• çocuklar, anadilini aile ortamında bulunarak kendiliğinden öğrenirler. doğumdan sonraki nöral budama ve ardından devam eden yoğun gelişme döneminde değişen sinaptik bağlantılar bu dönemde öğrenilen anadilin bir daha silinemeyecek olan izlerini depolar.

    bilişsel nörobilim çalışmaları kanıtlamıştır ki popüler düşüncenin aksine ilk sözcükleri kavrama ve kurma gibi dil edinilirken geçilen en önemli sınır taşları tek dillilerde ve iki dillilerde çok benzerdir. başak bir popüler düşünce ise dillerin karıştırılmaması ve bir çocukla her zaman aynı dilin konuşulması gerektiğidir. halbuki bebeklerin iki farklı dil konuşan anne baba ortamında ebeveynlerin konuştuğu diller sebebiyle kafaları karışmaz. her ebeveyn kendi dilinin fonemlerini seslendirirken o dile ait jest ve mimikler kullanır. bunlar da bir bebeğin kolayca tanıyacağı ipuçlarıdır.

    peki faydalarına gelelim:
    bir başka deney sonucuna göre iki dilliler yürütücü işlevler açısından dikkatlerini engelleme ve kontrol etme yetenekleri bakımından daha iyi ve daha hızlı bir gelişim gösterirler.cesar avila ve ekibi dil dışı görevler arasında geçiş yapan tek dilliler ile iki dillilerin beyin etkinliklerini karşılaştırmıştır. katılımcılara ekranın ortasında hızla görünüp kaybolan bir dizi nesne gösterildi. birkaç deneme boyunca katılımcılardan eğer nesne kırmızı ise bir butona mavi ise başka bir butona basmaları istendi. sonra birdenbire katılımcılardan renklere aldırmayıp butonlara şekil açısından basmaları istendi. kare ise bir butona daire bir bir başka butona gibi.
    kolay gibi dursa da bu değişiklik ile hata artar ve hız azalır. bu değişim ikidillilerde daha azdır. onlar daha kolay adapte olurlar. bu görevi yerine getirmek için ikidillilerin kullandığı beyin ağları daha farklıydı. bu sadece etkinlik artması veya odaklanma değil sorunu bambaşka bir tarzda çözmek ile ilgili idi.

    görevler arasında geçiş yapmak için tek dilliler ön singulat ile bazı ön korteks bölgeleri gibi yürütücü sisteme ait beyin bölgelerini kullandı. diğerleri ise dil ağına ait beyin devresini devreye soktu. görev dil dışı olsa bile yine de o bölgeyi kullanmışlardı. bu özelleşmiş bölgeyi dil alanının ötesinde bilişsel kontrol için de hızlı bir biçimde kullandılar.

    tabi iki dil bilmek beynin anatomisini de değiştirmektedir. iki dillilerde ön singulattaki beyaz madde daha fazladır. bu artış yeni bir dili salt çocukken değil ileri yaşlarda öğrenince de artar. bu etki yaşlılarda faydalı olabilir. çünkü bağlantıların bütünlüğü bilişsel rezervde belirleyici bir öğedir.

    dil gelişim iki dilli çocuklarda yavaşlamaz.
    çocuğu daha farklı yönde bilişsel olarak da geliştirir.

    kaynak: zihnin gizli yaşamı kitabından derlenmiştir.
  • sanılanın aksine bilingual olmak için iki dili de doğumdan itibaren edinmenize gerek yoktur.

    bilingualism dediğimiz şey konuşucunun iki dili de akıcı bir şekilde konuşabilmesi durumudur. genellikle dil konuşucusunun doğumdan itibaren iki dilin konuşulduğu bir kültürde yetiştirilmesi beklenir lakin bilingual olabilmek için iki dilde de eşit yeterliliğe sahip olmak zorunda değilsiniz ama en azından edinilen ikinci dilde yetkin olma durumundasınız. bilingual olmak bir yana trilingual(üçdilli) hatta ve hatta multilingual(çokdilli) dahi olabilirsiniz. bilingualismin tanımı akıcı konuşmayla neyi kast ettiğimiz hususunda ayrışmamıza sebebiyet verebilir tabii.

