• daha once yazilmis, ben de katiliyorum film tam bir dram, torture, abuse porn, nasil demek isterseniz artik.

    bir kadinin yasadiklarini anlatirken o istismarin aynisi resmen oyuncuya da yapilmis. evet cok guzel bir kadin ama lutfen bir bakin hollywood’da nasil kimlerle takilarak bu rol icin dusunulmus. bu kadar ciplakligi amerikali cogu oyuncu kabul etmezdi diye dusunuyorum kaldi ki filmin onceden gundeme geldiginde de yine amerikali olmayan baska bir oyuncu naomi watts varmis listede.

    uterus’in ici ve fetus goruntuleri, ozellikle de fetus’un konusmasi “yok artik!” dedirten sahnelerdi. bu kadar basite kacan bir yapima ok verdigi icin yapimci olarak brad pitt’e de yaziklar olsun.

    adrien brody filmle ilgili tek guzel sey. cok muazzam bir film olabilecekken mahvetmisler ve uzun sure de yenisi cekilemez maalesef. ornegin monroe’nun makyaj sanatcisi ile olan dostlugu biraz daha on plana cikarilabilirdi.

    bu kadinin varisi yok cocugu torunu yok, kimse hakkini korumuyor diye hakkinda atip tutmak olmamis olaylari oldu gostermek bana hic etik gelmiyor. kadinin kendi jinekologu bile kurtaj yaptirdi diye bilgimiz yok derken nasil defalarca kurtaj yaptirmis bir bebek delisi gibi gosterirler kadini aklim almiyor.

    “jfk ile iliski hani nerede” tarzi bir entry giren yazar olmus, tabii adami korse don paca gosterdikleri icin jfk oldugu da belli olmuyor. varisleri demez mi benim babami dedemi nasil boyle gosteriyorsunuz diye itiraz etseler haklari var.

    gercekten cok kotu bir film. uzun zamandir bu kadar overrated bir film izlememistim. bakin kalite nasil olur, crown gibi bir yapimla olur. drami da verirsin siddeti de gerekirse ama bunun bir olcusu vardir.

    son olarak david lynch’in twin peaks ile ilgili roportajindan bir sey paylasmak istiyorum. diyor ki lynch, “yasamda bir denge vardir, iyi de vardir kotu de, guzel de vardir cirkin de. sanat eseri de oyle olmali.” twin peaks izlemis olanlar ne dedigimi anlayacaktir. bir de bu filmi dusunun simdi, sirf istismar, cinsel siddet, dram, acilarin kadini. bu kadin gercekte boyleydiyse nasil bu kadar efsane bir oyuncu olabildi? herkesin bahsettigi safligi, zekasi, caliskanligi, azmi, butun bunlar yonetmen icin bahse deger degil miydi?

    5.2/10
  • başrol oyuncunun bizim yerli oyuncular gibi kendini yerden yere vurduğu film olmuş.boş şekilde uzun olmuş 3 günde anca izledim şu an da son yarım saati devam ediyor.kennedy kısımları işlenmemiş. filmde hiç bütünlük olay örgüsü yok netflix belgeselini izlemesem hiçbir şey anlamadım.küçük emrah müzikleri basmışlar sürekli. çok güzel olabilecek filmi harcamışlar çünkü kişiler mekanlar çok iyi.
    --- spoiler ---

    kennedy yle sakso sahnesinde adam orgazm olurken uçakların düşmesi bombaların patlaması şako mu? adamla nasıl tanıştılar ne oldu bahsetmemisler ama bizim başkan yatakta bi s.ker bi s.ker temalı kadını bı de yatak döşek baygın yaptılar ayrıca hollywood a girerken sugar daddy si var bir tane ondan da bahsetmemisler pek. belgeselde dikkatimi çeken bir şey vardı,marliyn hollywood a adım atınca bir arkadaşına artık sadece hoşuma giden adamlarla beraber olacağım diyor ama evlilikleri hoşuna gidenlerle değil yine statü oluşturacak kişilerle olmuş hep.filmdeki kadar ne yaptığını bilmez bir kadın değil yani.her şeyin farkında,kendi seçmiş demeyeceğim kendi koşullarında o yolda ilerlemiş işte (o dönem türkiye de de kadın oyuncular ancak yönetmen ya da sugar daddy ler sayesinde meşhur olmuşlar biraz yoncalarin hayat hikayelerine bakarsanız anlarsınız)
    bu arada film aşırı kötü şu an bitti
    --- spoiler ---
  • en kötü filmlere verilen razzie ödüllerinde 8 dalda aday olmuş film.
  • filmin ilk yarısını çeken ile ikinci yarısını çeken yönetmenler kesinlikle farklı. hatta tam olarak adrian brody'nin girdiği sahnelerden sonra film kendini toparlamaya çalıştı. ama ondan öncesi gerçekten ana de armas'in porno filmi tadında idi. özellikle chaplin'in oğlu ile üçlü yaptığı sekanslar ile oral yaptığı sahnelerde ne oluyor yahu nidaları attırdı. yani gösterme onu, başka bı yere odakla biz arka planda olanı anlayalım. özellikle oral sahnesinde, gerçekten ana de armas'ı nasıl ikna ettiler anlamadım.

