• iki hafta önce atamı ziyaret ettiğimde bir şey fark ettim: mozolenin başına gelen hemen herkes gülümseyerek, garip garip pozlar vererek fotoğraf çekiliyordu. denk mi geldim acaba diyerek 10 dakika insanları izledim, büyük çoğunluğu aynı idi.

    belki farkında değilsiniz fakat orası bir mezar, hem de anıt mezar. şahsi görüşüm anıtkabir'in mozole kısmında gülerek, el kol hareketi yaparak fotoğraf çektirmek saygısızlıktır. dışarıda ne yapıyorsanız yapın. gerçi o sıralardaki ruh halimden midir nedir ben de fazla somurtmuş olabilirim.
  • dünya tarihinde, büyük önem ve değere sahip olmuş mustafa kemal atatürk'ün ebediği uykusunu sürdürdüğü anıt-mezar.

    hiç şüphe yok ki ölümünden yıllar sonra, dünya ülkeleri saygısını ona sürekli göstermiştir. yıllar sonra yapılan ufak bir yeşillendirme çalışmasında yabancı devletlerin anıtkabir'e yolladıkları ağaçları inceleyebiliriz.

    " anıtkabir parkı ve ağaçları
    1959'da anıtkabir'in büyük giriş yolunun iki tarafına ülkemizde yetiştirilen kokulu ardıç fidanları dikilmiştir. çim ve çiçeklerle bezenmiş bu kısımdan sonra asıl anıtı çevreleyen park, yine çimenle yeşillendirilmiştir. memleketin çeşitli bölgelerinden ve yabancı devletlerden gelen ağaçların dikilmesiyle bu park ankara'nın en güzel yeşillikli bir köşesi olmuştur.

    yabancı devlerlerden anıtkabir'e hediye edilen fidan listesi;
    (bazı fidan isimlerinin yazılışının farklı olduğunu gördüm, düzeltme yapmayıp kitaba sadık kalmak istedim.)
    - afganistan / 15 kavak, 10 nesterengül, 12 çitlembik
    - almanya / 25 quercus palastris, 10 betula yungii, 15 tilia cuchlora, 10 siliv pendula, 5 cedrus atlantica, 5 camisiparis, 8 pinus sambıra, 17 prunus, 5 bodur ardıç, 200 gül
    - abd / 310 mavi çam, 100 mavi selvi, 100 libo sedir
    - avusturya / 55 pinus montana
    - belçika / 10 çotanuastar, 13 şimşir, 12 thuya, 12 bodur ardıç, 12 sedir, 12 akçaağaç, 12 taxus, 12 köknar, 12 çam
    - danimarka / 20 fagus
    - finlandiya / 275 huş
    - fransa / bir miktar alnus cordata pinus, pinaster pinus uncinata, pinus sylvertris, pinus larico-corsicana, abies peçtinata, fagus sylvatica, pisa excolsa
    - güney çin / bir miktar pinus armandi ( tohum), cunin ghmia knishii (tohum)
    - hindistan / 289 sedir
    - ingiltere / 50 kiraz, 50 takus, 100 karaçam, 50 meşe
    - ispanya / 1 kara ağaç, 1 selvi, 4 sahil çamı, 1 dişibudak, 2 kövek , 3 kestane, 1 ardıç, 1 ceviz, 1 meşe
    - israil / 30 çam
    - isveç / 10 huş
    - italya / 5 karayemiş, 5 mezarlık selvisi, 8 fıstık çamı, 10 mavi selvi, 5 çam, 7 sedir
    - ırak / 20 musul fıstığı
    - japonya / 35 kiraz
    - kanada / 15 roxnaplex, 15 super maple
    - kıbrıs / 5 çam
    - mısır / 8 akkavak, 6 vibek avuncastus, 6 akasya, 6 katalpa, 6 kıladiçya, 6 salkım akasya
    - norveç / 12 gürgen
    - portekiz / 50 mezarlık selvisi, 50 sahil çamı
    - yugoslavya / 10 ıhlamur, 5 sofora, 5 kestane, 10 erkovan, 10 çınar, 20 kavak, 5 katalpha, 5 fındık, 10 söğüt, 5 maklura, 10 celtis avusturali, 20 meşe, 20 polyantha, 20 gül, 19 thuya, 11 camisparis, 5 yüksek ardıç, 8 karaçam, 10 betula, 1 cratagus, 10 taflan, 10 berberis, 2 mavi sedir, 20 bodurardıç, 10 leylak, 6 karayemiş, 9 celsis, 6 mohonya, 3 taxus baccata
    - yunanistan / 5 kayın, 5 köknar, 5 taxus, 5 ılexs, 10 çam