    bilingualismin özellikle yaygın olduğu ülkeler ve kültürler vardır. örnek vermemiz gerekirse kuzey galler’de görülen galce-ingilizce bilingualismi, kanada’da görülen fransızca-ingilizce bilingualismi. bu da genellikle şuna tekabül eder; evde konuşulan dil ile sokakta ya da kamu dairelerinde konuşulan dilin farklı olması, evde konuşan kişilerin iki dili de aktif kullanması. daha önce irlandalılar neden irlandaca konuşamıyor yazımda da bahsetmiştim. (bkz: irlandalılar neden kendi dilini konuşamıyor?) galler’de ülkenin %30’u galce konuşabiliyor. birleşik krallığa bağlı olup ana dili ingilizce olmayan kimse yok. çift dile sahip olan kişiler var. yani galler’de galce bilen birisi ana dili gibi ingilizce de biliyordur. amerika’ya göçen ispanyol ana dilli kişilerin çocukları da genellikle bilingual olurlar. yani bilingual bir çevrede doğmak aslında sizi bilingual yapan en büyük etmen. ama tek etmen mi? tabii ki de hayır. bilingualismin 3 aşaması vardır. l1(öğrenilen ilk dil, language 1) ve l2(öğrenilen ikinci dil, language 2) olarak ayırdığımız zaman bunlar:

    1) simultaneous bilingualism: andaş ya da eş zamanlı iki dillilik dediğimiz, hepimizin bilingualismi tanımladığı durum. bu aşamada l1 ve l2 aynı anda öğrenilmiştir.
    2)early sequential bilingualism: ardışık iki dillilik dediğimiz, en yaygın bilingualism çeşidi. burada ilk önce l1 öğrenilir ama l2’de çocukluğun çok erken aşamasında l1’den hemen sonra öğrenilir. sık göç alan ülkelerde görülmesi mümkündür. örneğin: abd ve kanada.
    3)late bilingualism: geç iki dillilik dediğimiz, l1’in önce l2’nin ise erken çocuklukta ya da ergenlikten sonra öğrenildiği, bizim de dahil olabileceğimiz grup.

    iki dilli kişiler hangi dili ne zaman kullanacağını her zaman keyfi seçmez. bazı kültürlerde dil prestiji dediğimiz bir olgu vardır ve bir dili konuşmak ötekinden üstündür. yine irlanda örneğini vereceğim. ingilizce konuşmak çok daha prestijli bir durum olduğundan, irlanda halkı zayıflık göstergesi olan kendi dilini kaybetmişti. bir başka örnek ise paraguay. paraguay’da ispanyolca resmi durum ve yerlerde konuşulurken samimi ortam ve çevrelerde guarani dili konuşulur. yani sokakta ispanyolca, yatakta paraguayca diyebiliriz.

    şimdi gelelim iki dillilik üzerine yapılmış bilimsel araştırmalara. alman linguist werner leopold’un günlüğünde çocuğunun dilsel gelişimlerini kaydetmişti. leopold’un eşi aslen amerikalı ve ana dili ingilizce, leopold’un ise ana dili almanca. çift uzun süre amerika’da ikamet etmiş lakin evde almanca konuşmuş. yani sokağın dili ingilizce, evin dili almanca, annenin çocukla baş başayken konuştuğu dil ingilizce.en başta almanca’yı öğrenen çocuğu yalnızca 6 ay içinde almanca’yı komple unutup, kendisine yeni ana dili olan ingilizce’yi edinebilmiş. çift amerika’da yaşarken çocuk ingilizce, almanya’ya göçtüklerinde ise almanca konuşmuş. leopold’un söylemine göre çocuğu en başlarda iki dili birbirine karıştırarak kullansa da, kısa bir süre içinde ayrım yapabilir hale gelmiş. bu da bize iki dillilikte gördüğümüz iki meseleye getiriyor: language mixing ve de code switching. şimdi bunların ne olduğunu anlamanız için türkçeleştirerek örneklendireceğim.

