• herkes hata yapabilir,
    herkes elinden muhteşem fırsatlar kaçırmış olabilir,
    herkes ömrünü bir hiç uğruna harcamış olabilir,
    herkes en olmayacak, en uygunsuz kişiye aşık olabilir,
    .....
    ama herkes bu hataları geri alabilmeyi ister, fırsatları hiç kaçırmamış olmayı hayal eder, sevdiği kişinin kendisi için en doğru kişi olmasını ümitsizce, çaresizce diler.

    "bunları hiç yaşamamış olsaydım, her şeyi doğru yapmış olsaydım nasıl olurdu hayatım" demediniz mi hiç?

    "başka bir dünya var, orada ben her şeyi dosdoğru yaptım, orada hayatım mükemmel, hiç sorunum yok, depresyonda değilim mutsuz değilim" diye bi düşünün bakalım. "ya orada her şeyi daha da berbat etmişsem" diye de bi düşünün sonra. kurun kafanızda, paralel bir evren, başka bir dünya var.

    böyle bir ihtimalin söz konusu olabileceğini azıcık hayal edin. mümkün değil bu, besbelli... ama ya olsaydı, ya olabilseydi?
    insan daha mutlu mu olurdu şimdiki halinden, yoksa iyice balatayı sıyırır mıydı?

    film hem bilim kurgu, hem dram, hem düşündürücü, hem üzücü, hem şaşırtıcı....ben sevdim filmi, belki kimilerine sıkıcı gelmiştir ama hayat sıkıcı bi şey zaten.
  • gerizekalı trajedi filmi yapımcılarının izleyip ders çıkarması gereken bir film. son 10 yıldır böyle yavaş bir filmi oturup izletecek bir senaryo çıkmamıştı karşıma. kesinlikle çok beğendim.
  • konusu yabancı değil. şimdi adını bir türlü hatırlayamıyorum, 70 veya 80 yapımı böylesi bir film daha vardı. filmde güneşin arkasında yeni bir gezegen buluyorlardı. amerika buraya en deneyimli astronotlarından birini yani esas oğlanı özel bir mekikle gönderiyordu. adam diğer gezegene mekiğin motorları patlayarak güç bela iniyordu, ancak bir bakıyordu gene dünyada. en başta mekiğin bilgisayarında olan bir arızadan rotanın gene dünyaya döndüğünü filan sanıyordu. bunu sorguya filan alıyorlardı, ama adam sürekli olarak ters birşeylerin gittiğini anlıyordu. sonradan mekiğin bilgisayarı kontrol ediliyor, aslında doğru rotada olduğu ve gerçekten gezegene iniş yaptığı tüm kayıtlarla doğru çıkıyordu. yani hata sıfırdı. bu gerçeklerden sonra adam sonunda güneşin ardında bir tane daha dünyanın olduğunu, birinden çıkıp diğerine geldiğini anlıyordu. film sonunda da aynaya bakıp, aslında hepimizden başka bir dünyada bir tane daha var diyordu. teorik olarak evrenimiz dışında başka boyutların olduğu ve bu boyutlarda her insana denk bir tane daha olduğu söylenir ki, tabii ki böylesi bir teori ne kadar doğru o da ayrı konu.
  • henüz izlediğim ve çok beğendiğim muazzam film. bilim kurgu yanı arka planda kalsa da filmin hemen başlarında rastladığım bir detay beni bu anlamda fazlasıya mutlu etti. esas kızın odasını gördüğümüz bir sahnede masasının üstünde isaac asimov'un foundation trilogysini görürüz. filmdeki baş karakterin uzay merakını ve hayal gücünü vurgulayan bir ayrıntıdır bu. dünyalar arası seyahati, uzayda başka dünyalar olabileceği gibi bir konusu olan filmde asimov adını görmek de üstada ufak bir saygı duruşu olup alkışı hak etmektedir.
  • atmosferi ve konusu ile beni içine çekti. beğenerek izledim.

    --- spoiler ---

    o ikinci dünyadaki "ben"i düşünme hali, "aynı hataları yapmış mıdır o da?" düşüncesi, belki yukarıda bir yerlerde kendisine sunulan hayatı daha iyi yaşamakta olan bir "ben"in var olabilme ihtimali, hayat ve tercihler hakkında sık sık düşünmekte olan beni konunun içine çok çekti. paralel bir evrenin somut bir şekilde belirivermesi ile insan geriye dönüp yaptığı irili ufaklı bütün seçimleri düşünür elbette...

    john da, rhoda da son derece empati kurulabilecek, yaşadıkları göz önünde bulundurulunca neler hissettikleri az çok anlaşılabilecek karakterler. rhoda'nın john'ın hayatını toplamaya devam ederek bir nebze de olsa ona yardım etmek istemesi, john'ın da bu beklenmedik kırılgan yardımsever tavır karşısında hayata adeta geri dönmesi gayet anlaşılır.

