4499 entry daha
  • "...o günden beri sanırım sevmenin ne olduğunu da öğrendim: atılganca kendi duyguları üstüne "abartmalı" iddialara girmek değil, karşıdakine özenle davranmak, onun arzularına ve ritmine saygı göstermek; hiçbir şey istememek, verileni kabul etmeyi öğrenmek; her armağanı yaşamın bir sürprizi olarak kabul etmek; aynı armağanı ve aynı sürprizi iddiasızca, hiçbir zorlamaya başvurmadan, karşıdakine de yapabilmek"

    diyen adamın köpek gibi sevdiği kadını boğarak öldürmesidir.

    (bkz: louis althusser)

    *suyun rengine minnetle..
  • evime sokmadığım renkte bir kapak.
    evime sokmadığım bir şekil: kalp. ne bir fotoğraf oluşu, ne üstündeki damarlardan çıkan "can", kurtarmıyor kapağı. benim dilimden kurtarmıyor yani. yoksa 100 bin satar gider..

    ben kitap günleri'nden aldım ya, kaç zamandır da kitapçılara gitmiyorum, best seller raflarının neresine koydular bu kitabı bilmiyorum.

    sevgilisine hediye almak için kitapçıya gidenler, aşık olanlar, sevgi pıtırcıkları, ayrılık acısı çekenler, sevgilisini yolcu edecekler, ergenler, evde kalmışlar, yolu sevgiden geçenler, düttürüler, hiç aşık olmamışlar... görünce alırlar de mi bu pembe kitabı? kitabın kapağını alameti farika diye bi ajans var ya, o ekip yapmış, doğan bir sürü para harcamış kitabın tanıtımına. bunlara ve elif paso gazetelere, televizon programlarına çıkıyo diye gıcıklık yapıyorum sanılmasın. bana ne onlardan, ben kitabı sevdim.
    pazarlamacılık büyük zanaat, hele şu dönemde. ruj da pazarlasan, deterjan da, aşk'ı kitaba sığdırıp da pazarlasan, iyi pazarlamacıysan, yürür gidersin.
    ama ben bu kitabı sevdim. bunu pembe ve üzerinde aşk yazıyor diye alabilecekleri de düşünüp daha çok sevdim. bir kaç harf hatası var, bir de bişrev/bişnev tartışması var. olsun, seversem nazar boncuğu der geçerim böyle durumlarda ki sevdim.
    kendimi tutamıyorum yine gıcıklık yapıyorum ama gerçekten çok sevdim. böyle seviyorum işte (hep), gıcıklık yaparak.
    filmlerin sonunu öğrenmeyi sevmeyenler için, bazı şeyleri yazmaktan peşinen vazgeçiyorum.
    sadece..
    içinde mevlana ile kör kuyulara merdivensiz inen bir şems geçen bir kitap sevilmez mi?
    ya şu okunmaz mı: "derken tüm hayatım sana anlatılmayı bekleyen bir hikaye oldu".

    hem, elif yazar da biz okumaz mıyız? iyi ki var bu "kadın" yazar.

    * yıllar sonra: elif hala yazıyor ve ben aşk'tan beri hiç bir yazdığını okumuyorum. aşk'ı hala seviyorum zira o elif'in aşkı değil, şemsgilin aşkı.
  • el ile tutulan birşeydir. göz ile görülen bir şeydir. kulakla duyulabilir. kokusu var, koklanabilir.
    aşk, bir romanı hızlı okurken atladığınız o önemli olay gibi, büyülenerek dinlediğiniz konserde bulamayacağınız yanlış nota gibi, bütünü sevmek de parçayı götüne sokmak gibi birşey. zaman geçiyor, romanın sonu yaklaşıyor, "anaa bu sebastian da kimdi" diye okuduğunu sandığın önceki sayfalara dönüyorsun.. filan.. böyle aşk bitebiliyor yazar götün biriyse. değilse, güvenini hiç boşa çıkarmamışsa ve bitiriyorsan da sende bir götlük var. ama neticede hepimiz öleceğiz, herkesin bir popisi var ve hepsi geçecek.

    bonus: erkekler için the affair 2. sezon sondan bir önceki bölüm, kadınlar için girls son bölüm.
10539 entry daha
hesabın var mı? giriş yap