• “aşkı en korkunç ıstıraplara neden olan sahip olma hezeyânıyla asla karıştırma. çünkü, yaygın görüşün aksine aşk, acı çektirmez. acı çektiren sahip olma güdüsüdür, o da aşkın tam tersidir.”
    nuccio ordine - hayat boyu klasikler
  • hayat rutininde, diğer insanlarda fark edeceğiniz hoşunuza gitmeyecek iyi/kötü kişilik özelliklerinin bile çekici gelmesini çok normal bir durummuş gibi gösteren patolojik bir duygu.

    -aslında tıbbi durumunu açıklamak gerekse belki de o kadar patolojik görünmeyebilir, sonuçta üç beş hormonunun kontrolünde, esasında neslin devamını sağlamak için varolan bir mevzu bu-

    patolojik diyorum çünkü; bu süre zarfında tutarlılık allah'a emanet yaşarsınız. bugünün yanlışı, yarının vahiyle inen sorgulanamaz doğrusu olabilir.

    bir de yarattığı illüzyon var ki o en kötüsü o aslında, hafızanız kötü yaşanmışlıkları en alt katmana atar, onların üzerini güzel ve iyi anılarla örter. aklınıza aklınıza gelen şeyler yalnızca iyi ve sizi aptalca sırıtacak olaylar olur...
    yapılan hatalar da "o kadar da hata değil aslında yaa" diye düşünülür...

    neyse ki aşk bittiğinde ayağınız yere basar, karşıdakinin de "insan" olduğunu, o kadar da komik espriler yapmadığını, o kadar da zeki olmadığını, o kadar da "vazgeçilmez" olmadığını anlarsınız.
    üzücü olanı şu ki: sizde yarattığı ruhi yorgunluğa değmediğini fark edersiniz. halbuki "neler neler yaşayabilirdik" diye düşününce, bir de aradan geçen yıllara bakınca, hayatınızdan ne büyük çaldığınızı anlarsınız. ama aşk gibi uğruna belki de her şeyin feda edilebileceği bir olayın bile zamanla tükenip biteceğini bilmenin verdiği olgunluk hissiyatı... orgazm kadar haz verici, garip.
    herkesin, her şeyin bir gün biteceğini bilmek, ve yaşanılan olaylara artık bu gözle bakabilmek...
    (bkz: hayatta level atlamak)
    (bkz: herkes gider mi)
  • söz konusu başkaları olunca ; yıldızlardan pusula okuyup çok güzel rota çizebilir durumdayım...

    ancak iş kendi gemimi yürütmeye gelince ; dümenin yerini bile bulamayıp karaya oturuyorum....
  • aşkın, aşıkların yüzlerinde tatlı bir pembe renk bıraktığı söylenir. yine aşk, aşıkları inceliğe ve zarafete götürür. aşıkların yüzlerindeki derin izler, hayat boyunca yüreklerinde taşıdıkları güzellik ve zarafetin izleridir.”

    jack london
  • bazı durumlarda sen uyuyamazken, onun uykusu dahi bölünmez...
  • mutlak mutsuzluk ile mutlak mutluluk arasındaki farkın maksimize olduğu durumda karın bölgesinde uçuşan kelebekler vasıtası ile hissedilen, en küçük ümidin uçurduğu, umutsuzluğun acıttığı, semptomu çok, ayırıcı tanısı zor bir duygu durum bozukluğu...
  • bazı bünyelerde alerjik reaksiyona yol açabilir. yıkıcıdır çünkü. sizi dağıtacağını, tüm dünyanızı altüst edeceğini, rahatınızı (!) kaçıracağını bildiğiniz her durumda olduğu gibi bunda da teyakkuza geçer, bir pençenizi pek kıymetli düzeninize geçirip diğerini savurarak, tamamen içgüdüsel bir tepkiyle kendinizi korumaya çalışırsınız. bahaneler bulur; kavgalar çıkarır; her hareketi, her sözü didikleyerek, muhatabınızın aşkınıza değmeyeceğinin karinesini ararsınız… her şey statüko için!*

    oysa vazgeçmeden, teslim olmadan, göze almadan, kabul etmeden; yani siz izin vermeden aşk var olamaz.

    -/-

    “kolik bebekleri bilir misin? yaşamlarının ilk 3-4 ayında bebeklerin iç organları yerine yerleşmeye, teşekkül etmeye devam eder. özellikle de bağırsakları. sindirim işlemi ve gaz yüzünden kasılan bağırsaklar bazı bebekleri korkutur. ‘lan nooluyo benim içimde böyle?’ diyerek deli gibi ağlamaya başlarlar. bu ağlama krizleri bazen 24 saat sürer. işte benim yaşadığım da buna benzer bir şey. muhtemelen hissettiklerim beni korkutuyor. belki sana kendimi bu denli kaptırmış olmak bilinç düzeyimin ötesinde bir yerlerimin hoşuna gitmiyor. ana rahminde korunaklı ve sıcak yatarken rehavetle uyuşmuş sinir uçlarım nasıl tepki vereceğini bilemiyor. ve ilkel reaksiyonum kendimi değil seni suçlamak oluyor. hırçınlaşıyorum. bu, kolik bebeklerdeki gibi gaz çıkararak kurtulabileceğim bir durum da değil. kendime kaçış bahaneleri yaratıyorum. diyorum ki: böyle zaten acı çekiyorum. bari bir kez çekeyim ve bitsin.”
  • sen mutluyken o mutsuz, o mutluyken sen mutsuzsun. denge bu şekilde sağlanıyor, buna ilişki diyoruz. aynı anda iki kişi de mutlu olduğunda buna aşk diyoruz, bu bir anomali ve tüm denge bozuluyor.
  • bana düşmez en güzel feridun düzağaç anlatır, cem adrian anlatır.
    onlardan önce aysel anlatırdı. ah aysel* ah.
  • son kullanma tarihi olan duygu erozyonudur.
hesabın var mı? giriş yap