    k/ atatürk hakkında hatıralar ve belgeler - afet inan
    syf. 238
  • saymadım kaç kez gittim ama haziran temmuz veya ağustos yine yanındayım atam.
  • onlarca kere belki 100 kere gitmişimdir. her gittiğimde aynı heyecanla, her gittiğimde aynı minnetle, her gittiğimde aynı gururla giderim. hala isteyip de göremeyenler varsa mutlaka gidip görmeliler.
  • buram buram antik yunan kokuyor. kötü bir taklitçilik bu yapının her yanına sinmiş durumda. bu ülkeyle kurucusunu ve ortak hedeflerle bütünleştirecek daha bizden bir anıt yapı olmalıydı diye düşünüyorum.

    dönem ruhu itibariyle her ne kadar kubbeden, minareden tiksinilen, irrite olunan bir dönem olsa bile, yine de bir ülkenin kurucusunun anıt mezarını o insanın düşman bilip savaştığı bir ülkenin mimarisiyle yapmayı gerektirecek, tasvip edecek kadar kendine yabancı olmayı, kendinden kendinin değerlerinden hafif tabirle nazik bir tiksintiyle kaçınmayı, akla dayandırıp hakkıyla açıklayabilecek bir durum yok ortada.

    neresinden bakarsanız bakın anıtkabir ülke ile kurucusunu bütünleştiren bir yapı olmaktan daha çok bu ülkenin kendine yabancılaşmasının abidesi gibi duruyor.
  • mimari acidan gayet sade ve guzel bir yapidir.

    varsayalim antik yunan mimarisi olsun, bunun 1919-22 arasi yapilan savasla olan bagi nedir? trikopis’e olan dusmanlik ile m.ö var olmus bir medeniyete neden pay bicilsin? ataturk’un dusmani oldugu sey antik yunanlilar miydi yoksa emperyalzmin masasi haline gelmis yunanistan kralligi miydi? once bunun ayrimini yapin.

    ayrica mesele mimari ise, selcuklu donemi mimarisinin ermenilerden; osmanli donemi, ozellikle de cami mimarisinin rum ortodoks kilise mimarisinden arak oldugunu biliyor muydunuz?

    selimiye dahil tum mimar sinan eserleri minareli ve haçsıs ortodoks kiliseleri seklinde.
  • türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu mustafa kemal atatürk'ün mezarı olmaktan daha öte bir yapıdır. ata'yı ziyaret ederken kurtuluş savaşı kahramanlarını, türk insanın fedakârlıklarını, türkiye'nin kuruluşunu, cumhuriyet'in kazanımlarını görebilme olanağınız da bulunmaktadır.
  • ankaraya ilk kez dün geldim ve bugün bu müthiş yapıyı ziyaret ettim. bir kez daha böyle şanlı bir liderin evladı olduğum için gururlandım.
  • tanım: kısa dönem askerlik vazifemi içerisinde tamamladığım için gurur duyduğum, ulu önderimiz atatürk'ün ebedi istirahatgahı.

    sizlere anıtkabir'in pek bilinmeyen özeliklerini, askeri ve güvenlik sırlarını paylaşmadan elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım... öncelikle isterseniz biraz anıtkabir'i tanımakla başlayalım. sanıyorum ki hepimiz az çok fikir sahibiyiz. kimilerimiz daha önce ziyarette bulundu, kimilerimiz gitmeyi düşünüyor. şunu belirtmeliyim ki anıtkabir bir anıt mezar olmanın ötesinde, içerisinde hem atatürk'ün hem de koca bir ülkenin geçmişte yaşadığı tarihi olaylarının yansıtıldığı ve sunulduğu, çok önemli bir kültürel mihenk noktası olarak duruyor. bu bağlamda anıtkabir'i ziyaret amacıyla merdivenlerden yukarı aslanlı yol'a doğru adımlarınızı attığınızda şunu bilmelisiniz ki aslanlı yol'un, o yoldaki aslan heykellerin, yerdeki basamakların, türk erkek ve kadın heykellerin, seçilen ağaçların, toplamdaki 8 kule ve içindeki objelerin, mozolenin dışındaki duvardaki fresklerin, hemen hemen her şeyin bir seçilme ve yapılma nedeni var. içerideki müze zaten başlı başına içinde saatler ayrılabilecek kadar kültürel, tarihi ve sanatsal bir zenginlik barındırıyor. anıtkabir hakkında ne kadar çok şey bilirsek inanın o kadar iyi ve daha da önemlisi bunları bilmek boynumuzun borcu diye düşünüyorum. dolayısıyla anıtkabir hakkında bildiklerimizi tazelemek adına yazıya öncelikle bir adet rehber sayfa, bir adet de belgesel linki ekliyorum:

