• az gelişmiş ülkelerde kaldırımlar yüksektir, gelişmiş ülkelerde ise alçak.
  • iç işlerinden sorumlu devlet kurumunu cımbızlayarak örneklendiricem:
    gelişmiş ülkelerde iç işleri bakanlığı halkın güvenliğini, barış ve huzur içinde yaşamasını sağlamak amacındadır. buna odaklanır ve en fazla eforu toplumsal düzeni ve huzuru tesis etmek ve korumak üzerine sarfeder.
    az gelişmiş ülkelerde ise bu kurum, devlet yönetimindeki şahısların güvenliğini ve huzurunu sağlamak ve korumak amacındadır. örgütlenmesinin ve faaliyet planlarının odağında bu kaygı vardır. halk bi şekilde başının çaresine bakmaya alışır. halkın devlet politikası desteğine ihtiyaç duyduğu ciddi krizlerde ise bu kurum mala bağlar, zayıf olduğu yerden soru geldiği için doğru refleksi gösteremez, krizi yönetemez. kriz günlerinde halkın ihtiyaçları için çalışan başka kurumlara da (mesela yerel yönetimler) köstek olur ki seçmenin kafası karışmasın, devlet şahıslarının bekasına gölge düşmesin.
    birinci ülkede yaşayanlara “insan”,
    ikincisinde yaşayanlara “seçmen” derler.
    (bkz: bi arkadaşımın ülkesi)
  • bir tanesinde vergileri istediğin gibi harcayabilirsin yazlık kışlık saraylar yaptırıp en pahalı arabalara uçaklara binebilirsin.. çünkü halk seni krallar gibi yaşa diye seçmiştir.. yoksa ülke yönetmekmiş ekonomiymiş ne kadar anlamsız şeyler yani..

    diğerinde ise bütçeden 150 euro fazla harcasan bile hesap sorarlar adama çünkü halktan toplanan vergiler babanın parası değil en nihayetinde yok öyle keyfekeder takılmak..
  • gelişmiş ülkelerde kanuna uymayanlar cezalandırılır.

    gelişmemiş ülkelerde kanuna uyanlar cezalandırılır. hatta kanuna uymayanlar ödüllendirilir.
  • az gelismis ulkeler tarihinde genelde cuntalar goze carparken gelismis ulkelerde tarihteki toplumsal hareketler dikkat cekicidir.
  • gelişmiş ülkeler proaktif, gelişmemiş ülkelerse reaktiftir.
  • ikisinde de sığırlar iktidara gelebilir.
    ancak birinde sığırca hareket edebilir.
  • wallerstein'in dünya sistemi analizine göre gelişmiş ülke merkez az gelişmiş ülke yarı-merkezdir ve tabi birde gelişmemiş ülkeler var.
    merkez ve çevre arasında bir “iş bölümü” bulunur: merkez, yüksek düzeyde teknoloji gerektiren ileri düzeyde ürünler üretirken; çevrenin rolü, merkeze ham madde, tarımsal ürün, ve ucuz iş gücü sağlamaktır. merkez ve çevre arasındaki değişim eşit olmayan şartlarda gerçekleşir.
    az gelişmiş yarı-çevre ülkeler adı ile adlandırılan ; merkeze göre çevre, çevreye göre merkez eğilimi gösteren bölgeler de ne tam gelişmiş ne geri kalmış ülkelerdir, türkiye, doğu avrupa gibi..
    yani biri genel olarak üreten ve sömürenken, azgelişmiş olan ülke kendinden geri için merkez özelliği gösterir ama gelişmiş ülke için kimi alanlarda işbirlikçi kimi alanlarda ise çevre konumunda kalmaktadır.
    tüm bu üretim -tüketim ve hakim olma gücünün sosyal yaşama, insan haklarının uygulanırlığına ,adaletin işleyişine etkisi de gelişmişlikle doğru orantıdadır. ancak unutulmamalıdır ki kendi vatandaşına çok gelişmiş olan merkez ülke bir başka ülkenin bireyinin hakkını gasp etmektedir. süslemeyelim hiç gelişmiş ülke güzellemeleriyle..
  • azdır.*
  • gelismis ulkelerde devlet vatandasi icin bircok seyi ondan daha once dusunup, gerekeni yaptigi ya da cozum urettigi icin vatandasin devlete karsi ciddi bir saygisi ve sorumluluk hissi vardir. az gelismis ulkerlerde ise bireylerin hayatla devletin yardimi olmadan mucadele etmek zorunda olmasi onlari bircok konuda daha dayanikli, yaratici ve pratik zekasi daha gelismis yapar.

    az gelismis ulkelerde idelojik anlamda surekli kutsanan devlet, gunluk hayatta acizligi ile karsimiza cikarken, gelismis ulkerlerde ise ideolojik ve dogmatik bir kutsama olmamasina ragmen devlet guncelde var oldugunu size her yonuyle hissettirir.
hesabın var mı? giriş yap