    -babacım, how are you? it’s been a long time seni görmeyeli. seni missledim.

    iki dilliler bunu bazı anlarda fark etmeyerek yapabilir. bazen ingilizce kelimeleri türkçe söz dizimine uyarlar, bazen türkçe kelimeleri ingilizce eklerle tamamlar vs. genellikle fark edildiği anda düzeltir ve bu yukarıda türkçeleştirdiğim örnek zihinde gerçekleşir.

    şimdi gelelim geç iki dillilik örneğine. kendimiz için en çok merak ettiğimiz konu bu olabilir. ergenlikte ya da ergenlik sonrası l2’de akıcılık kazanabilir miyiz? e-vet! l2 bizim erek dilimiz olacak ve içinde bulunduğumuz durumda bunu içselleştireceğiz. aramızda farkında olmadan bunu yapmış olanlar olabilir. örneğin: ben. hayatım boyunca tek bir dil kursuna gitmeyi bırakın, okulda bile doğru düzgün ingilizce eğitimi almamıştım. öğretmenlerim bu yaşımda ingilizcemin nasıl iyi olduğunu sorduğunda hepimizin muhtemelen vereceği o cevabı vermiştim: dizi, müzik, film üçlüsü. ben dream tv ve cnbc-e ile büyüdüm. hiç anlamama rağmen küçük yaşlarımda kendimi yapay bir ortam olan televizyondan dahi olsa ingilizce diline maruz bırakmıştım. bu da bana erken yaşta almam gereken minimal dahi olsa inputları vermiş ve kısmen output haline getirmişti. bu beni iki dilli yapar mı? hayır. bu benim iki dilli olmamı sağlayabilecek potansiyelde bir durum mu? evet. dil edinimi ve öğreniminin aynı anda yapıldığı bir ana ortak olmuştum çünkü. birçok insan gibi. çift dilli olabilmek için yukarıda da dediğim gibi anadili konuşucusu olmak zorunda değilsiniz. l1 ve l2’nin gelişimi interdependent yani iç bağımlıdır. l1 olmadan l2 geliştiremezsiniz yani. sanılanın aksine ana diliniz ikinci dili edinme konusunda size köstek olmaz lakin sizi yavaşlatabilir. peki ikinci dili biz nasıl ediniriz? 2 şekilde

    1)okulda(class-based instruction)
    2)dilin konuşulduğu doğal çevrede — dilin konuşulduğu ülkeye taşındığınızda.

    biz genellikle birinci şıktaki gibi öğreniyoruz. okullarda, tamamen yapay bir şekilde. ikinci dili okulda öğrendiğimiz zaman, öğrendiğimiz dil hep ana dilimizi referans alacak, ona gönderme yapılarak kullandığımız hale gelecektir. konuşucu erek dili hep ana diline çevirerek dili anlamlandırmaya çalışır. kendi dilinin morfolojik, fonetik, semantik özelliklerini öğrenilen dile yığmaya çalışacak kendi dilinin söz diziminden öteye gidemeyecektir. örneğin; türklerin en sık yaptığı hatalar: th sesini t ya da d, w sesini v, schwa ünlüsünü a olarak çıkartmak. çünkü bahsi geçen hiçbir ses bizim dilimizde yok ve bizde onu duyduğumuzda en yakın akrabasına benzetip, uyarlıyoruz. ya da ingilizce have been, has been, had beenli yapıları tam olarak anlamlandıramıyoruz çünkü kendi dilimizde karşılığını arıyoruz ama yok. bu bahsettiğim şeye biz bileşik öğrenme yahut bileşik iki dillilik diyoruz. ikinci dili, ana dilden söküp atamadığımız yöntem. bizim istediğimiz şey bu değil. bizim istediğimiz şey dili eşgüdümlü olarak öğrenmek. iki dili ayırt edip, dili kendine özgü biçimiyle anlamdırmak ve kullanabilmek. ama bu daha çok edil ediniminin konusu. onu kendi başlığında uzun uzun açıklamak çok isterim. çünkü o çok daha kompleks, çok daha tartışmalı bir mevzubahis.

