hesabın var mı? giriş yap

  • o değil de basketbolcularla beraber laylalooooooo diye sıçrayan ntv spikeri* bir şey alamayacak. yazık lan.

  • tek eğlencesi 10 saat çalıştıktan sonra çay içip bol bakışmalı türk dizisi izlemek olan birinin sanrısıdır.

  • pazar günü başlayacak olan katar dünya kupası muhtemelen son 50 yılın en kötü dünya kupası olacak. kimsenin istemediği, hem iklim hem ülke koşullarının böyle devasa bir organizasyona uygun olmadığı herkesçe bilinirken neden dünya kupası katar'a verildi?

    2009 yılında düzenlenen fifa kongresinde dünya kupası'nın hem 2018 hem 2022 ev sahipleri belirleniyor. 2018 dünya kupası'nda en iyi teklif ingiltere'ye aitken 2022 dünya kupası'nda amerika birleşik devletleri çok öndeydi. ancak sonuç olarak 2018 dünya kupası rusya'ya, 2022 dünya kupası katar'a gidiyor. insan hakları konusunda sicili zayıf bu iki ülkede futbol için altyapılar da oldukça kötü durumda. bu nedenle bu kararlar da şaibeli. ek olarak haziran- temmuz aylarında düzenlenen organizasyon için katar'ın iklimi de uygun değil.

    fifa otelinde yetkililere özel paketler teslim edildiği konuşulurken bu ülkeler kendilerine oy veren ülkeler ile jeopolitik anlaşmalar yapmaya başlıyor. katar'ın ihale komitesinde yer alan phaedra al-majid muhbir olarak ortaya çıkıyor ve katar'ın afrika'dan gelen federasyon yetkililerine oyları karşılığında para teklif ettiğini iddia ediyor.

    ilerleyen günlerde katar tahtının varisi olan şeyh tamim bin hamad al thani'nin sahibi olduğu bir konsorsiyum paris st germain'i satın alıyor. katar hükümeti fransa'dan birkaç airbus satın alıyor ve şüpheler daha da artıyor. michel platini'nin oyunu sattığını konuşulmaya başlanıyor. tayland- katar arasında da oldukça ucuza doğal gaz anlaşması yapılıyor. tayland'lı üyenin de oyunun satın alındığı gündeme geliyor.

    katar bu iddiaları inatla reddetse de son günlerde çıkmış fifa uncovered belgeselinde durum az çok anlaşılıyor.

    (bkz: fifa uncovered)

    rezillikler burada da bitmiyor. dünya kupasına hazırlanmak için bir ülke aniden şantiye alanına dönüştürülüyor ve her yerde hızla inşaatlar başlıyor. bu inşaatlarda da pek çok göçmen işçi çalışıyor ve emniyetsiz çalışma koşullarından dolayı binlerce işçi hayatını kaybediyor. aşağıda 2021 yılına kadar olan işçi ölümlerinin dağılımının grafiği var:

    görsel

    resmi istatistiklere göre, 2010 ile 2019 yılları arasında ülkede katarlı olmayan 15.021 kişi ölüyor. bu her yaştan ve her meslekten insanı kapsadığı için çalışma koşullarıyla ölen göçmen sayısını bildirmiyor ancak zaten resmi sayıların güvenilirliği de çok şüpheli. katar'a göre sadece üç işçi işle ilgili nedenler yüzünden öldü. aşırı sıcaklar ve diğer inşaatlar yüzünden kaynaklanan ölümler buna dahil edilmiyor. ek olarak vardiya saatleri dışında barındıkları yerlerde ölen binlerce göçmen işçi de hesaba katılmıyor. guardian'a göre 6500 işçi bu nedenlerden dolayı ölüyor.

    katarlı doktorlar ölümlerin yaklaşık %70'ini akut kalp-solunum bozukluklarına bağlı "doğal ölümlere" bağlıyor. ancak kalp ve solunum yetmezlikleri ölüm nedeni değil sonuçları. kalbin durmasının altında yatan neden kalp krizi veya başka bir düzensizlik olabilirken solunum yetmezliğine neden olan alerjik reaksiyonlar veya zehirlenmeler olabilir. wdr tarafından yayımlanan belgesel world cup of shame'de bu konuya daha detaylı yer veriliyor.

