hesabın var mı? giriş yap

  • kuafore gidildiğinde, genellikle "saçını kim kesti?" sorusuyla karşılaşılıp, cevabı "saçımı koparıyorum ben" diye verildiğinde şaşkın bakışlara maruz kalınır. eğer doğruyu söyleme ihtiyacı duyulmuyorsa, kafadan bir semt ismi uydurup, falanca kuaför deyip konuyu değiştirebileceğinizi zannediyorsunuz. ama konu değişmez, saçınızın kısa olan kısımları iki parmak arasına alınır aynadan size gösterilir ve saçınızın iki tarafı arasındaki orantısızlığı, siz biliyor olmanıza rağmen gözünüze sokar.
    ikinci bir durum ise, tam saçınızla oynamanın keyfine varmaya çalışırken, yakınınızda olan birisinin elinize vurma durumudur. işte sinirler daha çok gerilir, "yapma" dendikçe yapası gelir insanın. ama anlamazlar "yapma" demekle bitmeyeceğini.

  • ibb eski başkanı kadir topbaş döneminde yapılan ve akp'li belediye başkanları tarafından kullanılan florya atatürk ormanı'ndaki villa tipi lojmanlar, halka açılıyor.

    ekrem imamoğlu daha önce lojmanlarla ilgili “ibb'nin lojmanı var. 14 aile yaşıyor, 60 dönüm arazide. 40 tane güvenlik çalışıyor. adam anadolu yakasında görev yapıyor, lojmanı florya'da. sırf bu lojmanın senelik masrafıyla 2 tane yurt yaparız” demişti..

    bu villalar, ibb istanbul planlama ajansı florya kampüsü olacak. ofis, kütüphane, konferans salonu, gençlik merkezi, sergi salonu, açık hava okuma birimleri, spor, festival alanı, kapalı havuz, konser alanı olarak düzenlenerek halka açılacak.

    bu villalarda en son oturanlardan biri kimmiş? esenler belediye başkanı tevfik göksu. bu kadar ağlamasına şaşmamalı.

    tanım: ekrem imamoğlu'nun yandaşlara akan musluklardan birini daha kesmesidir. halkı için arı gibi çalışıyor, helal olsun.

    link: https://www.sozcu.com.tr/…i-halka-aciliyor-5914700/

  • şile'deyiz 5 arkadaş... öğrencilik yılları. kış vakti, açık mekan yok... olanlar da bizi sarmıyor. eski alışkanlık, arabada içelim diyoruz. kimse bilmiyor şile'yi. özellikle kızlar, bulduğumuz yerleri "buranın manzarası yok ki" diyerek beğenmiyor. ortalıkta, "abi bu civarda nerede içilir arabada" diye sorabileceğimiz kimse de yok. polis karakolunun önünden geçerken sağa çekiyorum arabayı... sıkılmışım ring atmaktan. nöbetçi polis ve yanında bir başka polis sohbet etmekteler. camı açıp selam veriyorum polislere.

    - memur bey iyi akşamlar.
    - iyi akşamlar.
    - ya biz yabancıyız da, bu civarda arabayı çekip içebileceğimiz bi yer var mı?
    - tabii tabii, hemen şu yokuşu çıkın. solda bir alan var. deniz manzaralı içersiniz.
    - çok teşekkürler.

    söz konusu yokuşu çıkarken arabadakiler...

    - olm manyak mısın, polise içilecek yer mi sorulur?
    - bir saattir araba kullanıyorum. ne var işte, mis gibi yardım etti adamlar.

    neyse, mekana çekilir araba... müziktir, yıldızlardır falan. geyik yapılır, biralar içilir... biraz zaman sonra ekip arabası gelir. yanımıza gelen, nöbetçi polisin yanındaki diğer polis ve arkadaşlarıdır.

    - iyi akşamlar gençler.
    - iyi akşamlar memur bey.
    - burada içmek yasak.
    - abi sen yolladın ya bizi buraya...
    - olsun, yasak.

    türk polisi eliyle koymuş gibi yakalar diye bir laf var ya... doğrudur o laf.

  • aynı mantığa göre 56k dialup bağlantıyla da izlenir.

    "videoyu sadece birkaç gün önce başlatmanız gerekiyor, onun dışında 56k yetiyor" denebilir, bu mantıkla.

  • tarih : ocak 2005
    mekan: eskisehir tramvay, nam-ı diğer estram

    tramvay aniden yavaşladı. her daim kalabalık olan araçta bulunan insanlar bu yavaşlama sonrası istemsiz adımlar attılar. derken birileri bişeyler dedi gel görelim ne dedi:

    -(birisi) tramvay birine çarpıyodu son anda durdu *
    -(bir kız) evet evet ama olsun tramvayın her ay 4 kişi öldürme hakkı varmış *

    akabinde dayanamadım koptum gülmeye başladım. çevremdeki insanlar da gülüştüler. ama onların gülme sebebi az önce kızın söyledikleri değilmiş. onları güldüren kızın konuşması sonrası oturan yaşlıca bir bayanın şu sözleriymiş:

    - iyi olur valla zamanla şu kalabalıktan da kurtuluruz. (tramvay ayda 4 kişiden zamanla eskişehiri yutar diye düşünüyor hanfendi) *

  • nasihat team gelmeden yazayım dedim gelmişler bile. çiftlikten alacak ortamı yok okula giderken çantasına koymalik alıyor belki adam. adamın neden o sütü aldığı sorgulanana kadar bunların neden böyle bir sut sattığını sorgulasak daha başarılı oluruz herhalde.

  • bu zamanda yolda ananıza sövseler bile kavga etmeyin gençler.
    kimsenin şeyi o kadar uzun değil, ananı s*kyim deseler bile s*ki uzanmaz o kadar, hemen namus meselesi hâline getirmeyin olayı. duymazlıktan gelip yolunuza devam edin.

    sokakta size bulaşık olan hiç bir piç kurusu sizin canınızdan daha kıymetli değil. doğal olarak söyledikleri şeylere deli saçması gözüyle bakın.

    üzüldüğüm gençtir.

  • "dilin nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz, tıpkı sanatın nasıl ortaya çıktığını bilmediğimiz gibi..."
    -ernst gombrich

    'sanat nasıl ortaya çıktı?', 'neden sanata ihtiyaç duyuldu?', 'sanat neden var?' gibi soruların evrensel bir cevabı yok. burada önemli olan şey, sanatın birey için ne ifade ettiği.

    balzac çok güzel söylemiş; ''sanatın vazifesi, tabiatı kopya etmek değil, tabiatı ifade etmektir.''

    aslında sanat, tıpkı dil gibi bir çeşit ifade biçimidir.