hesabın var mı? giriş yap

  • annem, ben dört ya da beş yaşlarındayken gündelige başladı. babamın fırında (fırın işçisiydi), abilerimin okulda ve annemin gündelikte olduğu karanlık kış günlerinde evde tek başıma kalmaya korkar ve annemin evin anahtarını boynuma asmam için yaptığı kolyeyi başımdan geçirip dışarı çıkardım; bilmediğim sokaklara girip orada kaybolmak için. kaybolup, evi bulmaya çalışırken vaktin daha hızlı geçtiğini keşfetmiştim çünkü.
    sevgiliyi beklemek de biraz bunun gibi bir duygu. boynunuzdaki anahtar yerine kalbinizde sevgisi, aklınızda imgesi, dünyaya açılıp vakit geçsin diye kaybolmak sevgiliyi beklemek.

  • - yaran yanlış okumalar başlığındaki hiçbir entry'yi komik bulmam. gülesim gelse bile kendimi tutarım, gülmem.

    - debe editini gördüğüm yerde, yazarının "hakkındaki notlarım" kısmına bir takım ağır laflar kaydederim.

    - sol tarafta nickaltı entry'si gördüğüm zaman derhal başlığındaki en beğenilen entry'ye göz atarım, artı oy veririm.

    - ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı başlığındaki yazılara okumadan eksi oy veririm.

    - " yha bu entry'mi en beğenilenlerime sokmayın lütfaan ihihihi" diye edit yapan yazarın ricasını kırmam, vaktim varsa 20 entry'sine eksi oy veririm. en beğenilenler listesini güncellerim.

    - bir futbol başlığı altında "sarbi reyiz ehuehueh xd" geyiği yapanın son yazdığı 10 entry'ye eksi oy veririm.

    - hakkında 265 sayfa yazı yazılmış bir başlığa entry girerken ilk cümlesi, o başlığın ana unsurunu belirleyen sözcük kullanan kişiye eksi oy veririm. ( star wars başlığına, ilk paragrafında, "bir film" yazıp 12 paragraf yazı döşenmesi gibi )

    - herhangi bir konuda, başlıkla alakalı karikatür linki veren yazara artı oy veririm.

    - herhangi bir konuda girdiği entry içerisinde referans olarak kendi tivitır adresini gösteren yazara eksi oy veririm.

    - 12 ocak 2014 istanbul kar yağışı gibi başlıklarda, "offf beşiktaş'ta ne biçim yağıyor var yaa" tarzında entry giren yazara sevgiyle gülümserim. eksi ya da artı oy vermem.*

    - friends başlığına ara ara girip son yazılan entry'lere artı oy veririm.

    - cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insan başlığına "ne var bunda!!! benimdir, sıcacık evinde mandalina yiyordur hıh .ss" tarzında entry giren yazarlara eksi oy veririm.

    - badilerimin favladıkları* entry'lere muhakkak bakarım. beğendiysem artı oy veririm. beğenmediğim bir entry'ye denk gelirsem favlanan entry'ye eksi oy vermem, badimin yazdığı son entry'ye eksi oy veririm.

    - entry favlamam, bunun için kendimi ikna edecek bir gerekçe bulamadım ben de.

    - entry'mi favlayan çaylağın nick'ine bakıp hafızamda tutmaya çalışırım. bir başka entry'mi favladığına rastlarsam hafiften tebessüm ederim. asla sırıtmam.

  • şövalye kavramının nasıl ortaya çıktığını merak ediyor musunuz?

    orta çağ’da şövalyelik kavramının ve dolayısıyla şövalyeliğin çıkışı hafif sabanlar yerine tarımda ağır sabanların yaygınlaşmasına dayanır. bu kavramı biraz açacak olursak eğer; avrupa’da 11. yy. ‘da ortaya çıkan teknolojik yenilikler daha çok tarımla alakalıydı. bu yeniliklerin en önemlileri ağır sabanın bulunması ve buna dayalı üçlü tarla rotasyonu ve yeni bir at koşum sistemiyle çivili at nalının bulunmasıdır. bu yenilikler birbirlerine destek olarak 1100 yy.'dan sonra kuzey avrupa’da görülen zirai büyümenin temelini oluşturdu. böylece roma zamanında seyrek nüfuslu ve ekonomik açıdan geri kalmış bir sınır bölgesi olan kuzey avrupa, akdeniz topraklarına rakip olacak bir şekilde tarım ve zirai üretimde ilerlemiştir.

    ağır sabanın en büyük avantajı yumuşak topraklara göre daha verimli olan kuzey avrupa’nın o sert topraklarını sürme imkânı vermesi ve dolayısıyla tarıma elverişli hale getirmesidir. bu sabanın ikinci önemli avantajı ise büyük saban bıçağı toprağı alt üst ettiğinden ekilen topraklarda çapraz sürüm işlemini gereksiz kılarak insan emeğinden tasarruf sağlamasıdır. başlangıçta çok verimli topraklarda uygulanabilen üçlü tarla rotasyonu da önemli avantajlara sahipti. farklı mevsimlerde değişik ürünlerin ekilmesiyle kıtlığa karşı bir sigorta görevi görüyordu üçlü tarla rotasyonu. ilerleyen zamanlarda da ikili tarla rotasyonundan üçlü tarla rotasyonuna geçilmesiyle üretim miktarı %50 arttı ve köylünün tüketeceğinden fazla ürün üretmesine yol açtı. böylece göreli olarak zenginleşen köylülerden alınan vergi ve kiralar sayesinde prof. askeri birimler yani şövalyeler oluşmaya başladı. her derebeyinin kendi içinde sahip olduğu bu parasal güçle sağlanan vergi gelirleri sağlam zırhlardan, çift elli kılıçlardan ve yeni üzengilerden oluşan şövalyelerin oluşturulmasını sağladı.

    ilk başlarda hafif miğfer ve normal bir kılıçtan oluşan bu ağır zırhlı süvari birlik yani şövalyeler geçen yıllarla birlikte atlarından tutun başlarına taktıkları boynuzlu miğferle kadar görsel bir şov halini aldı. bu açıdan zamanında en karizmatik bulduğum töton şövalyelerinin boynuzlu bu miğferleri adamlara ayrı bir karizma ve düşmanlara da korku salmaktadır.

    sonuç olarak power is the money, money is the power olarak tarımda %50 üretim artışı sağlayan lordlar artan parayı şekilli miğferlere, kılıçlara, at koşum takımlarına yatırdı ve gelişen teknolojiyle süslenip püslenen töton şövalyeleri, kutsal roma imparatorluğu’nun gothic şövalyeleri ve tapınak şövalyeleri ortaya çıktı. bu ağır zırhlara sahip şövalyelerle gelişen avrupa ordusu da komşularına karşı durumu tamamen değiştirdi ve zamanında avrupa’yı öttüren istilacı kavimlerin zırhsız ordularına karşı üstünlük kurmaya başladı ve istilalar bu yeni askeri güç sayesinde çok azaldı. size bir kaç gothic knight ve favorim olan töton şövalyelerinin miğferlerinin resimlerini göstermek istiyorum.

  • çocuklardan biri ulaşabildiği başhekim yardımcısına durumu anlatıp yardım istemiş. aferin ona doğru bir temas noktası bulmuş diye düşünürsünüz değil mi?

    sonuç; başhekim yardımcısı da çocuğa tecavüz etmiş.

    düşündükçe beyni yanıyor insanın, ne güçlüymüşüz ki hala delirmedik.