aynı isimde "amsterdam (film)" başlığı da var
  • 2 gece 3 günlük bir amsterdam gezisinde olmazsa olmazları aşağıya bırakamayacağım. 2 gece 3 günde bir şehrin olmazsa olmazlarını o kadar kendimden emin olacak kadar tanıyamıyorum çünkü. tanıyabilenlerin özgüvenine de hayranım.

    hollanda'nın, müzelerini gezmekle bitiremeyeceğiniz, hava güzelken yürümekten büyük zevk alacağınız, kış mevsiminde popo kesen soğukları sebebiyle, mümkünse ziyaret etmemeniz gereken şehri.
  • buraya 2-3 gün yeter diyenler ya şehiri gezmiyor ya da müzeleri.

    insanları çok mutlu olan şehir. tek dertleri bisiklet yolundan yürüyen yayalar.

    şehri gördükten sonra orada yaşama isteği uyandı.
  • kardeşimin bir ay önce taşındığı şehir. ben genelde iş için gittiğimden pek sevememiş olsam da orada yaşamayı düşünenler için kardeşimin 1 aylık tecrübesini paylaşacağım, sözlükte yurt dışına taşınmayı düşünenlere faydalı olur umarım:

    - türkiye'de 10.000tl maaş alıyordu, oraya 3.100 eur net maaşa gitti. 1.700 eur kira ve faturalar; eline 1.400 eur kalıyor. ring diye tabir edilen şehir merkezini kapsayan halkanın hemen dışında ev tuttu.
    - kardeşim istanbul'da büyük bankalardan birinin genel merkezinde yöneticiydi, oraya da senior pozisyonda gitti. satış, pazarlama vs gibi pozisyonlarda genelde maaşlar net 2500-3500 eur aralığında. yazılımcılar için dünya çok farklı tabi. sağdan soldan duyduğunuz 5.000eur net maaş gibi şeyler şehir efsanesi. 3-7 yıl aralığında bir tecrübeniz varsa alacağınız para muhtemelen 3.000 eur civarı.
    - satın alma gücü olarak bazen ekşide de "avrupada x şehirde y eur maaş vs istanbulda z tl maaş" şeklinde başlıklar açılıyor. kardeşimin örneği üzerinden gidersek kira sonrası eline kalan 1.400 eur ile yaklaşık 280 kg et alabiliyor. türkiye'de kira sonrası 280kg et almak için yaklaşık 20.000 tl gerekiyor.
    - satın alma gücünün başka bir örneği olarak kira sonrası eline kalan 1.400eur ile yaklaşık 848 litre benzin alabilir. türkiye'de 1.400 litre benzin için 9.800tl ödemesi gerekirdi.
    - 24 adet 0.3l heineken bira albert heijn'da 16 eur. yani kira sonrası eline kalan 1.400 ile 2100 şişe 0.3l heineken alabilirdi. türkiye'de efes bildiğim kadarıyla benzer ürünü 8 tl civarından satıyor. 2100 şişe bira burada yaklaşık 17.000tl yapıyor.
    - amsterdam'da yaşayıp dışardan beslenirim derseniz 7-8k eur maaş gerekir, burada yaşamak istiyorsanız marketten alış veriş yapıp evinizde pişireceksiniz her şeyi.
    - cuma günleri amsterdam'da çalışanlar genelde çalışmıyor, çalışanlar da lay lay lom çalışıyor. mesai sonrası artık telefonu çalmıyormuş.
    - benim daha önce amsterdam'dan gelen teklifi red etmeme sebep olan durumdan henüz şikayetçi değil, o da sürekli kapalı olan hava. sizin için önemliyse bunun parasal bir karşılığı yok. ben türk insanına çok uygun olmadığını düşünüyorum.
    - insanlar oldukça güler yüzlü ama iş arkadaşları ile dışarıda kaynaşma gibi bir durum yok.
    - ev eşyalarını buradan götürdü, nakliye yaklaşık 2.500 eur tuttu ama bunu şirketi karşıladı. eşyaları gidene kadar otelde kaldı, bunu da şirketi ödedi. genelde expat olarak gidecekseniz şirketinizin bir süre size böyle destek olması gerekiyor.
    - depozito olarak 2 kira ödedi. türk'lere ev vermeye çok sıcak bakmıyorlar.
  • lombardo's'a ugramadan sehri terketmeyin deyim ben. yedigim en iyi hamburgerdi. fiyatlar 11 euro 16 euro arasi degisiyor. tripadvisor'da puani en yuksek yiyecek mekanlarindan biri. acilis saati 11.00
    adres: nieuwe spiegelstraat 50, 1017 dg amsterdam, hollanda
  • yukardan manzarası güzel bir yere geçip. esrarımı yakmak istediğim şehir.
  • geçen hafta bulunduğum, çok çok çok pahalı bir şehir.
    ayrıcana dam meydanı denen yere yakın ara sokaklarda iğrenç duman kokusundan rahat rahat yürüyemiyorsunuz. arz talep meselesi. gençler neden oraya akın ediyor belli. talep yüksek olunca fiyatlar uçuyor haliyle.