    ikinci olmamış belki de siyah-beyaz sahneler ile renkli sahnelerin karışık olması. yani siyah-beyaz niyetin varsa çek dümdüz. biz de diyelim ki art-house bir filme niyet etmiş. hatta en yakın örneği the lighthouse var. adam hiç renkli işlerine girmeyip, dümdüz siyah beyaz film çekmiş gayet de iyi olmuş. he gidip çocukluğunu renkli çekip, bugününü siyah beyaz çeksen yine okey ama kafasına göre renk değiştirmiş.

    ana de armas gerçekten elinden geleni yapmış. ne yapmasını bilen bı yönetmen olsa cate blanchett'i zorlarmış. ama yönetmenin film içinde bariz çok kararsız kaldığı anların kurbanı olmuş. ayrıca bu kadın 6 parmaklı değil miydi? filmde baya beş parmak saydım. insan bı bilgisayar hilesi yapar, basit hatanin kurbanı olmayaydi iyidi.

    görüntü yönetmeni chayse irvin gerçekten elinden geleni yapmış. hatta siyah beyazli anlarda performansı çok iyidi. keşke orada karar kılıp öyle devam etseydi. ama yine de denemiş yani.

    ve son olarak bu filmin katili olan yönetmen andrew dominik'e gelelim. iki temel hatası var. bunlardan biri kitap uyarlaması yapmışsın lafım sözüm yoktur da filmin ilk bir saatini cinselliğe boğmak neden? yani gerçekten ana de armas'ı filmin ilk bir saati cinsel obje olarak görmüşsun. sen görmüşsun, bize de göstermişsin. sırf bu hatan filmin ilk bir saatine o kadar zarar veriyor ki son bir saat resmen bu günahların bedelini ödemeye çalışıyor. ikinci sorun ise david lynch ve hatta direkt mullholland dr.'dan çok etkilenmişsin belli. ama olmamış işte. sürreal sahneler o kadar bir yerden alıntı gibi durmuş ki güzelim filmi tek başına hiç etmişsin. keşke daha eli yüzü düzgün bir yönetmen cekseydi dedim film boyunca.

    benim için hayalkırıklığı olan bı filmdi. oyunculuk ve görüntü yönetmeni iyi olsa da yönetmen hatası filmin önüne geçiyordu ve benden 4/10'u alıp güle güle dedirtiyor.
  • çocukluğu küçük emrah’tan beter geçmiş. “i’m not an orphan.” filmin ilk yarısı kendini kanıtlamak isteyen ve bunu başaran bir kadını anlatırken, kalan bölüm yaşadığı kayıpları ve kullandığı ilaçları anlatmış. ikinci yarıda çekimlerin değişmesi, zaman-mekan duygusunun ve görüntülerin bozulması, kopuklukların olması çok normal. çünkü kalan bölümü yönetmen tam olarak monroe’nun gözlerinden yansıtmış.

    7/10

    oscar zor bence.
  • frank ocean'ın 2016 yılında çıkarttığı efsane albümü. 2010 sonrası çıkmış en iyi albümlerden biri. nights, ivy, white ferrari gibi parçalar kesinlikle dinlenmeli.

    frank yeni albüm çıkartana kadar blonde hatim etmeye devam…
  • libido uyandıran kelimeler.*
  • ayla ve müslüm'ün yapımcısından kürtaja hayır alt metinli üç saatlik bir kamu spotu. bu filmi marilyn monroe'yu hayatı boyunca hiç görmemiş, filmin bir biyografi olduğundan bihaber birisine izletelim, filmin konusunun kürtaj yaptıran kadınların pişmanlığı gibi bir şey olduğunu düşünür. #prolife #abortionismurder #uludere*

    --- spoiler ---
    ah be norma jean filmin başında annene teşekkür ediyordun, anneciğim bekar bir anne ve şizofren olduğun halde beni aldırmadın, sayende acılarla dolu bir hayatım oldu, sağ olasın diye. niye kendini dinlemiyorsun da kürtaj yaptırıyorsun? kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına (başkası derken yani... biliyorsunuz) yapmayacaksın. sonra sen de kafayı kırarsın işte böyle, daha iki aylık hamileyken var olmayan fetüslerle konuşmaya başlarsın. işin kötüsü fetüs de sana cevap vermeye falan başlar. zor işler bunlar.
    --- spoiler ---