    https://www.youtube.com/…atch?v=pnjoss2afju&t=1167s
    http://www.anitkabir.org/…ri/anitkabir-rehberi.html

    burada askerliğini yapanlara genelde şu iki soru sıklıkla sorulur:

    - anıtkabir'de saygı nöbetçisi miydin?(kımıldamadan durarak saygı nöbeti tutan askerlere ithafen)
    - hareket etmemek için topuklarından iğne oluyorlarmış, doğru mu?

    anıtkabir'de askerlerin kaldığı bir birlik binası bulunuyor. lokasyon olarak tam nerede olduğunu söylemeyeyim. ve bu birlik'te de farklı takımlara ait askerler kalıyor. her askerin ve bulunduğu takımın, askeriye düzeninde işlerin yürümesi için çeşitli görevleri bulunuyor, yani anıtkabir'deki her asker saygı nöbeti tutmuyor. saygı nöbetini tutan askerler sadece uzun dönem jandarma takımı'ndaki askerlerdir. topuktan iğne olunma konusu da tam bir şehir efsanesi. çeşitli dayanıklılık eğitimlerinden geçerek, hareketsiz bir şekilde durmayı öğreniyorlar. 2 saatte bir de saygı nöbeti değişimi gerçekleşiyor. ziyaretlerinizde denk gelirseniz mutlaka izleyin derim.

    bunun haricinde pek çok farklı takım daha bulunuyor. kısa dönemlerin çoğu anıtkabir müzesi'nde takım elbise ile çalışıp, ziyaretçilere ve gelen gruplara rehberlik yapan rehber takımı'na seçiliyor. birlik binası'ndaki diğer takımlar ise hizmet takımı, kara takımı, hava takımı, deniz takımı, karargah takımı ve emniyet takımı.

    ...

    bu arada anıtkabir'in çevresinin diğer askeri alanlar gibi insanların girmesini engelleyecek şekilde neden tellerle çevrili olmadığını merak edebilirsiniz. çünkü anıtkabir, bir askeri saha değil, bir anıt mezar olduğu için yasalar gereği etrafı çevrilemiyor.

    sizlere biraz da anıtkabir'in içerisinde başka hangi yapıların olduğundan da kısaca bahsedeyim. bir defa içerisinde bir sera var. sonra pek az kişi tarafından bilinse de, bir köpek eğitim timi ve parkuru var. orada eğitilmiş köpeklerin özel parkurdaki şovunu izlemek harikaydı. bunun haricinde su deposu, çeşitli malzemelerin olduğu malzeme depoları, futbol için çok kötü bir toprak saha, en son ne zaman oynandığını bilmediğim bir mini golf alanı, kıyıda köşede kalmış dinlenme ve çay bahçesi alanları bulunmaktadır. tam da bu noktada bir ara basında da yer almış anıt mezar bölgesinde yapılan çocuk parkı saygısızlığından bahsetmek istiyorum. bilindiği üzere aslanlı yol ile başlayıp mozoleye kadar giden bölümün ayrı bir kültürel, sanatsal ve mimari dokusu bulunuyor. işgüzarlık edercesine oraya çocuk parkı koymak hem estetik dizayna, daha da önemlisi kültürel mirasa ve atatürk'ün anısına saygısızlık anlamında yanlış bir uygulamadır. oradaki dinlenme alanlarına amenna, insanların oturup dinlenmesi ve bir şeyler yiyip içmesinde katiyen bir sakınca yok. keza mozole bölgesinin dışında kalan yerlerde, örneğin birlik binası'nın bahçesinde basketbol potaları olduğu gib, halı saha vb.. farklı tesislerin olmasında da bir sakınca yok. sonuçta bu yapılar, insanların göremeyeceği ve askeriyenin ihtiyacı dahilinde inşa edilmiş yapılar. ancak, mozole bölgesi hassas nokta olarak karşımıza çıkıyor. buradaki ayırımı net bir şekilde ifade etmekte fayda var.

