• bir tom robbins kitabı.
  • tom robbins 'in birayla ilgili minik kitabı. her kitabı gibi bu bu kitabı da eğlencelidir, bir çırpıda okunup biter.
  • bu kitaptan beklentiniz ne bilmiyorum ama karmaşık değil; oyuncul ve eğlenceli tarzıyla yazmış tom robbins. eğleniyor, gülümsüyor ve mutlu oluyorsunuz. ne bir masal ne bir öykü; iki arada bir robbins eseri.

    alti yaşındaki bir kız çocuğu olan gracie'in birayla tanışma hikayesi olarak nitelendirilse de aslında içinde yer alan diyaloglarla sizi dokuz yaşındaki bir kızın gözlerinden bakmaya davet ediyor.

    aslında birayla tanışma hikayesi gibi dursa da tom robbins her zaman kullandığı tarzı ile arka planda biranın tarihçesini, nasıl yapıldığını vb. detayları anlatmıştır. tom robbins her romanının içine bir bira hikayesi sıkıştırır. birayı sever ve subliminal mesaj olarak da romanlarında geçirir. işte bu sefer biraya saygısını ona özel olarak yazdığı bu kitapla gösteriyor. "bira ergen işi" diyenlere "hamallık" diyenlere cevap verircesine anlatmış her şeyi. ayrıca içeride karakterler arasında girilen zekice diyaloglar ve eski romanlarına selam çakan alıntılarla da ruhunuzu doyuruyor.
  • çocuk kitabı sanki daha çok. beni pek sarmadı açıkçası, ama kısa bir kitap.
  • tom robbins'in 2009 yılında yayımlanan kitabı. orijinal adı b is for beer.

    öncelikle ben bu yazarı daha önce okumamıştım ve merakla başladım. öyle oyunbaz, samimi ve yer yer alaycı bir dili var ki çok sevdim.

    ana karakterimiz altı yaşındaki grace olivia perkel ama biz ona gracie diyoruz. anne ve babası pek iyi anlaşamıyor ve gracie ile en ilgilenen kişi çılgın amcası moe.
    moe amca bir gün bira içiyorken gracie de merak edip tadına bakıyor. sonrasında biraya dair merakı giderek artıyor. bir gün canı sıkkınken dolaptan bir bira alıp içiyor ve yatağına uzanıyor. birden bira perisi beliriyor ve gracie'yi biranın hikayesini anlatan bir yolculuğa çıkarıyor. arpa tarlalarıyla başlayıp bira fabrikasına uçuyorlar ve her aşamada peri bilgi veriyor küçük kıza. biranın dozunda içilmesi gerektiği, aksi halde nelere yol açabileceğinden tutun da ilk biranın üretim yerine kadar anlatıyor.

    "bira yaparken kullanılan su da biranın niteliğini belirler. örneğin, guinness gibi koyu renkli biraları güçlü ve ağır yapan şey sert sudur; yani tıpkı irlanda'daki gibi, çok fazla mineral içeren suyun ta kendisidir. öte yandan daha yumuşak, daha az mineral içeren sular, daha soluk renkli ve tüm dünyada pilsener ya da lager olarak bilinen hafif biraların üretilmesini sağlar ve bu tür biralarda çekler nam salmıştır." gibi bilgiler periden öğrendiklerimiz.

    kilisedekilere karşı annesinin gracie'yi savunması, moe amcanın söyledikleri, babasının yanlış davranışları gibi arka planda birçok minik ve dolu ayrıntı var. anlatım dili ise çok samimi ve gülümsetici.
  • tom robbins'in çocuklar ve yetişkinler için bira kitabı diye adlandırdığı kitap.
    6 yaşındaki bir çocuğun hayatında çok önem verdiği birinin uzaklara taşınmasını da şöyle betimlemiş:
    "mutfakta, kendine yatacak yumuşak bir yer arayan köpek gibi kendi etrafında daireler çizdi. karnı, kurutmaya geçmiş bulaşık makinesi gibiydi. kalbi ise hava kaçıran bir balon gibi. ayağını yere vuramayacak ya da bir şeyler fırlatamayacak kadar çok incinmiş, ağlayamayacak kadar öfkelenmişti. ama bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu; yoksa solucan gibi kıvrılıp ölecekti. "