    hadi biri yazdı bu saçma sapan senaryoyu, hadi biri oynadı, biri çekti, biri yapımcılığı üstlendi. onlarca, yüzlerce insan çalıştı yani bu projede. aranızda bir tane bile aklı başında insan yok muydu da biz ne yapıyoruz diye sormadı ya? fetüs sahnelerinde o kadar çok utandım ki anlatamam. sihirli annem mi çekiyorsunuz, ne yapıyorsunuz?
  • tam 12 yıldır çekilmek istenen, andrew dominik sebebiyle deli gibi beklediğim filmdi blonde. önce naomi watts başrolü aldı, film çekilemeyince watts çıktı, yerine jessica chastain geldi, o da sonradan yerini ana de armas’a bıraktı. film 12 yılda bir türlü çekilemedi niyeyse, hep ertelendi. dominik kapı gibi robert ford-jesse james filmi çektiği için sonraki filmi killing them softly pek bekleneni veremese de blonde için beklemelerdeydik. sonunda çekildi ve nihayetinde bugün en kötü film ve senaryo razzie’lerinin sahibi oldu. film sadece ana de armas’a yaradı, ona oscar adaylığı getirdi, dominik’e hiç yaramadı, gelen eleştirilerden sonra ne denli cinsiyetçi, ne denli kibirli ve egoist olduğunu gördük. fakat dominik’in seksistliği için eleştirilere tepkilerini okumak/izlemek gerekmiyor, 2sa47dk süren filmin her saniyesi seksist.

    spoiler koymayacağım, zaten 2-47’lik filmi izleyen (bir avuç kişi??) izlemiştir, izlemeyen de başlasa bile bu ajitasyonu bitirebilecek mi şüphelidir. neyse devam edelim. film hollywood’un bazı yetişkin komedilerinden daha cinsiyetçi. belki de çekilmiş en cinsiyetçi filmlerden. yahu marilyn’in ağzına penis verip bu bj’yi saniyelerce gösterdi dominik. bu sahne nasıl yazılabildi, yazıldı, nasıl çekilebildi yahu? filmin en aykırı sahnesi. film benzer sahnelerle dolu. marilyn’i sürekli yarı çıplak göstermek, marilyn’i sürekli yatağa atmak, bir o erkekten bi o erkeğe göndermek, marilyn’in tanıştığı her erkeğe “daddy” dedirtmek, vizörü marilyn’in sırtına ve/ya omuzlarına odaklamak yerine kalçasına odaklamak, filmi ajitasyon dolu sahnelerle doldurmak, bunlar yetmiyorsa bir de kürtaj karşıtlığı ekleyip marilyn’i iyice dibe vurmak… off ki ne off! yani bj sahnesi yeterli filmi gömmeye ama marilyn’in restoranda yürüdüğünde vizörün kalçasına odaklanması, sinemadaki threesome’ı ve nicesiyle film dibin dibini görüyor. dominik, marilyn’i bi paçavra gibi oradan oraya atıp ajitasyon kasıyor, cinsiyetçilik yapıyor. bakın vizörü koyduğunuz yerle senaryonuz dünya görüşünüzü gösterir. kalçadan planlar, blowjob planı vs…

    olumlu eleştirilerde “aslında marilyn’i böyle göstererek erkekleri ve erkekliği, hollywood’u eleştiriyor” deniyor. yani marilyn’i bi paçavraya dönüştürerek mi erkeklik eleştiriliyor? yukarıda yazdım, vizörün konulduğu yer dünya görüşüdür. kalçaya odaklanarak, neredeyse tecavüze varan sahnelere yer vererek, bj sahnesi çekerek erkeklik mi eleştirildi yoksa kadın bedeni ‘male gaze’ için mi kullanıldı? hollywood böyle sahnelerle dolu. kimisi filmi izleyip bundan ‘erkek - hollywood eleştirisi’ çıkarıyor. halbuki senaryoyu yazan kişinin marilyn’e söylediklerinden sonra bu filmden erkek eleştirisi çıkarmak çok zor yahu. bu arada filmi izleyen ve arka plan hakkında pek bilgisi olmayan kişi, marilyn’in gerçekten böyle yaşadığını sanacak, işin kötüsü de bu. halbuki film, marilyn’i kurmaca bir karaktere dönüştüren, marilyn’in hayatından “esinlenen” bir romandan uyarlandı. ha evet, marilyn’in hayatı zorluklarla geçti, ilişkileri sancılıydı, hollywood onu hep aynı ‘aptal sarışın’a mahkum etmeye çalıştı, başkan’la ilişkisi de sancılıydı, ölümü şüpheli ama bu denli ajite edilecek kadar bir yaşamı var mıydı tartışılır. tam bi emrah filmine dönüştürmüş yaşamı dominik.

    neyse sonuçta kötü bir film. daha kötüsü de dominik’in filmini savunurken söylediği şeyler. bundan sonra sadece erkekler üzerine filmler yapsa daha iyi olacak. kadını merkeze koyan filmindeki maharetlerini (!) gördük, yeterli oldu.
  • ana de armas cidden iyi oynamış, yalnız marilyn monroe'yu sadece buhranları üzerinden anlattığı için filmdeki kadın kendi başına su içemeyecek kadar garip duruyor.
    bu filmde anlatılan karakter tek filmde dahi oynayamaz, o kadar dağınık, kafası karışık. oynadığı önemli filmler saçma ve sisli özel hayatının arka planı gibi öylesine geçiyor.

    nedense biyografik filmlerde bunu hep yapıyorlar. mesela içki içen büyük bir yazar mı var, sanki sürekli alkol içinde yüzüyor gibi anlatılıyor.
hesabın var mı? giriş yap