    ...

    29 ekim, 10 kasım, 19 mayıs, 23 nisan gibi özel günlerde hareketlilik inanılmaz derecede artıyor anıtkabir'de, bunu her ne kadar birlik binası'nda kalmış olsam da yakından gözlemleme şansına sahip oldum diyebilirim. 29 ekim'de ankara semalarındaki jetlerin gösterisini izlemek de pek keyifliydi bu arada hazır konusu açılmışken.

    ...

    anıtkabir'daki asker geleneklerinden de bahsedeyim biraz. bunları kısaca aşti, boyama ve dayak atma olarak sıralayabiliriz. aşti, kısaca teskeresi yakın olan kişinin çeşitli yiyecek, içecek satın alıp yemek masasını donatarak asker arkadaşlarına verdiği ziyafetin ve jestin adıdır. yani arkadaşlarını yedirip, içirir gidecek olan kişi. ismi de zaten ankara'daki aşti otogarı'ndan gelir. işin boyama kısmı ise muzur tezkerecinin gece koğuş arkadaşları uyurken, gizlice onların el veya ayak parmaklarını oje ile boyamasına denir. özellikle bu ojelerin zor çıkmasından ötürü oldukça uyuz bir şaka olduğunu söylemek gerek. dayak kısmı ise tezkeresini alan askerin nizamiye kapısından çıkmasından hemen önce gerçekleşen bir aksiyondur. özgürlüğüne kavuşacak olan asker 10 tekrar şınav çeker ve diğer herkes ellerinde ne varsa ve allah ne verdiyse, sırt bölgesi ağırlıklı olmak üzere şanssız kişiyi bir güzel pataklar. adeta geçmişin ve yaşananların intikamı alınır diyebiliriz. bazı askerlerin sırf o anın gelmesi için yaşadığına, o sahneleri gördükten sonra iyice emin oldum diyebilirim. :)

    terhis töreni:

    son olarak sizlere terhis olmaya yakın gerçekleşen bir anımdan bahsedeyim. askerliğin son günleri yaklaşmıştı ve anıtkabir'de terhis töreni düzenlenecek ve bunlar fotoğraflandırılacaktı. gerekli konuşmalar yapıldı, anıtkabir komutanı tarafından pek çok kişiye üstün hizmet belgesi verildi(ben de aldım) ve her bir asker ile albayımız hatıra fotoğrafı çektirdi. sonrasında mozoleden içeri girdik ve anıtkabir'de askerliğini tamamlayan kişiler için tanınan "o muhteşem an" yaklaşmaya başlıyordu. hepimiz sıra halinde yavaşça ulu önderimiz atatürk'ün gerçek mezar odasına girmek için yürüyorduk. odaya yaklaştıkça enerjinin farklılaştığını hissettim. ve gerçekten de atatürk'ün mezar odasına girmiştik. ellerini açıp dua eden askerler, müthiş bir sessizlik, hissedilen saygı ve özlem, gerçekten çok çok özel bir andı...odanın ortasında kırmızı mermerden bir sanduka vardı. çevresinde ise pirinç vazolar. bu vazoların içindeyse türkiye'nin 81 ilinden ve kktc ile azerbaycan'dan getirilmiş topraklar yer alıyor. törenlerde ve ziyaretlerde çelenk bırakılan mozolenin tam altında yer alan atatürk'ün mezar odasına ait fotolara ve detaylı bilgilere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

    https://www.internethaber.com/…i-1730122.htm?page=4

    evet, acısıyla tatlısıyla askerliğimi atatürk'ün manevi huzurunda, böylesine özel bir yerde yapmış olduğum için gerçekten kendimi çok şanslı hissediyorum. herkes gibi elimden geleni yapıp, iyi bir asker olmaya çalıştım. üzerimde emeği olan tüm komutanlarıma, sivil memurlara ve en önemlisi de beraber o günleri geçirdiğimiz kısa ve uzun dönem asker arkadaşlarımın hepsine teşekkür ediyorum. hepsine burdan selam olsun...

    önemli not: anonim kalmak adına, hangi dönem gittiğimi paylaşmamayı tercih ederim arkadaşlar. yazıyı umarım keyifle okumuşsunuzdur.
  • (bkz: antoloji ankara) web sitesinde güzel bir yazısı olan, atamın yattığı yer.

    buyrun kaynak: anıtkabir
hesabın var mı? giriş yap