    uzun lafın kısası, evet bilingual hatta multilingual dahi olabiliriz. evet 20’lerimizden sonra da olmamız mümkün. hatta şöyle absürt bir örnek vereyim; ana dilini bütünüyle edinmiş ufak yaşta çocuklar farklı bir çevreye taşındığında ana dilini ikinci, ikinci dilini ana dil haline getirebiliyor. örnekleri mevcut. hatta ana dillerini tamamen unutup, ikinci dilini ana dil haline getiren örnekler dahi mevcut. dile maruz kalarak edinmenin mucizesini beyniniz size yaşatsın. tabii ki bir çocuk kolaylığında olacak ya da ana dili konuşucusu olacaksınız demiyorum ama geleceğiniz nokta bundan çok uzak olmayabilir diyorum.
  • herhangi iki dili anadil olarak öğrenmek
    ki çocuğunuza yapabileceğiniz en iyi yatırımlardan biri. ama tabii ki dikkat etmek gereken önemli noktalar var. öncelikle çocuğa dil eğitimini kimin verdiği önemli. eğer çocuğun ebeveynleri farklı anadillere sahipse ve çocuk bu iki dili öğrenecekse en önemli husus iki ebeveynin de çocukla sadece kendi anadilinde konuşmasıdır. yani çocukla biraz ondan biraz bundan konuşmak çocuğa sadece zarar verir.
    ama çocuk ikinci dili ev dışında birinden öğrenecekse dikkat etmek gereken öğreten kişinin, öğrettiği dilin anadili olmasıdır ki çocuk dili aksansız konuşabilsin. burada da en önemli olan yine iki eğitiminde sadece o dilde yapılmasıdır.
    buraya kadar anlatılan durum 0-3 yaş arası içindir. ikinci dilin 3 yaşından sonra öğrenilmesi olayı bundan çok farklıdır çünkü bilingualizmde iki dil paralel ilerler. ikisinde de aynı sözcük ve gramer bilgisi edinir.
    riskleri yok mudur? vardır. geç konuşma, iki dili birbirine karıştırma gibi yan etkileri olabilir. ama korkulacak bir şey yoktur. çocuk erken yaştan itibaren iki dili birbirinden ayırt etmeye başlar ama biri hep daha baskın olur. bu yüzden baskın olan dilden diğerine kelime aktarma yapabilir. ama eğitim tamamlandığında bu durum giderek azalır.
    peki ne zaman korkulmalıdır? iki dilden birinde 7 aydan fazla sessizlik, kaygı, 3 yaşına ulaştığı halde iki dilden birinde 2-3 sözcüklü cümle kuramıyorsa uzmana başvurmak en iyisidir.
  • federal devletlerde uygulanabilecek bir sistemdir. milli ve üniter bir devlet olan türkiye'de bu aşamada yapılması namümkündür. bdp'li arkadaşlar artık şunu anlamalı, eğer bu tarz çok daha ileri haklar kazanmak istiyorlarsa siyaset yaparak bu halkın çoğunluğunu ikna etmek, koalisyon ortağı olmak, köklü bir siyasal gelenek yaratmak zorundalar. ben orta vadede bile bunun mümkün olacağını sanmıyorum ama kısa vadede yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi ve seçmeli dil gibi uygulamalara gidilmesi olası gözüküyor. orta ve uzun vadede de zor ama belki ingiltere'deki galler örneğindeki gibi bir yerel parlamento gündeme gelebilir ama üniter yapı ve tek dilliliğin değişmesi bundan bile zor.
  • ikidillilik demektir. ve zeka gelişimini olumsuz yönde etkilediğine dair araştırmalar vardır. almancı/gurbetçi çocuklarının saflığı ve pratik zeka yoksunluğunun sebebi budur.
  • latince 'iki' anlamına gelen 'bi' ve 'dil' anlamına gelen 'lingua' sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. türkçe karşılığı iki dilliliktir. günlük hayatta iki dili aktif olarak kullanma durumudur. ikiden fazla dil aktif olarak kullanılıyorsa buna da multilingualism denir.
  • aynı devletin yurttaşları arasında birden çok dille konuşulması durumu (http://tdkterim.gov.tr/…alism&kategori=terim&hng=tm); türkçesi ikidillilik.

