tabi ki...
817 entry daha
hesabın var mı? giriş yap