    (bkz: world cup of shame)

    sonuç olarak katar, bu organizasyona ev sahipliği yapma hakkını verdiği rüşvetler ve yaptığı anlaşmalar ile elde etti. normalde haziran-temmuz'da düzenlenen bu organizasyon uygun olmadığı için kasım-aralık aylarında düzenleniyor. stat çevresinde alkol satışı olsa da halka açık yerlerde alkol yasağı devam ediyor. bütün bunların yapılabilmesi için pek çok işçi hayatını kaybediyor. izleyeceğimiz en tatsız dünya kupasının özeti bu.

    edit: şüpheli bilgileri çıkardım.

  • hastalandiğinizda bir tas çorba pişireniniz yoksa, ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya birakip hakkını helal et diyorsanız yalnızliği iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.

  • donanımhaberin telefon ve tv forumlarında takılan, burda geliyor sony battı diye tespit sıçıyor. günümüzde sony'nin sahip olduğu şirketleri tek tek yazıyorum. bakalım sony gerçekten batıyor mu.

    sony corporation: sony'i sony yapan şirket budur. ses ve görüntü sistemleri, yarı iletken teknolojisi, sahibi oldukları patentler derken elektrikli araba işine de girmiş bir şirket. çalıştığı alanları görmek için link

    sony pictures: sinema sektöründeki "big six" denilen major şirketlerden birisi. geçen yıl disney, warnerbros ve universal'dan sonra dünyada pazar payı olarak dördüncü sırada gelmişler.link.

    sony interactive entertainment: bu herhalde en bilindik. ps4'ün başarısından sonra 40 yıldır konsol üreten nintendo'yu da geçerek, tarihin en çok konsol satan oyun şirketi oldular. ayrıca ps2 hala tarihin en çok satan oyun konsolu durumunda. oyun sektöründe de santa monica, naughty dog, japan studio ve insomniac gibi başarılı stüdyolara sahipler. üstüne atlus, square enix, konami, namco, from software ve kojima productions gibi japon oyun firmalarıyla özel anlaşmaları mevcut.

    sony music: universal music'ten sonra dünyanın en büyük ikinci müzik şirketi.

    sony mobile: burda marketin %1'inden azına sahip bir şirket olarak çok başarısız oldular. sony mobile olarak asya ve avrupa dışındaki çoğu pazarda faaliyetlerini durdurdular.ancak bu şirketi telefon sektöründe apple ve samsung'la karşılaştırıp, sinema, oyun ve müzik sektöründe para kıran sony'e batıyor demek tam bir cahillik.

    sony network communications: şirket so-net olarak biliniyor. japonya'da sony'e ait büyük bir internet sağlayıcısı.

    sony bank: japonya'nın en büyük çevrim içi bankalarından birisi.

    bu kadar çok büyük şirketi sony yerine daha mantıklı bir şekilde sony group altında birleştirdiler. bu karardan önce benzer bir şekilde sahip oldukları oyun stüdyolarını playstation studios olarak birleştirmişlerdi. hatta bütün bu şirketleri olmamış varsayın, sony sadece kamera üretsin. yine batmazlar. burda sadece stüdyo kamerası için düşünmeyin. endoskopik kameradan tutun, nasa'ya özel kamera üretimine kadar her yere girmişler. fazla uzatmayalım, dünyada batmayacak 4-5 şirket say desen bunlardan biri abd-japon destekli sony'dir. böyle bir şirketi, alım gücü 3.dünya ülkelerinin seviyelerine düşmüş türkiye'yi önemsemiyor diye batırmayın, komik olmayın. adamların orta seviye tv'leri bile ağır vergilerden dolayı bizde lükse giriyor. böyle ülkeye daha kalitelisini niye getirsin.

  • üniversite bitince abd'ye geçip abd'li üni arkadaşı ile evlenip orada yaşayan, oranın sunduğu tüm eğitimsel, sosyal, maddi ve manevi imkanları sonuna kadar kullanıp 75 yaşında arada memlekete gelip giden adam, sizin memlekete borcunuz var diyor. kime borçları var o gençlerin? tayyip erdoğan'a mı? 20 yıldır göz göre göre akp'ye oy veren çomarlara mı?

    böyle insanları profesyonel meslekleri dışında sakın dinlemeyin. yurtdışında yaşayan insanlarda memleket ve kimlik özlemi çok baskın olur, sağlıklı tavsiye veremezler.

