• bazan bazen, bazen bazan olarak kullanılır.
  • orhan pamuk'un türkçe'yi koruma sevdasıyla bıkmadan usanmadan kullandığı kelime. insanın her seferinde gözü takılıyo ve akıcılığın içine ediliyor...
  • masumiyet müzesi kitabının 69.bölümü.
  • edip cansever bazeni.
  • doğrusu "bazen"dir. çünkü "bazı an" sözünden gelme değildir bu arapça sözcük.

    bir de bunu kullanmayı "düzgün konuşma" sanan bir sürü kişi var.
  • bazanın sahibinin siz olduğunuza işarettir.

    (bkz: baza)
  • bazı anları bozguna uğratan bazenlerden müteşekkil gidiş-gelişler.
    "bazen patiskadan bir andır zamanda anılar,
    bazan fistoları bozar."
  • insan hafızası ikinci kez unutmuyor aslında, belki yeniden denk gelip, tekrar kaybediyor ama ikinci kez unutmuş olmuyor. sonra akıl susuyor güneşi üç geçe, insan bir oluyor öğle saatlerinde, nerede şimdisi bir olan o gece, kimdir bugünü yarın sayılan o imge. bazan dayanamıyorum bunca olan bitene, her şey birden bire bitsin istiyorum iskemlede. sanılanı yaşamak, öğrenileni saymak ve sadece bilineni anlamak pek kolay değil pencerelere imrendiğimde, çünkü insan belleği zaman karşısında kendini pazarlayan tek canlı çarşıdaki en ucuz terazilerde. aman canım benimkisi de dert işte, az su içmiş olmalıyım yine, aslında dikkat ediyorum epeyce, kaçıncı kez unuttuğumu bile unutuyorum sonra. (ne güzel çelişiyorum kendimle.) bayılıyorum bir nesneye ya da birinin yüzüne bakınca hikayesini hayal etmeye. daha demin bir anneyle kızını gördüm market sırasında ellerinde enflasyonun utangaç ölümüyle, annesi kızına meliha diye seslenince mutluluktan gözlerime doğdum niyeyse, sonra ayak üstü başladım meliha'nın hayalinden taşan gölgesiyle söyleşmeye.

    "gece konar göçer aklına, zamana hiç doymaz falanca, bir merdiven var karşı yamaçta, meliha uyanır sabah altıda, saçına boyanan düşü hep kamburunda, annesi varır mutfağa, "meliha, sahanda yumurta var kahvaltıda" deyiverir kararınca, meliha umursamaz bir edada düşünür durur pencere pervazında, beni anlayan yok bu karanlıkta diye, üzülür penceredeki buğuya, ayacıkları üşür çıplaklığınca, aylardan temmuzdur aslında, zaman da küser karşıki kaldırımda, sonra bir çocuk belirir uzakta bir salıncakta, el sallar meliha'ya, "üzülme geçecek hepsi" der usulca, meliha o an gülümser odadaki halıya, annesine seslenecekken heycanla, vazgeçer bir anlığına, "üşümesin yumurta, geliyorum beklesin beni sabırla" diye susar yanındaki vazoya, sonra aynaya düşer kirpilerinden kaşlarına, zaman da gülümser üçüncü anlığına, annesi gelir usulca, hisseder omuzlarına düşen sızıyla, üç kere öper omuzlarını meliha'ya varan canıyla, o an ikinci anı meliha da gülümser aynada görünen uzağa..."

    bazan dayanamıyorum, yürüyorum hala
    bir o yana, bir bu yana, martılar sallanıyor karşı çatıda, akşamları yan komşu çatırdar kahverengi bir sehpada, meliha'nin içinde bir şarkı yuvarlanırmış, bazan ekmek arasında, bazansa sırtındaki kahırda, yürümeyle biter mi onca yol, allı bir turna çağırır uykumda, eller arasında kalan, ben karasında susan.

    bazan her şeyi susmak istiyorum öylece, nasılsa yazınca da olmuyor konuşunca da...
  • orhan pamuk 'un kafamda bir tuhaflık kitabında da kullanmaya devam ettiği ve bu gidişle kullanmaktan vazgeçmeyeceği kelime. bir o kaldı zaten bazen yerine bazan diyen.
  • arapçadan gelme sözcüklerin bile türkçeleştiriliği bir dönemin ürünü sözcük.

    "bazen"i alıp "bazı an" diye düşünüp, büyük ünlü uyumuna da uysun diye, bazan yapmak herkesin aklına gelebilecek bir şey. bunu böyle kullanan bir sürü yazar/şair var.

    sözcüğü böyle evirmekle aslında yeni bir türkçe sözcük uydurmuş oluyorlar. hiç kasmadan "bazı an, bazı anlarda, kimi zaman, kimi anda" falan demek daha iyi belki de.

    bir ara ben de inatla "bazan" diyenlerdendim. sonra çok sırıttığını düşünüp bıraktım bu huyumu.
hesabın var mı? giriş yap