• çok ilginç bir iddia. haydi gelin zaten binlerce kez tartışılmış bu meseleyi bir kez daha gündeme taşıyalım.

    asimo bir güle bakabilir. gülden gelen ışıkları yorumlayıp gülün yerini, kendisinden uzaklığını vs tespit edebilir. ama ben güle bakmakla kalmam gülü görürüm de. asimoyla aramızdaki fark asimo'nun gülü görebilecek bir benliğinin olmaması. o sadece belli uyaranlara karşı belli tepkiler verebilir, mesela gidip gülü eline alabilir ama bu sırada neler olup bittiğinden haberi bile olmaz. çünkü haberdar olabilecek şey benlik, ve bu da asimo'da yok. olmayacak da. çünkü benlik maddenin kendisinde yok. ne kadar maddeyi bir araya getirirsek getirelim benliği oluşturamayacağız.

    tabi benliğin (zihnin, bilincin, vs) potansiyel olarak maddede bulunduğu iddia edilirse başka.
  • bilinç denen kavramın bir yanılsama olduğu fikri benimsendikten sonra bu önerme değişir ve yaşam oluşumu hakkında bir tartışmaya döner. ben olmak, kendim olmak, bir bilincim olması ne yazık ki bir yanılsama, doğru olmayan bir algı. hiçbirimizin birbirimizden farkı yok.
  • bilinç bir yanılsama değil. yanılacak bir benliğin olması bile bilincin var olduğunu gösterir. bilinçli olduğunu düşünebilmek de bilincin olduğunu gösterir. dolayısıyla bilinci konu edinmesi yanlış olmayan bir önerme.
  • gora filmindeki garavel usta rakı içtikten sonra ağaca çıkarak ispatlamıştı bunu.
  • bu iddia şöyle desteklenebilir:

    her madde atomlardan oluşur. atomlar bir araya gelerek moleküller meydana getirir. en küçük canlı olan hücre, bir moleküller yığınıdır. hücreler bir araya gelerek çok hücreli canlıları oluşturur. bilinç sahibi olan canlılar (insanlar, hayvanlar), çok hücreli canlılardır. yani koca bir molekül yığını. demek ki; bilinç sahibi olmayan maddelerden (atom ve moleküller) bilinç oluşabilir.

    buna en güzel örnek, bir zigottan insan oluşumudur. zigot tek bir hücredir. bir şeker, yağ ve protein yığınıdır. düşünme yeteneği yoktur. ama o zigot, dokuz ay sonra, görebilen, tadabilen, hissedebilen, duyan bir insana dönüşür.
  • mesele beynin madde olmasında zaten. atomlar birleşiyor beyin oluyor ve böylece düşünme, karar verme, kendi varlığının farkında olma gibi daha önceden hiçbir alakaları olmayan yetenekler kazanıyorlar. bu cansızların canlılığı oluşturmasından bile daha anlaşılmaz, çünkü canlıların bir kez gerekli bilgi ve cihazlarla donandıktan sonra kimya ve fizik kanunlarına uygun olarak canlılık dediğimiz faaliyetlerde bulunabilmeleri aklın alabileceği bir şey çünkü nihayetinde yaptıkları şeyler kimya ve fizikle açıklanabiliyor. yani bir hücrenin nasıl besin sentezlediğini kimyasal olarak açıklayıp anlayabiliyoruz. ama bilinç bunlardan farklı, karşılığı kimyada fizikte falan yok.

    bi düşünün ya, atomlar kendilerinin farkına varıyor hatta laboratuarda oturup kendilerini, tabi oldukları kanunları falan inceleyip anlıyorlar. bu anlama, idrak kısmı çok önemli ve o kadar da dehşetengiz. sadece uyaranlara tepki vermekle kalmıyor onları hissediyorlar, duyuyorlar. oturup manzara seyrediyorlar. beste yapıyorlar falan. burda bahsettiğim özgür irade de değil. sadece bir farkındalık. özgür iradeyi kabul etmeden de şuuru kabul edebiliriz.

    savunulması güç bir iddia.
  • bilgi oluşturmakla bunu bilmek ayrı şeyler. her bir zerre varlığı kadar bir bilgi içeriyor olsa da bu bilgiyi bildiği anlamına gelmez. nasıl ki kitaplar içerdikleri bilgiyi biliyor diyemezsek zerreler de sebebi oldukları bilgiden bihaberdirler. dolayısıyla bu iddiayı bu şekilde desteklemek mümkün değil.

    yalnız farkında mıyız bilmiyorum da olay bilgi, irade, kudret gibi şeyleri tek'e mi yoksa çok'a mı vereceğimiz noktasında düğümleniyor. bu isimlerden haberdarız ve etkilerini görüyoruz dolayısıyla çoğunluk itibariyle bunları reddedemeyip iki seçenekten birine veriyoruz. kolay olanı tek'e vermekken çok'a vermeyi tercih edenlerimiz de oluyor ve böylece kendimizi her bir zerrenin bir tür bilinci, bilgisi, kudreti vardır derken buluyoruz. tek bir tanrı yerine zerreler adedince küçük tanrıları kabule mecbur oluyoruz. çünkü sıfatlar değil sadece onları kendilerine atfettiğimiz şeyler değişiyor.
  • tuhaf gelse de tam tersi de olabilir. bilinçten madde oluşmuş da olabilir... bir de şu var:
    “concerning matter, we have been all wrong. what we have called matter is energy, whose vibration has been so lowered as to be perceptible to the senses. there is no matter.”
    -albert einstein
  • bilinçsiz maddenin ne olduğu üzerine tartışılmadan eksik kalacak önermedir.

    her maddenin bilinci vardır. şahsen ben tepki vermeyen bir maddeden henüz haberdar değilim. eline çakıl taşı al, senin vücut sıcaklığından düşük bir sıcaklığı varsa başlar senden ısı almaya, çünkü kural dengedir ve bilinç ona hizmet eder. insanoğlu da felsefi olarak dengeye hizmet eder. bu denge biyolojik olarak zaten otonomdur. olduğunu varsaydığımız özelleşmiş (bu da tartışılır) bilinç dahilinde değerlendirilirse insan bilincini bilinçsiz olduğunu düşündüğümüz maddelerden ayıran nüans dna'dır. yani övündüğümüz bilincin maddedeki karşılığı atom çapı, proton sayısı, nötron sayısı, kimyasal bağ tipi ve kuvveti, kristal yapısı vs.'dir. velhasıl doğru modellemeyle istediğimiz bilinç dna'nın taklit edildiği teknolojiyle elde edilebilir. insan ırkı ve medeniyetinin ömrü yeterse insan klonlamanın mümkün olacağını öngörmek çok uçuk bir fikir değil. hatta muhteşem genlere sahip insanlar dahi klonlanabilecektir. ama programcısı insan olan bir klon insan modelinin denge çevrimine nasıl dahil olacağı belirsiz. belki bizi kesip yiyecekler. bilemeyiz.
hesabın var mı? giriş yap