    hele ring denen halka gibin çevrelenmiş kanalların bulunduğu merkezde fiyatlar tavanda. adana kebabı 20 euro'ya satan istanbul gril'e burdan selam. sanırsın kebaba baharat yerine ot katmış ki baharat da ot sonuçta. netice olarak yemedim. çorba içtim sadece (bi mercimek çorbası 6 euro).

    otobüse binelim ucuz olur derseniz, bölgesel günlük biletler var. tek yön 5-6 km'lik yola 2.5 euro ödüyorsunuz, otobüste kredi kartı geçerli. günlük biletler ise gene bölgesel bazda ring'e azcık yakın dairede 9-11 euro falan. e bu fiyatlarla adamlar neden bisiklet hastası çok iyi anlaşılıyor.

    etrafta kelebek gibin gezen her daim bisikletliler var. şehir trafiği bisikletlilerin egemenliğinde, yolda babalarını bile tanımıyorlar. neden? çünkü momentum orada da var. bi çarptılar mı, "önüne baksana hayvan" diyemeden zıpaltıyorlar adamı. sankim olimpiyatlara hazırlanıyorlar (sol kolumdaki morluk hala geçmedi). lam memlekette de böyle düzlük ve yollar olsa, kim çeker metrobüs stresini demeyecek istanbullu tanımıyorum.

    ring bölgesindeki restoranlar sadece bişeyler içmek isteyenleri kabul etmiyor. illa yemek yiyeceksin. pub'lar var, git orada iç mantığındalar. tabi bu tespitim yemek saatleri için geçerli.

    ring bölgesine casino'nun oradan yürüyerek geze geze kalabalığı izleyerek, istikamet dam meydanı olacak şekilde yürürseniz, bilimum kalabalık alışverişli sokaklardan ve ha bire kanal köprülerinden geçeceksiniz. hayvan gibin pedal basan bisikletlilere dikkat edin yeter (kolum aklıma geldi birden).

    ara sokaklarda gezinirken lam bu iğrenç duman da neyin nesi diyeceksiniz. etrafta keş arayacaksınız. lakin yanlış alarm. keş meş yok. efendi efendi sigarasını içen tipler göreceksiniz ve sigaralarının ne kadar iğrenç koktuğunu düşüneceksiniz. efendim o gayet şık, cicili bicili hıyar oğlu ya da kızı hıyarlar ulu orta yerde sandığınız gibi sigara içmiyorlar. içseler öyle kokmaz o duman.

    neyse biraz eğlencei ve insan kalabalığı bol olan bi avrupa başkenti sonuçta. çünkü bu şehirde meşhur olmuş bir de red light street denen, dam meydanından kolayca yürüyerek gidilebilen bi bölgesi var bu başkentin. foto ve video çekmek yasak. neden? insana, daha doğrusu seks işçilerine saygı duymak için. ha bir de işemek yasak. ama dam meydanındaki ünlü "işeyen çocuk" isimli patatesçinin önündeki kuyruk bizim metrobüs kuyruğundan uzun. ilginç bir ikilem doğrusu.