    6 yaşında zaman zaman yaşananlara karşı tam olarak böyle hissettiğim kesinlikle olmuştu...
  • robbins'in eğlenceli anlatımı ile bir çırpıda biten, hem çocuklar hem yetişkinler için bira tarihi ve yapımını anlatan minik kitap. bazen kitaplarda bir karakter/tip seçip kendimi onun yerine koyarım. biraya olan aşırı sevgimden mi kızıl saçlarımdan mı bilemiyorum, bu kitapta bira perisi bendim efenim, doğrudur.
  • bu alıntı, amerikalı roman ve hikâye yazarı tom robbins'in (d. 1936), türkçe çevirisini aysun babacan'ın yaptığı 'b, bira' kitabına ait.

    --- spoiler ---

    "…moe amca bira kutusunu gracie'ye uzattı ve işte tam da bu şekilde, babasının arkası dönükken, küçük gracie hayatında ilk kez biradan bir yudum aldı.

    'öggh!' diye buruşturdu suratını. 'acı bu.'

    'susuzluğunu daha iyi giderir böylesi tatlım.'

    'peki, onu acı yapan şey ne moe amca?'

    'ne mi? biraya acılık veren şey, şerbetçiotudur.'

    gracie yine suratını buruşturdu. 'yani şerbetçiye gidip otlu bira mı alınıyor?'

    'yok bir tanem, bira şerbetçiden alınmaz. otlu bira diye bir şey de yoktur. şerbetçiotu en katı vejetaryenlerin bile yemediği tuhaf bir bitkidir. çiftçiler bu bitkinin çiçeklerini kurutup toz haline getirirler ve adına şerbetçiotu derler. ha bir de şu var: yalnızca dişi çiçekler bira yapımında kullanılır. erkeklerin birayı bu kadar çekici bulmasının nedeni belki de budur. çiftleşme dürtüsü yani.

    en sonunda bira yapımcıları şerbetçiotunu alıp maya, arpa ve suyla karıştırdığında ve bu karışımı mayalanmaya, yani fermantasyon yoluyla çürümeye bıraktıklarında işçilerin coşkusuyla öyle gazlı, altın parıltısıyla öyle görkemli, şeytantüyü varmışçasına öyle baştan çıkarıcı ve öyle mükemmel bir ferahlatıcı iksir çıkar ki ortaya, ruhunu ele geçirip insanı tüy gibi hafif bir ortamın içine itiverir. orada baudelarie'in deyişiyle, tüm insan dürtüleri havada uçuşup birbirine karışır.'
    --- spoiler ---
  • kitaptan bazı notlar:

    "şerbetçiotu: yalnızca dişi çiçekler bira yapımında kullanılır."
    "biranın çincedeki karşılığı 'sıvı ekmek'tir."
    "en kötü birada bile altı çeşit vitamin vardır: tiamin, riboflavin, pantotenik asit, piridoksin,biotin ve siyanokobalamin."

    "uygar insanlar dans ederken geçmişteki hayvani doğalarıyla yeniden bağlantı kurarlar. dans etmek onlara mekanik bir satranç taşı ya da ağaç kökü değil, etten kemikten olasılık dalgaları olduklarını hatırlatır."

    "şeker güvenilir, sağlam bir maddedir. pasta ve kurabiyelere tatlı tatlı şarkı söyletmek, diline değdiği an ağzını kulaklarına vardıran bir gülümseme yaratmak, sen bakmadığın zamanlarda dişlerini çürütmek ve seni şişmanlatmak gibi konularda şekere sonuna kadar güvenebilirsin. maya fermantasyon işlemine geçtiğinde şeker yavaş yavaş pek çılgın, pek deli dolu bir şeye dönüşür. yani alkol diye anılan o serseri mayına, o oyuncul, o karizmatik kimyasala."
hesabın var mı? giriş yap