    kimi dilbilimcilere göre aile ortamında tek dilin öğrenilmesi durumunu gösteren monolingualizm'den daha yaygın olduğu düşünülmüştür. bizde ise yaygın olarak türkçe ile kürtçenin, çerkesce, lazcanın, arapçanın vs. içinde bulunduğu durumu gösterir. ayrıca gurbetçi ailesinde doğmuş çocuklar da bu durumdadır. bilingual kimliğin pratik yaşamın kimi sahalarını çekilmez kılan yanları var gibi görünüyorsa da (kısmen de olsa anlaşılamamak, dillerden her birinin konuşulduğu ortamda söz konusu dile yetkinlik olmaması sebebiyle diğerini kullanmak zorunda kalmak vs.), genel olarak insana ufkunu genişletme imkanını sunduğunu söylemek mümkün. çünkü bir dilin gerçekten de "bir insan" olduğunu dile getiren klasik söylem haklıdır; zira dilin pratikte salt iletişim için geçerliliği var gibi duruyorsa da, asıl önemli vasfı geçmişten bugüne taşınan kültür mirasının merkezi olmasıdır. bizler farkında olmadan kültürü sahiplenir ve taşırız, bunda taşıyıcı motor dildir. insanın ikidilinin olması -kendisini daha da geliştirmesi, eğitmesi, bilinçlendirmesi koşuluyla- öyle bir genişlik imkanı sunar ki kendisine, zamanla karşılaştığı kavramları çok daha rahat tanımlayabilme, kullanabilme olanağını bulmaz, bizzat farkına vararak üstlenir. aristoteles'te logos'un hem dil hem de düşünce olmasının sebebi budur. bir olayı, şeyi iki farklı açıyla değerlendirebilme potansiyelini açığa çıkarır (bakınız: dil ya da logos/1).
  • çiftdillilik.

    anadolu türkü'ne sıradışı bir şey gibi görünse de dünyanın büyük kısmında sıradan bir vaka. bir çok insan kendi etnik dilinin yanısıra bir pazar dilini (bkz: lingua franca) konuşuyor. bazen bu sayı iki de deği lüç dört oluyor. bu pazar dili bazen sömürgecinin dili oluyor, bazen bir kreol oluyor, bazen siyasi otoriteni gerektirdiği ya da dayattığı dil oluyor, bazen de o toplumda konuşulan edebi-tarihi geçmişi daha köklü olan dil oluyor.

    mesela tebrizli bir türk hem türkçe'yi hem farsça'yı anadili seviyesinde biliyor. çoğu zaman astaralı bir talış talışça ve farsça'nın yanında türkçe'den de anlıyor. bütün bir iran'da, afganistan'da, pakistan ve hindistan'da nüfusun yarıya yakınının anadili resmi dilden farklı. özellikle sömürgecilik öncesi büyük siyasi birlikler, devletler kuramamış ve yazı dili geleneği zayıf olan afrika'da her küçük topluluğun bir dili var. bu topluluklar birbirleriyle ingilizce, fransızca, arapça, swahili ya da başka bir dil aracılığıyla anlaşıyorlar.
  • çiftdil bilmek. iskandinav ülkeleri, kanada (ingilizce-fransızca) vatandaşları genelde bilingual olurlar
hesabın var mı? giriş yap