• minimalist yaşam belgeselini izledikten sonra iyice gaza gelmiştim. burada kazandığım paranın 3'te 1'i elime geçse 4 kişilik çekirdek ailemizin masraflarını karşılayıp, üstüne kenara para da koyabileceğimi düşündüm. yapacağım iş de tarım / hayvancılık değil, nalbur vs gibi küçük esnaf olmaktı.

    istanbul'da, bize statü kazandırdığını düşündüğümüz tüketim mallarını almak için para kazanmaya çalışıyoruz. köye gittiğimizde bu kafa yapısından tamamen çıkıp, telefonlarımızı bilgisayarlarımızı bir kenara atıp sade bir hayata yeniden başlayabilirdik...

    ama yozgat... ne zaman bu fantezilere dalsam, ne zaman hayaller kursam aklıma yozgat geliyor. milletin anlattığı gibi yeşillikler içinde köyleri olan bir il değil yozgat. köyde komşuların eski mhp, yeni akp seçmeni olacak (seçmene göre adam ayırmaya bu iktidarla başladım maalesef). bir arkadaşım şöyle söylemişti o da çok mantıklı geldi: "köy yerinde dedikodu olur". offf. bir anda sinir basıyor bana. lakap falan takıyorlar. eşim hakkında abuk sabuk konuşuyorlar. bana iftiralar atılıyor falan.. oooofff. sıkıntı basıyor.

    vizyonsuz bir adam değilim neticesinde. hedef tabi ki yozgat değil. tabi ki her beyaz yakalı gibi benim de hedefim haritada kırmızıyla işaretli seçim bölgeleri. lakin, bu bölgelerdeki köylerde de durumun farklı olmayacağını, hayattan bir "dondurmam gaymak" tadı alamayacağımı(zı) biliyorum.

    bu sebeple rotayı istanbul'a yakın, ucuz arazi + konteyner villa gibi alternatiflere çevirdim. köyde nalburluk yapmaktan ziyade bu tarz bir atraksiyona daha rahat ayak uydurabiliriz diye düşünüyorum.

    ortak arazi ve konteyner işine girmek isteyen, çocuklu, iyi tahsilli düzgün beyaz yakalı aileler favlayabilir.
  • 96 yılından beri çalıştığım turizm, mutfak, ingiltere, reklam ajansları, havayolu, plaza, yurtdışı iş gezileri, zaman zaman giyilen takım elbiseleri, olunan sakal traşlarını 6 sene önce bırakarak gerçekleştirdiğim eylem.
    yapabilen 1 dk bile durmasın yapsın çünkü sonra neden daha önce yapmamışım diye kaçırdığın zaman için hayıflanıyorsun.
    (bkz: kabak koyu)
  • (bkz: kadıköy)
  • korkmayın amk yok entellerin ılık rüyasıymış yok şuymuş yok buymuş hayatında yaptığı işle ilgili atasından duydukları dışında bilgi birikimi olmayan dangalakları takmayın üniversite yazlarım dahil köyde bağda bahçede çalışmakla geçti şuan şehirde güzel bir gelirle yaşıyorum ama olmuyor ilk fırsatta da geri döneceğim patronun , siyasetçinin bokunu temizlemektense hayvan boku temizlemek iyidir .
  • köy mü şehir mi bilemem ama kafamın tası atarsa biyerlere gidecegim kesin::)
  • neredeyse bütün beyaz yakalıların hayalidir. kimisi tatil köyüne, kimisi babasının köyüne. hatta bir eleman vardı, on koyun alıp yeni zelanda’da bir köye yerleşmeyi düşünüyordu. ne hayaller ne fanteziler dinledi bu kulaklar, hey gidi hey. ıt* hariç, oraya isviçre’den bilim adamları geldi araştırmaya, ilk sözleri “siz hayırdır” oldu.

    fizibilitesine bir göz atalım.
    1) köye yerleşince köylü gibi yaşayıp geçiminizi sağlayamazsınız. çünkü köylüler de geçimini sağlayamıyorlar.
    2) köye yerleşip köylüler gibi tarım yapamazsınız çünkü maliyetini kurtarmaz. beyaz yakalılar bilir ki maliyetini kurtarmayan işler yapılmaz.*
    3) köye yerleşip köylüler gibi yaşayamazsınız çünkü köylerde yılan çıyan tehlikesi yüksektir. bir nevi gözü pek olmak durumundasınız ve beyaz yakalılarda çok nadir görülen özelliktir.
    4) ottan, çöpten, boktan, budaktan gözünü sakınmaman lazım ve en önemlisi eşini buna ikna etmen lazım(neyse boş verin).
    5) çok fazla bir sosyal hayatınız olmayacak, instagramı usulca silin.

