• anne kokusu okula ilk başladığım günün kokusudur, yere düştüğümde kanayan dizlerime dökülen kolonya kokusudur, anne kokusu ilk gitarımın alındığı gün gitarın alındığı dükkan kokusudur, anne kokusu eve geldiğim zamanlarda yemek kokusudur, yanaklarımdan süzülen gözyaşlarımın kokusudur, biga'dan ankara'ya dönerken otobüs annem kokar. hastanede yattığım zamanlarda görüş saatlerinin kokusudur, üniversiteye kayıt olduğum gün bütün fakülte annem kokar.

    hayat annemin kokusudur, başka da koku yoktur.
  • ben çocukken, annemi makyaj yaparken izlemeye bayılırdım. her erkek çocuk gibi anneme aşıktım ve o hali en güzel haliydi bence. özellikle ruj sürüşüne hastaydım; çünkü hem toprak rengi rujlara bayıldığı için severek sürerdi hem de allık olarak da kullandığı için mi nedir, annem hep ruj kokardı.

    iki gün önce, pazar günü eşyalarını toplarken iki sene önce paris’ten onun için aldığım yves saint laurent ruju buldum. aynı eski rujları gibi kokuyor ve tipik bir anne gibi pahalı diye kullanmaya kıyamamış. burnuma yaklaştırıp derin bir nefes çektim, 20 küsür sene öncesine gidip yine tuvalet masasının sol köşesine kuruldum. ama bu sefer annem gelmedi.

    annem öldü benim. tam 10 gün önce… bir anne nasıl ölebilir hala kafam almıyor ama benimki öldü. 54 yaşındaydı. kendi ellerimle koydum böceklerin cirit attığı ıslak toprağa. ”annem burada yatamaz, sıkıntıya gelemez o” dedim ama kimse dinlemedi. son kez yüzünü açtım üstünü örtmeden; soluk rengi ve soğuk tenini saymazsak, çocukken yaptığı bayılma numaralarındaki gibi bir ifade vardı yüzünde. o zamanlarda olduğu gibi ağlayarak ”anne kalk” dedim ama kalkmadı. kahkaha atarak kalkması lazımdı oysa…

    o gün, o ıslak toprağa şimdiye kadar attığım tüm kahkahaları, yediğim tüm muhteşem yemekleri, cam fincanlarda içtiğim tüm çayları, tüm mutfak muhabbetlerini, yaptığımız tüm geyikleri ve çocukluğumu da gömdüm. geriye sadece annemin kokusu kaldı. o da toprak rengi bir rujda saklı...
  • nabza gore serbet vermeyi cok iyi bilen kucuk kardesim bir gun anneme sariliyor, ve" ohhhh ne guzel anne kokuyorsun" diyor.
    annem ondan sonra surekli benden de ayni seyi soylememi bekliyor. ama ben soyleyemiyorum, dilim donmuyor, bana simariklikmis gibi geliyor.
    "bak kardesin ne dedi bana" diyor her seferinde, annesiz buyuyen annecigim, hayirsiz kocasindan da gormedigii ilgiyi oglundan gorunce cok mutlu oluyor, "anne kokuyorsun" dedi. "sen hic oyle seyler soylemezsin" derken yan gozuyle beni suzuyor. genelde o boyle konusurken kitabimdan basimi bile kaldirmiyorum, "senin o seytan tuyuyle dogan oglun cok bilir oyle seyleri cooookkkk" diyorum, ama bekledigi o cumleyi soylemiyorum. oysaki uzaklarda okurken sinav geceleri onu olmus gorup ciglik cigliga uyandigimi soyleyebilirim, ben uzaklardayken ona birsey olacagi ihtimalinin uykularimi kacirdigini da, ama soylemiyorum. "butun seytan tuylerini ogluna saklamissin, butun bu guzel laflari o biliyor, bana bir sey vermemissin dogarken" diyorum. basini salliyor, guluyoruz.

    cok oldu gideli. ama kokusu hala burnumda tutuyor.
  • 30 yaşında insanım, bugün on sene geçmiş üzerinden ama hala annemin ölüm yıldönümünde gözlerim doluyor. özlediğimden mi olsa gerek.

    özlenen kokudur.
  • boynuyla göğsünün birleştiği yerdir asıl kaynağı.
  • 8 yildir deliler gibi ozledigim. bir nefes dahi olsa icime cekebilecegimi bilsem omrumun geri kalanini feda edebilecegim koku.**
  • on beş yaşımdan beri koklayamadığım koku. keşke burda olsan...
  • bilmediğim kokudur. zira doğduğum gün kucağına verilmişim annemin. ertesi gün o komaya girince altı ay boyunca bir daha rastlaşmamışız onla. babaannemin komusu herhalde benim hatırladığım. düşününce tek aşkım olan o kadını, herhalde gözümünün açılmadığı günlerde koklamamın bir rolü olsa gerek. altı aydan sonra annem ne kadar sarmaladı bilemiyorum ama alamamışım işte o kokuyu. belki de bu yüzden anneme aşık olamadım. amerikan hastanesi'ne dava mı açmak lazımdı acaba zira onların hatası sonucu komaya giren bir kadın ve o kadının sarıp sarmalayamadığı bir çocuğun bütün hayatını belirlediler sanki. şaka bir tarafa annemin kokusunu bilmediğimden herhâlde burnumu sokuyorum birçok yere. üstat calvino da insanın hayatı boyunca bir kokuyu aradığını yazmamış mıydı, işte hazini benim hücrelerimde bunun tanımsız olması...
  • benim için çamaşır suyu kokusudur. ne zaman çamaşır suyu kokusu alsam aklıma annem gelir...
    ayrı şehirlerde yaşıyoruz. bir cumartesi günü evimi temizlerken çamaşır suyu kullanmıştım. temizlikten sonra ellerimin buram buram çamaşır suyu kokusu bana anında annemi hatırlattı. ve hemen otobüs biletimi aldım ankaraya gittim. pazar günü de dondum.
    temizliğin verdiği o yorgunluk anında başka hiçbir güç bana otobüsle bir günlük ankara seyahati yaptıramazdı.

    temizlik hastası annem, oğlunu da kendin gibi yapmışsın, kaç tane erkek evini temizlerken çamaşır suyu kullanır ya...
  • 6 yıldır koklayamadığım koku..portakal çiçeği..
hesabın var mı? giriş yap