    red light bölgesi pek tekin bir yer değil. pub dolu. hadi bişeyler içelim mi dediniz? özellikle cumartesi günü herhangi bir pub'ın barına yaklaşabilmek için kafadan bi 5 dakikanız gidecek. müşteri kitlesi elbette güzel. kafaları bi o kadar güzel. ha red light'ta olay ne derseniz? 1er metre enli pencelerde kendilerini pazarlayan ablalarla dolu. her binada yok. yani aslında büyle bi "street" yok. birbirine paralel iki cadde var, ortada kanal var. bu caddeler arasındaki bağlantılı sokaklarda dönüyor bu mevzular. mevzu olan binalar kıp kırmızı floresan mı led mi ne, uzaktan belli olacak şekilde aydınlatılmış zaten. mevzu dediğime bakmayın, vitrinde gelsene gelsene yapan ablalara bakıp bakıp hızlıca ilerliyorsunuz, çünkü arkanızdan eli fotoğraf makineli telefonlu bi dolu japon ya da çinli geliyor.. kıkır kıkır gülerekten. sanki tarihi bi turistik mekan gibin. kızlı erkekli herkes o hatunlara bakıp foto selfi vs çekmek istiyor (japonlardan bozuk ingilizceleriyle 50 euro lafları duydum, benden söylemesi).

    gelelim yemek içme kısmına. uzaktan çok ciks kaliteli görünen mekanlar bol. cafe'lere temkinli yaklaşmakta yarar var, bazıları otçu cafe çünkü. dam meydanında henri willig amcanın bi peynirci dükkanı var. mutlaka ama mutlaka gidin gezin. çeşit çeşit peynirleri kürdanla tadın. ortalama 9 euro civarına istediğiniz gouda peynirini alın. bizim marketteki gouda denen peynirden farkını görün.

    kanallarda gondolla gezinti de mümkün. mutlaka görülmesi gereken bir şehir mi? benec evet. kanallarının trafiğinin basitliğinden ötürü bir çırpıda amsterdam'ı tavaf edebiliyorsunuz arada dinlenme şartıyla.

    yalnız bunlar nası bi ırk amk. yolda yürürken yeminle bi sürü schneider, huntelaar. van persie vari adamlar gördüm (ama hoojdonk göremedim). eh manken gibi ablaları da tonla tabi ki.

    konaklama kısmı tabi ki airbnb.. hollanda hükümeti ev sahiplerine sınırlama getirmiş. yılda 60 gün kadar kiralayabiliyorlar galiba. o nedenle ev sahibinizle kanka olun, cebini alın. sonraki ziyaretler için... oteller ateş pahası. uygun bütçelileri ancak merkezden otobüs yolculuğu uzaklığında bulabileceksiniz.

    vel hasıl kelam. koyunları inekleri devasa olan su sıkıntısı olmayan yemyeşil ilginç bi ülke. ufacık yerde dünyaya peynir ve lale satıyorlar. bi de doğal gaz tabi ki...
  • felaket özlenmiş bir şehir, son ziyaretimiz 2017 yılında idi, euro kuru sebebiyle 2 yıldır gidemedik .
    ıssız kuytu köşelerden and olsun ki döneceğiz .

    yürüsek redlıghtta
    ellerde sigara
    sonra birden bire muuuuuuusaaaaaaa
    aman bitmesin bitmesin bu rüyaa
    sonunda amsterdam olsun

    nooolur uyandırma
  • soğuk havalarda coffeeshoplarda yer bulamayacağınız şehir. marijuana turizmi amaçlı gidiliyorsa bir kaç öneride bulunayım

    1-) yeniyseniz ve daha önce hiç içmediyseniz önce sigaradan yavaşça 3 nefesinizi alın ve bekleyin. muhtemelen hoşunuza gidecek ve daha fazla içmek isteyeceksiniz. burada kontrollü olmanız lazım. el ayak uyumsuzluğu başladıysa ve nedensizce gülüyorsanız minimum 15 dakika bekleyin, keyfini çıkarın

    2-) space cake deneyimi yaşamak isterseniz şehrin en iyi keklerinden biri paradox coffeeshop ta. (anne frank evinin yakınlarındaki) dilim başına 1 gr koyuyorlar ve sadece 1 dilimle bütün gün uzayda gezebilirsiniz. kekin üzerinde ne kadar yeneceği ile ilgili yeme talimatları var. bunlara harfiyen uyun. bu kadarcık kekle mi kafa olacam diye düşünmeyin. kekin etkisi geç gelir ama uzun sürer (minimum 1 saat sürüyor etkisinin gelmesi). açken yemeniz etkisini artıracaktır

    3-) bulldog a gitmeyin. burası sadece turist kazıklamak amaçlıdır. daha kaliteli ve uygun bir hizmet alabilmek için barney's, abraxas, the voyagers, greenhouse gibi mekanlar tercih edilebilir. ayrıca bir çok coffeeshop ta tütün tüketimi yasaktır, sadece marijuana içilebilir

