ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türk kızlarının onlyfans çukuruna düşmesi
-
çok üzücü bir olaydır.
link var mı kardeşim?
fb'nin avrupa'nın en yaşlı ikinci takımı olması
-
fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü,ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz. dedikleri buymuş demek, bayramda gidip ellerini öpeceğiz neredeyse.
14 mayıs 2021 kılıçdaroğlu'nun erken seçim çağrısı
-
https://twitter.com/…luk/status/1393198088257515521
kılıçdaroğlu : ''türkiye için erken seçim çağrısı yapıyorum. seçim! hemen! ''
dört gözle bekliyoruz akp nin milletin yakasından düşmesini. korkmuyorsanız seçime gidin. ülkemizi 19 yılda gelip gelebileceği en berbat noktaya getirenlerle sandıkta hesaplaşacağız.
galatasaray
-
şu ana kadar oynadığı şampiyonlar ligi ön elemelerinden sadece 1'ini kaybetmiş takım. (2009)
1993-94
galatasaray - cork city 2 - 1
cork city - galatasaray 0 - 1
manchester united - galatasaray 3 - 3
galatasaray - manchester united 0 - 0
uefa bu eşleşmeden sonra dev takımlar telef olmasın diye seri başı uygulamasını getirdi. (1994)
1994-95
avenir beggen - galatasaray 1 - 5
galatasaray - avenir beggen 4 - 0
1997-98
sion - galatasaray 1 - 4
galatasaray - sion 4 - 1
1998-99
galatasaray - grasshoppers 2 - 1
grasshopers - galatasaray 2 - 3
1999-00
rapid wien - galatasaray 0 - 3
galatasaray - rapid wien 1 - 0
2000-01
saint gallen - galatasaray 1 - 2
galatasaray - saint gallen 2 - 2
2001-02
galatasaray - vllaznia 2 - 0
vllaznia - galatasaray 1 - 4
galatasaray - levski sofya 2 - 1
levski sofya - galatasaray 1 - 1
2003-04
galatasaray - cska sofya 3 - 0
cska sofya - galatasaray 0 - 3
2006-07
galatasaray - mlada boleslav 5 - 2
mlada boleslav - galatasaray 1 - 1
2008-09
galatasaray - steaua bükreş 2 - 2
steaua bükreş - galatasaray 1- 0
galatasaray bu sezon 14. kez şampiyonlar ligi'nde. yalnızca 5 tanesi direkt katılım.
(bkz: respect)
9 patron olayı
-
10 ocak 1961'de gerçekleşen ve gazetelerin 3 gün çıkmadığı hadise.
basın mesleğinde çalışanlarla işverenler arasındaki ilişkileri düzenleyen, ''5953 sayılı kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna bazı maddeler eklenmesine dair kanun'', milli birlik komitesi'nce 4 ocak 1961'de kabul edildi. 10 ocak 1961 günü resmi
gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren yasa ile gazetecilerin bazı sosyal hakları güvence altına alındı.
bugün ''212 sayılı yasa'' olarak bilinen düzenleme, iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi gazetecilerin sosyal ve yasal
haklarını belirleyen hükümleri içeriyor.
212 sayılı yasa'nın çıkarılışı, bu dönemde yaşanan ''babıali'de dokuz patron olayı'' ile de türk basın tarihine geçti.
işverenler ve çalışanlar arasında gerginliğe, gazetelerin kapanmasına ve çalışanların ''basın'' adında yeni bir gazete çıkarmasına neden olan olaylar, şöyle gelişti:
10 ocak günü gazetelerini ellerine alan okuyucular, ''gazetemizi üç gün kapatıyoruz'' başlığıyla karşılaştılar. başlığın altında, 9 gazete patronunun imzasıyla yayınlanan, 212 sayılı yasa ile basın ilan kurumu'nun oluşturulmasıyla ilgili 195 sayılı yasaya yönelik
tepkilerin dile getirildiği, yasaların mesleki sakıncalar doğuracağı iddia edilen ortak bildiri yer alıyordu.
gazete sahiplerinin bu ortak tepkisi karşısında, çalışanlar da bir araya geldiler. istanbul gazeteciler sendikası, çalışanlara ait bir ortak bildiri yayınlayarak, kapanma kararının gazete sahipleri tarafından verildiğini, diğer çalışanların ise bu durumu tasvip etmediklerini açıkladılar. gazeteciler aynı gün, sendika önünden başlayan sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdiler. ayrıca, sendikada gerçekleştirilen olağanüstü toplantıda, patronların üç günlük boykotu sırasında ''basın'' adlı bir gazete yayınlanmasına karar verildi.
gerekli girişimlerin ardından çalışanların ortak ürünü olan ''basın gazetesi'', 11 ocak günü yayınlandı. basın gazetesi, gazete patronlarının üç günlük boykotu sırasında düzenli olarak yayın hayatını sürdürdü.
patronların boykotuna karşılık, ankara ve izmir'de de çalışanlar, gerçekleştirdikleri yürüyüşler ve yayınladıkları bildirilerle tepki gösterdiler.
basın gazetesi'nin son sayısında yer alan başyazıda, basın emekçilerinin elde edilen hakların korunması amacıyla elbirliğiyle mücadele edecekleri kaydediliyordu.