    +köylerin çoğunda yol, elektrik, internet vardır.
    +köylerin çoğunda okul vardır veya bu olanak bir şekilde sunulur.
    +köylerin çoğuna ambulans 10 dk içinde yetişir. hastaneye kayıtlı hastanız varsa periyodik olarak kontrole gelirler.

    beyaz yakalının hem bu hayaline ulaşması hem de alıştığı konforunda vazgeçmemesi için yapması gereken bazı şeyler var(kendimden biliyorum)(sizin yaşam tarzınıza göre farklılık gösterebilir.).
    1- ilk adım olarak bu köye dönüş macerasını ince ayrıntısına kadar planlamalıdır. ve bu planı 10 ila 20 yıl arasına yaymalıdır. hiçbir şey gökten zembille inmez.(en azından beyaz yakalı gibi orta gelirli insanlara inmez.)
    2- yerleşeceği köy büyük ihtimalle nüfus cüzdanındaki kütük kısmında yazan köy olacak. vazgeçemediği maddeleri özellikle göz önünde bulundurmalı. mesela çocuk varsa okul kriteri gibi.
    3- en önemli madde; köyde çalışarak para kazanamazsın!!
    köyde yaşayacağın süre zarfında harcayacağın para bir yerlerden gelmeli. en önemli yatırımı buraya yapmalısın. kira geliri olur, evde bilgisayarda çeviri yaparsın veya tatil köyüne yakınsındır turistlerle takılırsın, bilemedin bakkal açarsın.
    benim önerim hobilerinden para kazanman, başarırsan mutlu mesut yaşarsın.
    ama o para bir yerlerden gelmeli. yoksa hayal kurmayı bırak ve maillere bir göz at.
    4- ev dizaynını kendin yaparsan daha kullanışlı bir eve sahip olursun ve hatta kütüphane bile kurabilirsin. belediyenin verdiği planlar pek kullanışlı değil ama yine de fena değil. ha bu arada evin maliyeti 100 bin lira civarı tutar. yavaş yavaş yapmak mantıklı.
    5- araba. araban yoksa bu topa hiç girme git önce bir araba al. yerden yüksek arabalar tercih sebebidir zira köylerde yollar on yirmi yılda bir yapılır ve her yeri delik deşiktir (bakmayın köylülerin yol yabdı diye oy verdiklerine).
    6- hesapta olmayan bir sürü maliyet çıkar. bakarsın böcek kovucu alırsın, bakarsın evine kat kaloriferi kurdurmak istersin(köylerde doğalgaz olmaz) bunlar hep maliyet. domates yetiştirmekle yapamazsın.
    7- hayvan topuna girmeni önermem zira günde üç öğün bakman gerek ve maliyetini kurtarıp kurtarmadığı hala muallak. isviçreli bilim adamlarını buraya da davet ediyorum.

    -tüm bunları yapmak hedefi bu olan bir beyaz yakalı için yirmi yıl alır ve bu süre zarfında sistemin çarkları sizi içinde eritir.(ha dedenizden miras kalır, gökten zembille bişiler iner bilemem.)
    -çocuklarınızı özel okuldan alıp köy okuluna yerleştiremezsiniz.
    -her yaz bodrumda tatil yapmak yerine köyde sivrisineklerle uğraşmak istemezsiniz.
    -plazadaki topuk seslerinden vazgeçip, traktör sesi dinlemeyi yeğlemezsiniz.
    -avrupa tatili muhabbeti yerine köy kahvesinde dedikodu yapmayı seviyeyi düşürmek sayarsınız(plazadaki seviye çok yüksek zaten amk.)

    amaaaaa
    bir gün dönmek zorunda kalabilirsiniz, 2000 krizinde birçok insan baba evine dönmek zorunda kaldı ve hazırlıksız oldukları için büyük sıkıntılar çektiler.(fabrikada bir abi o zaman arıcılığa başlamış, hala da yapıyormuş yarın ne olacağın bilmediğinden (bi ara anlatırım bu hikâyeyi de))

    hiç birisi işten çıkarılmayı beklemiyordu, hep öyle gideceğini zannediyorlardı. en kötü ihtimal tazminat alırım diyorlardı.
    bunları düşünmekte fayda var.

    beni sorarsanız zaten bir gün dönmek zorundayım. en geç ölünce.
  • bir kariyerimin olduğu pek söylenemez, ama bir seyler ekmek, onlara emek verip serpildiklerini görmek ve onları toplamak en büyük mutluluğum.