    4-) marijuana temel olarak iki çeşittir. ındica ve sativa. ındica sakinleştirir, düşündürür iken ; sativa yükseltir, neşelendirir, euphoric bir havaya sokar. içtikten sonra gezecekseniz sativadan şaşmayın

    5-) red light ta yürürken sigara içebilirsiniz ama lütfen elinizde meşale taşır gibi taşımayın. orada da çoluk çocuk yaşıyor lan

    6-) bisikletlilere dikkat edin hele de kafanız güzel ise. bir kaldırımdan diğerine geçerken önce sola sonra sağa sonra tekrar sola sonra sağa ve sonra tekrar sola bakmadan geçmeyin

    7-) zamanınız varsa heineken experience ve van gogh museum özellikle ziyaret edilmeli. van gogh için 1 hafta önceden bilet alın son saniyeye bırakmayın. heineken için çok çok kalabalık bir günde gitmediyseniz en çok 30 dakika beklersiniz

    8-) purple haze maalesef bulunmamakta boşu boşuna aramayın. super silver haze, super lemon haze denemeden dönmeyin.

    9-) sigara sarmayı biliyorsanız hazır sarılmış sigaralara yönelmeyin, gram olarak poşetlerde satılıyor o şekilde alın. zaten sarmak için kağıt ve öğütmek için grinder coffeeshoptan ödünç olarak alınabiliyor. ayrıca gram alırken ne aldığınızı bilmeniz için her seferinde bir parça size verip gösteriyorlar. pazarda beyaz peynir tadımı gibi oluyor ajshsh
  • belediyesinin sitesinde, 1850'lerden günümüze kadar şehir sınırları dahilinde inşa edilmiş her bina ya da bloğun inşa tarihine göre kategorilendirilmiş interaktif haritası bulunur. turist olarak takıldığınız yerlerin ne kadar sınırlı bir alanda olduğunu kavramak veya şehirciliğe ilginiz varsa incelemek için güzel bir çalışmadır. animasyon butonuna tıklayarak şehrin kronolojik gelişimini de görebilirsiniz.

    link

    sağa sola eğilmiş, yamuk pencereli, dar cepheli ve gable çatılı bina görmekten fenalık gelenler için en güzel ve tipik amsterdam** mimarisi ve mahalleleri, 1920-1939 tarihleri aralığına denk gelen sarı renkle gösterilmiş yerlerdir. (bkz: amsterdamse school) (bkz: hendrik petrus berlage)
  • kac zamandir aklimda, buradaki yeme-icme mekanlari ile ilgili aklimdaki yerleri yazayim, hem lokali hem turisti faydalanir diyordum, bugun pek bir ise yarama modundayim. yalniz adres ve pahalilik pek yazamayacagim, pamuk eller google maps’e. sadece sehrin ic merkezinde olanlari degil, sehirde aklima gelen her yeri yazdim, ancak iki ayri ucuna bisikletle maksimum 40 dakikada varabileceginiz bir sehirden bahsediyoruz neticede.

    her ne kadar listelerime bakip, hafizama guvenmis de olsam isbu entry’nin editlenme hakkini sakli tutuyorum, kesin bir seyler unutmusumdur zira.

    yemek:
    the chicken bar: yeni kesfettigim yerlerden biri, adi ustunde olayi tavuk, pahali da degil ayrica. yine boyle olayi tavuk olan bierfabriek var (bozdular gerci) bir de van’t spit.

    de foodhallen: icinde bir suru stand ve bir suru mutfak bulunan eski bir tramvay gari. aksamlari cok kalabalik olur, yer bulmak zorlasir. yaninda de filmhallen sinemasi oldugundan tam bir dinner and a movie mekanidir.

    lotti’s: hoxton otelin restorani, menusu guzel ve cesitli, pahali ama cok cok da pahali degil.

    de kas: amsterdam’in en sevdigim fine dining mekani olabilir, pahalidir, park icindedir, guzeldir.

    restaurant senses: yine fine dining kategorisinde, rembrandtplein’e yakin, cok basarili.

    sinne: bir baska fine dining, de kas ile birlikte favorim.

    elkaar: guzel fine dining restorani, menusu surekli degisiyor tabii.