14 ocak 1961'de boykot sona ererek, gazeteler yeniden yayına başladı ancak üç günde yaşanan olaylar, türk basın tarihinde yerini aldı.
iyi insanların ortak özellikleri
-
ceplerinde çok fazla paralarının olmamasıdır.
özellikle anneleri için yapmak istedikleri çok şey vardır, ama yapamazlar.
gökyüzünün mavisinden çok, eskimiş ayakkabılarına bakarlar.
halil havar
-
hollanda'da kaldığı leeuwerden cezaevinden 19 şubat 1991'de italyan mafyasının ünlü ailelerinden trappaniler tarafından helkopterle kaçırılmasıyla tanınan ve "müthiş türk" lakabıyla dünya çapında ünlenen uyuşturucu kaçakçısı. kendisi, ünlü silah kaçakçısı mehmet havar'ın oğlu ve gaziantepspor kulübü eski başkanıdır. havar'ın, 1993 yılında düzenlenen bir operasyonla içindeki 13 ton uyuşturucuyla birlikte ele geçirilen lucky-s gemisindeki uyuşturucunun büyük bölümünün de sahibi olduğu iddia edilmiştir. kendisi uzun yıllar kaçak olarak yaşadıktan sonra 2008'de türk polisince yakalanmış ve hapse gönderilmiştir.
http://www.hurriyet.com.tr/…ozaltina-alindi-9793346
http://t24.com.tr/…pterle-kacti-evde-yakalandi,4530
sabah sabah işe starbucks kahvesiyle gelen kız
-
oglum bir kahveden de insan tespiti yapmayin artik. nedir ya, 4 liralik 300ml sividan bahsediyoruz. milletin isi gucu yok sabahtan aksama kadar milletin yedigine ictigine, giyinimine bakip "haci bu soyle bir kiz, su boyle bir erkek" hayat bu mu simdi? birak starbucks icen tikky, kahve dunyasi icen kezban.
ne rahatsiz milletiz ya biz.
defcon
-
defence condition ın kısaltılmışı. bildiğim kadarıyla olağandışı durumlarda risk in büyüklüğünü ve askeri olarak hazırlık durumunu ifade eder.
türkiye'de iş ahlakının olmaması
-
işim sebebiyle bir devlet kurumuna iletilmiş evrakın akıbetini sormak için kurumu aramak zorunda kaldım. başka işler sebebiyle gidemedim zaten telefondan bilgi almak yeterliydi. tam 5 gün çeşitli saatlerde aradım. santral açıyor yönlendirdiği kişi açmıyor ve telefon kapanıyor. sonraki hafta işlerimi ayarladım ve kuruma bizzat gittim. haliyle genel evrak bölümüne uğradım. içerde bir kadın az sonra ilgili gelecek dedi bekledim. kadın yanında bir çocukla geldi. oturdu. çay koydu çayını yudumladı. evrakı sordum falanca hanıma git bak yukarda dedi eyvallah dedim. falanca hanım diğer hanımlarla sohbet halindeydi. ben bilmiyorum yanda filanca bey var dedi gittim. filanca bey çay içiyordu o da bilmiyormuş evrak bulunamadı. hepsine diyorum ki telefon ettim kaç kere. cevap aynı ayy çok yoğunuz!!!
evraktaki hanıma tekrar gittim. işi zaten gelen evrakları bilgisayara girmek. yani kimde nerde bulunması “ara” sekmesine iki kelime yazmasında bitiyor. offf puff dedi monitörü açtı(!) tam o sırada yanındaki çocuk kadına sordu: yaptığın iş zor mu diye. kadın da evet çok zor dedi. çocuk bir kaç saniye baktı ne var bunda ben de yaparım dedi. ben güldüm. kadın göz ucuyla bana baktı mahçup mahçup güldü. sonra bulamadı evrakı. siz şurayı arayın bi dedi. aradım. orası da yardımcı olmadı. bakın dedim fazla zamanım yok çok oyalandım. bu evrak burda biliyorum. çıkmam lazım telefon ediyorum açılmıyor buna bir çözüm bulalım. kadın tamam dedi dahili numara veriyorum. bir kağıda yazdı verdi. tam çıkarken bir baktım falanca hanımla filanca beyin dahili numarası. eee dedim buranın yok mu? offlaya pufflaya iliştiriverdi. çünkü ya onu ararsam?!
bu abla ve diğerleri memur. akşam 5e kadar çalışıyorlar. pandemi kısıtlamaları vardı hatta muhtemelen erken çıkıyorlardır o dönemde. yaptığı işin zor olduğunu düşünüyor. hani angarya falan değil dümdüz zor olduğunu düşünüyor yani gelen evrakı bilgisayara girmeyi. birçok özel sektör çalışanından fazla maaş alıyor ve işveren faktörü yok çünkü devlet çalışanı. oradan ayrılsa bu performansla özelde iş bulması imkansız. oraya girip çalışmak için deliler gibi uğraşanlar var ama o abla mutsuz. çünkü zormuş:( gerçi uğraşıp başkası gelse o da belki ablamıza benzeyecek. mevzu sadece işverende bitmiyor yani. öyle olsa devlet kurumlarımız falan en azından canavar gibi çalışırdı.
işini layıkıyla severek yapan herkesi tenzih ediyorum. öyle insanlar da varlar. keşke fazla olsalar. kimse kendisinin işini ne kadar iyi yaptığına bakmadan hep karşıya gömüyor. bu sebeple doğru önerme ve nasıl çözülür bilinmez.