ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
eti markasını pamuklara sarmamız gerekliliği
-
bakın reklam yapacaksanız bu gibi firmaların reklamlarını yapın. hep boykot çağrısı yapıyoruz o markaya bu markaya diye.
bir kere de vatansever firmaları destekleyelim ki sermaye bizde kalsın.
starbucksları zengin ettiniz elit görüneceğiz diye. algilarınıza türk malı kötüdür diye yer ettirdiniz!
hayır efendim hayır. türk malı iyidir. türk malını desteklersek daha zengin bir toplum olabiliriz. tabii ki içimizde de var kötüler. işini iyi yapmayanlar. ama yapana da destek gösterelim.
bir sevgi uğruna yapılmış en büyük fedakarlık
-
bir şeylerden vazgeçmek, feda etmek, taraflar arasındaki eşitliği bozar. bozulan eşitlik, gitgide tarafların birini büyütür, diğerini silikleştirir.
büyük fedakarlıklar sevgiden çok şövalyelikle ilgili sanırım.
yüzüklerin efendisi'ndeki unutulmaz replikler
-
sam kardeşimizin '' yüzüğü sizin için taşıyamam bay frodo ama sizi taşıyabilirim'' sözünün de yer aldığı repliklerdir. fedakarlık başka türlü nasıl anlatılabilir ki? sırf bu cümle bile aslında asıl kahramanın sam olduğunu gösteriyor.
yaran entry'ler neyi yarıyor
-
(bkz: su icsem yariyor abi)
seydioğlu baklava kamuoyu açıklaması
-
baklavalar açıklama yapsa daha mantıklı şeyler yazardı.
the matrix
-
inception'ın babasıdır.
açınca oh be dünya varmış denen şeyler
-
havanın yavaş yavaş kararmasını farketmeyip laptop başında çalışırken, ışıksız odada ansızın içeri dalan birinin açtığı lamba.
tan taşçı'nın tüyleri diken diken eden klibi
-
evet, kelimenin tam anlamıyla tüyleri diken diken eden, üzen, düşündüren kliptir. evet, zor işimiz zor!
klip
nasıl bir döneme denk geldik, değil mi?
yaran diyaloglar
-
otobüsten inmek için düğmeye geç basanlara, otobüs şoföründen geliyor;
- iki günde 3g'yi öğrendiniz, bir otomatik kapıyı yıllardır öğrenemediniz!
sokaktaki travestiler ile diyaloglar
-
taksim'in meydanında açık bir kafenin verandasında(!), en kenarda oturmuşum gazetemi okuyorum.
biri koluma dokundu.
baktım bi travesti bacı:
- ojan ne gizeaal!
şaşkın şaşkın tırnaklarıma baktım, sonra karşımdaki bol makyajlı, pırıl pırıl gözlere baktım:
- sen de çok güzelsin, dedim gülümseyerek.
- ay hakkaten miii.. (alaycı söylüyor bunu)
- evet evet. hakkaten..
yanında ojeyle gezen salak bi hatun değilim, tamamen tesadüf, çıkardım çantadan ojeyi verdim:
- al. senin olsun.
kızcağızın gözleri tekerlek kadar açıldı:
- ay sahiden miii, gel buraya beee...
dedi, masayı sokaktan ayıran korkuluklardan nasıl çekti beni kendine, şapır şupur öptü.
herkes dumur vaziyette,
içeriden bir hareketlenme olduğunu gördüm, korktum kıza bir şey yaparlar diye,
- hadi git git, dedim, geliyorlar, atacaklar ikimizi de buradan...
- ay hiç böyle şey görmediieeem... dedi kırıta kırıta sahneden ayrılırken.
en cool halimle(bahaha!) tekrar yerime yerleştim, bir yandan da herkesin teker teker gözünün içine bakıyorum ki ne bir şey diyebilsinler, ne tepki verebilsinler ve lanet okuyorum bir yandan da, bu insanlara bu muamele reva mı allah belanızı versin diye..
evet, arkadaşlar, o bendim o gün işte..
aref ghafouri
-
-aref ghafouri: şimdi içinizden bir sayı tutmanızı istiyorum...
+devlet bahçeli: tamam tuttum.
-aref ghafouri: tuttuğunuz sayı 40 mı?
+devlet bahçeli: oha bildi lan!