    astronot hikayesini ve john'un testere çalarak (!) hatun kaldırdığı sahneleri de özellikle beğendim.

    lakin azizim, rhoda, john bir ümit karısını çocuğunu görsün diye onu ikinci dünya'ya gönderdi ya... benim filmden anladığım kadarıyla, ikinci dünyada da ne yazık ki john'un ailesi ölmüş olmalı. zira ikinci dünya'daki rhoda da muhtemelen orada yine aynı hayatı yaşadı, yine kazayı yaptı, yine 500 kelimelik "neden seni götürelim" sorusuna aynı şeyleri yazdı ve böylece bileti kaptı. yoksa rhoda nereden bilet bulup birinci dünyaya gelecek ki? ve ortalama bir genç olarak, bu kazayı yapmasa oraya ikna edici bir 500 kelime nereden bulup yazacak? o yüzden ne yazık ki john ikinci dünyada büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır diye düşünüyorum. yazık adama.

    --- spoiler ---
  • bu filmle ilgili bana rahatsızlık veren tek şey şudur ki:

    --- spoiler ---

    rhoda biletini neden john'a verdi?

    yani tamam "kırık ayna kuramı" idi sanırım ona göre diğer gezegeni gördüğü anda insan diğeriyle paralelliğini bozuyor. yani diğer dünyada rhoda o kazayı yapmamış olabilir (ki filmin son sahnesinde gördüğümüz rhoda pekala mit yi bitirmiş, dünya1'e gitmeye bu şekilde hak kazanmış, düzgün giyimli bir rhoda olabilir). de.. dünya2'de o kaza hiç olmadı ise john2, dünya 2'de ailesi ile mutlu mesut yaşamaya devam ediyor. john1 gidecek oraya da selamın aleyküm, böyleyken böyle, haydi beni de aranıza alın mutlu olalım mı diyecek?
    --- spoiler ---
  • evrende yalniz olmadigimizi degil yalnizligimizin altini cizen film. bulup bulabildigimiz aynadaki aksimiz.
  • eğer evrenin bir köşesinde gerçekten bir tane daha dünya varsa, ve eğer o dünya bu dünyanın aynısı ise ve o dünyada şu an benim onu düşündüğüm gibi beni düşünen bir ben var ise, ve bu ben benim bildiğim tüm sırlarımı biliyor ise; bu gerçekten korkunç bir şey. filmde burroughs'un da dediği gibi biz buna hazır değiliz.
    biz insanoğlu daha evrenin merkezinde olmadığımız gerçeğini bile sindirememişken, bizim kopyamızdan (belki de biz onların kopyasıyız) bir tane olduğu gerçeğini nasıl kabulleneceğiz?
  • yarattığı etkinin altından henüz çıkmış olmasamda bir şeyler yazmadan duramadım. evren, kopya dünyamız, yaşamla ilgili cevabını hala bulamadığımız sorular (kısaca felsefe), insan, sağırlığımız, körlüğümüz, acılarımız, pişmanlıklarımız, romantizmimiz; hepsini, gri hava, senaryo ve oyuncularıyla tek kelimeyle muhteşem bir şekilde sunmuş, hissettirmiş, ağlatmış yılın en güzel filmlerinden. filmin evet bana düşündürten en güzel tarafı sanki, bazen yaptıklarımızın sorumluluklarını almadığımız, alamadığımız için bunların altında ezilerek geçirdiğimiz bir yaşama boyun eğmek zorunda kalışımız bu yüzden de hep bir yerlere, başka benzer gezegenlere gitme isteyişlerimizi ya da her şeyi tekrar başa almak istediğimiz düşünceleri aynadaki diğer benimizle buluşturan dramatik felsefesiydi.

    --- spoiler ---
    filmi izlerken yükselişimi daha da arttırmış, budha bilgeliğine sahip yaşlı ve sevgi dolu temizlikçinin rhoda'ya söylediği birkaç cümle ise:
    - listen to me. keep your mind clear. and that's it. you will have piece of mind, my dear, don't worry.
    learn to adjust yourself.
    ...

    ayrıca rhoda'nın bu bilge amcanın eline ne yazdığını tam olarak anlamış değilim. sanırım bunun için çaba göstereceğim.

    --- spoiler ---

    edit: kennyd nin söylemesine göre ben de onayladım eline yazdığı kelime forgive.
  • hayatımızdaki kırılma noktalarına, bu kırılmalarda tercihlerimizin bizi götürdüğü yerde düşündüğümüz "diğer" seçeneklere, insanın yakın sandığı kendine yabancılığına, suçluluk duygusunun sıkışmışlığına selamı vardır film ekiminden.
hesabın var mı? giriş yap