    the lobby: yine bir fine dining. sevdigim sey ise kendiniz olusturabiliyorsunuz menunuzu, ille de supriz degil.

    jacobsz: yine bir baska fine dining mekani, ama bazen iki yemek arasini fazla aciyorlar, yemeden doymus oluyorsunuz.

    café de klos: zaten cokca yazilmis, et yemek istiyorsaniz gidilesi, cok acikmadan gidin, sira cok. pahali degil.

    cannibale royale: amsterdam’da 4 yerdeler sanirim, de pijp da bulunani nedense digerlerinden daha kotu, handboogstraat ta olani iyidir. et et ve et.

    salmuera: yine guzel bir etci. keza sehrin muhtelif yerlerinde bulunan loetje de oyle. bir baska etci olarak café carbon’u kesinlikle oneriyorum.

    ille de turk diyen olursa ali ocakbasi, levant, maydonoz ve orontes. paz da bunlara katilacak gibi duruyor ama henuz denemedim.

    mama dough: pizzalari cok basarili.

    la perla: yine guzel bir pizza mekani. ayni sekilde renato’s pizzeria da iyi bir pizzaci alternatifi.

    pastini: pek seker bir italyan restorani.

    sehirde birkac yerde bulunan spaghetterialar daha dusuk butce ile guzel makarna icin secim olabilir.

    pata negra bir duende iki, parallel uc, caniniz tapas cekerse.

    cedars bir, artist iki, lubnan mutfagi.

    de parakeet nachos mekani.

    maris piper: pijp bolgesinde hos bir restoran.

    happyhappyjoyjoy: bir suru minik tabaktan olusan asya restorani.

    wilde zwijnen: sehrin dogusunda pek begenilen bir restoran.

    ron gastro bar: yine sik bir yemek icin dusunulesi yer.

    batoni khinkali: cok lezzetli, gurcu restorani. amsterdamda tek, muhtemelen hollanda icin de oyle.

    mossel & gin: westerparkta bulunan guzel bir midyeci / cinci (hadi ya). midye seviyorsaniz kesin gidin.

    drowers dog avustralya restorani, hem hesapli, hem de sirin.

    bistrot des alpes: amsterdamin icinde bir isvicre dag evi resmen. fonduleri muazzam.

    ıcmek:
    kokteyl: bar oldenhof sehrin en iyisi. bunun disinda freddy’s , juniper and kin, razmatazz, blue spoon, vesper, hiding in plain sight, tales and spirits, lion noir ve pulitzer oneriyorum. bunun disinda wynand fockink var ki herhangi bir kategoriye sokamayacagim. door 74 da guzel, ama speakeasy, aramaniz lazim. rum barrel da cok basarili bir kokteylci. vice versa cok basarili degil ama nispeten daha ucuz.

    viski: jd williams, l&b.

    dutchlarin brown café olayi icin: hesp, de dokter

    sarap: rayleigh & ramsay (buranin konsepti asiri guzel bence), shiraz, wijnfabriek.

    bira: craft and draft, sehirdeki icinde brouwerij gecen her yer ama en cok da ij ve oedipus (noord tarafina gecmeye usenmezseniz tabii, ben hic gitmedim mesela, zira usenmek.) bir kac yerde bulunan café gollemler. asiri merkezi olan ama gayet guzel olan beer temple. sehrin batisinin guzel mekanlarindan van mechelen’ı de koyayim bu listeye. benim bu aralar favorim brouwerij poesat & kater ama eve cok yakin oldugundan sanirim.
    edit: simdi geldi aklima, biertuin. 2 yerde var, menu epey zengin.

    yaz modu barlari:
    hannekes boom, thuis aan de amstel, waterkant (ama bu her daim sevimsizce kalabalik) café de’ysbreeker, lokaal edel, sound garden, brasserie nel, amstelhaven. eger teras teras istiyorsaniz, yani bina tepesinde, canvas ve hopp guzel.

    tatli:
    tek yer, winkel 43 de apple pie yiyin.

    kahvaltici:
    greenwoods, staring at jacob, singel 404, g’s, bakers and roasters, little collins, gartine, dignita, de bakkerswinkel, omelegg, bagels and beans, the breakfast club.
    afiyet olsun efendim.

    edit: roest gercekten de kapanmis, sildim.
hesabın var mı? giriş yap