    ıleride kedilerimle birlikte bana yaşam kaynağı olacak, iklimi güzel, toprağı verimli bir yerde yaşamak hayalim değil en büyük isteğim.

    no human no cry
  • artan ekonomik krizler ve insanlığın içinde bulunduğu duruma bakınca, bir an önce herkesin yapması gereken eylem olduğunu aşikar.

    hiç sistem, kapitalizm vb gibi konulara girmek istemiyorum olur da bir kaç kişiye fikir verir diye bir kaç şey yazmayı düşünüyorum.

    yukarılarda bir arkadaş 1500 badem ağacından bahsetmiş. bilinen monokültür ve konvesiyonel tarımdan mümkün olduğunca uzak durun. günün sonunda para kazananlar büyük tarım ilaçları şirketleridir,zavallı çiftçi ise sadece çalıştığıyla kalır.

    kaçıp kurtulmaya çalıştığınız sistem tarımı da ele geçirmiş durumda.

    bir adet tarlanız olduktan sonra sıfır maliyet ile kurabileceğiniz ve herhangi bir ilacı veya tarım aletini almak için ömrünüzü tarlada çalışarak geçirmek zorunda olmadığınız bir alternatif,çıkış yolu,felsefe, var.

    (bkz: doğal tarım)

    daha somut örnek vermek gerekirse kendi tarlamdan bahsedeyim.

    küçük bir arazinin üzerinde yaşıyorum ve doğal materyallerden yapılmış evi biz yaptık.
    elektrik ihtiyacını solar elerji ile karşılıyoruz.
    sebze,meyve,yağ,sabun vs gibi ihtiyaçlarımızı tarladan karşılıyoruz.
    kışın ısınma için gerekli odun da aynı şekilde tarladan geliyor.
    kuyumuz ve tarlanın kenarından geçen küçük bir ırmaktan suyu hallediyoruz.
    arılarımız sene de 5 6 kg bal alıp gerisini onlara bırakıyoruz
    tarlada yaz kış serbest halde gezen ve gece ağaçlarda uyuyan tavuk ve horozlarımız var.

    internet,telefon ve bazı diğer giderlerle beraber çiftliğin aylık maliyeti 100 euro civarında.

    gelelim en can alıcı kısmına;

    senenin 6 ayı bahçe ile ilgileniyor ve ürünlerinizi satıyorsunuz kalan 6 da ise isterseniz sırt çantanızı alıp dünyayı gezebilirsiniz kazandığınız para ile çünkü herhangi bir gider yok. kira,fatura ve yemek gideriniz sıfır. herhangi bir tarım aleti veya tarım ilacına da ihtiyacınız olmadığı için kazandığınız tüm para net kar.

    tabii bir de yiyebileceğiniz en doğal, en sağlıklı ve besleyici sebze,meyveler ile besleniyorsunuz her daim.

    bir kaç kısa not yazmak istiyorum çiftlik ile ilgili;
    120 den fazla çeşit meyve ağacı mevcuz
    100 ün üzerinde lokal yenilebilir meyveleri olmayan ağaç var.
    meyve ağaçlarının altında sebzelerimiz yetişiyor üstelik kendi kendilerini tohumluyorular. ekme,biçme hatta sulamaya bile gerek yok ekstrem sıcak günler dışında.

    senede ortalama 80 90 ton meyve üretiyor bu çiftlik. bunun yuzde 30 unu kuşlara ve diğer hayvanlara bırakıyoruz, bir kısmını eşe, dosta, komşuya dağıtıyoruz veya kendimiz yiyoruz, kış için kurutuyoruz vs...

    her bir meyvenin kilosu 2 euro.(hangi meyve olduğunun bir önemi yok, benim için 1 kilo üzüm ile 1 kilo şeftalinin üretim masrafı aynı ve sıfır) yılda ortalama sattığımız 40 ton meyveden elde edilen gelir 80 bin euro ve gider sıfır.

    not : başlıkta çok kez hayvan boku temizlemekten bahsedilmiş ama hayvancılık çok ağız meziyetleri olan bambaşka bir iş.

    uzun lafın kısası, içinde doğa aşkı olan ve doğaya dönüşü sadece sistemden bir kaçış yolu olarak görmeyen ve bunu, gerçekten doğayı sevdiği için yapacak olan kişilere ilham vermesi için yazıyorum.

    uğurlar olsun.
  • kariyer planımdan sonraki planım.
  • yoğunluktan bunalan insanların aklına gelebilecek davranıştır.

    kimi zaman da dizilen bütün kariyer taşlarının üzerine devrilmesi sonucu ortaya çıkabilecek eylemdir.

    yanlış değilsem; steve jobs da apple'daki görevinden yönetim tarafından uzaklaştırıldığında yaptığı eylemdir. tabii bu durum çok uzun sürmemiştir.
    hayatının en yaratıcı sürecine girdiğini ifade ettiği dönem de bu süreç sonrası dönemdir.
hesabın var mı? giriş yap