  • oynadığı 8 yıllık dönemde kadıkoy'de oynadığımız yaklaşık 140 maçta fenerbahçe yalnızca 5 mağlubiyet almıştır. bu mağlubiyetler de 2-0'dan 3-2 kaybettiğimiz bursa maçı ve 3-4'lük beşiktaş maçı gibi, alex'in efsane oynadığı efsanevi maçlardır, geri kalanlar da şampiyonluğu garantilediğimiz maçlardır. bu dönemde bir de aghahowa'lı kayserispor'a 4-1 yenilmiştik kadıkoy'de, şimdi araştırdım o maçta da alex oynamamış :)

    ve yıllarca bize ayak bağı olduktan sonra, nihayet alex gittikten sonraki sürece baktığımızda fenerbahçe, kadıköy'de oynadığı son 7 lig maçında 3 mağlubiyet 1 beraberlik almış. özetle :

    (bkz: nasıl koydu aykut kocaman)

  • tycho brahe isimli danimarkalı astronom ve bilim insanıdır.

    bu adamın ölüm hikayesi şimdiye kadar hayatlarını okuduğum tüm bilim insanları ve düşünürler içinden en absürt ve açıkçası havalı olanı.

    tycho brahe 1546 yılından çişini tuttuğu için öldüğü 1601 yılına kadar yaşamış bir astronom. her ne kadar o dönemler henüz tam anlamıyla bilimsel yöntem olmadığı için astroloji ve simya ile uğraşıyor olsa da dönemine göre deney ve gözlem yöntemine en çok önem veren araştırmacılardan biri.

    kendisi soylu ve zengin bir aileden gelip iyi eğitim almış olmasına rağmen okumaya alışık olduğumuz sıkıcı soylu hayat hikayelerinin aksine hayat hikayesi gerçekten ilginçliklerle ve absürt durumlarla dolu bir adam. yani öyle soylu bir ailesi var diye her şey normal falan değil. hayatındaki gariplikler daha doğmadan önce başlıyor.

    mesela tycho doğmadan önce babası, tycho'nun hiç çocuğu olmayan amcasına "çocuk doğsun al sen bak" diye söz veriyor ama tycho doğduktan sonra aslında güzel bir çocuk yaptığına karar verip çocuğu vermekten vazgeçiyor. amcası da babasına "bana ne lan söz vermiştin" diyerek çocuğu kaçırıp kendisi büyütüyor. amcası buna hukuk okutuyor ama bu daha önceden gerçekleşme tarihi tahmin edilmiş bir güneş tutulmasına tam da beklenen günde şahit olunca "nasıl ya" diyerek astronomiye merak salıyor ve gizli gizli astronom olmaya karar veriyor. astronom olmaya karar verdikten sonra da hukuk işlerini göstermelik yapıp bütün ilgisini alakasını astronomiye veriyor. bu işi ciddi ciddi matematiğiyle, geometrisiyle yapıyor ve bu konuda kendisine çok güveniyor.

    mesela tycho'nun burnunun bir kısmı yok çünkü kendisi 20 yaşındayken 3. dereceden kuzenlerinden biriyle birlikte öğretmenlerinden birinin evinde yapılan nişan törenine gidip sarhoş oluyor ve sarhoş olduğu esnada kuzeniyle kimin daha iyi matematikçi olduğu konusunda kavga edip sorunu matematik düellosu yerine dümdüz kılıç düellosu ile çözmeye karar veriyor. sonuç olarak iki sarhoş en iyi matematikçinin kim olduğunu kararlaştırmak için düello yapıyor ve tycho burnunun bir kısmını kaybediyor. burnunu kaybettikten sonra da hayatının kalanında gümüş, pirinç gibi malzemelerden yapılmış çakma burunlar takarak yaşıyor.

    tycho'nun çakma burnu

    tycho uzun süre astronomi ile ilgilendikten sonra bu alanda gerçekten de önemli çalışmalar yapan biri olarak ismini duyuruyor. bu süreçte epey saygın ve sözü dinlenen bir adam olduğu için avrupalı asilzadeler ve özellikle danimarka kralının içki masasında aranan birine dönüşüyor. danimarka kralı tycho'yu o kadar çok seviyor ki, tycho'ya kale ve askeri rütbe vermek istiyor ama tycho askerlikle falan ilgilenmediği için gizlice danimarka'dan kaçıp bir gözlemevinde çalışma planları yapıyor. bunun haberini alan danimarka kralı da "e iyi öyleyse ben sana ada vereyim sen bu adada kendi gözlemevini kur" diyerek tycho'ya ada hediye ediyor. tycho da kendisine ada hediye eden kral frederick ile epey içli dışlı oluyor ve saray ortamında takılan bir adama dönüşüyor.

    yıllar sonra kral frederick ölünce yerine 11 yaşındaki varisi geçiyor ama varisi 11 yaşında olduğu için krallığa onun yerine bakacak bir kral naibi çocuğun yerine yönetime bakıyor. yönetime bakan bu naip tycho'dan pek hoşlanmadığı için çocuğu tycho'ya karşı doldurup duruyor. bu yüzden tycho sarayda etkisini kaybediyor. yine de tycho yıllar içinde gidip çocuğa "bak gel bilim yapalım medeni olalım" diyor ama çocuk ille de savaş yapacağım diyor. tycho da bilim diye tutturunca çocuk en sonunda çevresindeki tycho düşmanı naip ve arkadaşlarının da gazıyla tycho'yu ülkeden sürgün edip o zamanlar kutsal roma imparatorluğu sınırlarında olan hamburg çevresine gönderiyor.

    ama tycho bu hiç durur mu?

    bu sefer de gidip zamanın kutsal roma imparatorunu kafalıyor ve onunla vakit geçirmeye başlıyor. yalnız bu sefer danimarka kralı gibi bir adamla değil, belki de avrupa'nın en önemli adamıyla vakit geçirdiği için işler pek şakaya gelmeyecek ciddiyette ve kibarlıkta oluyor. imparatora ve çevresine saygısızlık veya yanlış bir hareket hiç hoş sonuçlanmayacağı için herkes aşırı derecede görgülü ve kibar takılıyor.bu kibarlıktan nasibini alan tycho da içki masalarından diğer insanlar kalkmadığı sürece kalkmama huyu ediniyor.

    bir gün bu çevrede verilen ziyafetlerden birine katılıp çok fazla içiyor ama kibar olduğu için masadan "benim işemem lazım" diyerek kalkamıyor. bir süre boyunca diğer kişiler kalksın diye bekliyor ama kimse de masadan kalkmayınca adamcağız çişini tutmaktan prostatik hipertrofi geçiriyor. yani çişini tutmaktan prostatı genişliyor ve kısa sürede idrar yolları iltihaplanıyor.

    artık hiç çişini yapamaz hale gelen tycho, 11 gün boyunca acı içinde kıvranıp en sonunda ölüyor.

    peki biz tycho'nun bu şekilde öldüğünü nereden biliyoruz?

    o dönem öğrencisi olan kepler'den.

    tycho ölümünden çok kısa süre önce öleceğini anlıyor ve öğrencisi kepler'in yanına gidip ölmeden önce halletmek istediği işleri halletmeye çalışıyor. bu işlerden biri de çok yakın zamanda gercekleşecek olan kendi ölümü hakkında "alim gibi yaşadı, aptal gibi öldü" şeklinde bir yazı yazmak oluyor.

    zamanında bu hikayenin uydurma olduğu ve tycho'nun aslında zehirlenerek öldüğü düşünülüyor ama 1901 yılında mezarı açılarak yapılan otopsi sonucu gerçekten de çişini tuttuğu için öldüğü ortaya çıkıyor.

    tüm bunlar bir yana, bu girdide anlatılanlar adamın hayatındaki ilginçliklerin yarısı bile değil. o kadar değişik bir hayat hikayesi var ki oku oku bitmiyor. ben de buraya fazla uzun bir yazı girmek istemediğim için hikayeyi özetlemiş bulundum. bu sebepten konuyla ilgilenenlere ileri araştırma yapmayı tavsiye ederim. adamın hayatında türk dizilerini aratmayacak imkansız aşk falan bile var.

    ileri okuma için:

    destan gibi wiki sayfası

    livescience otopsi