• bir esnaf kadının bu zamanda para üstünü göğsünden çıkardığı nadide, biricik, güzide istanbul semti.
    semtte yapabileceğiniz en iyi şey; var gücünüzle şişli ya da mecidiyeköy'e koşmaktır.
  • aynı binada 3 düğün salonunu görebileceğiniz, karşınıza her an her yerden düğün salonu çıkabilen, bunlardan biri de "oral düğün salonu" olan, evlendirme semti.
  • allahın belası yokuşları olan semt. arabayla bu yokuşları aşmak için bayağı bir off-road'cı olmak gerekiyor. oldukça dik yokuşta dur kalk yapmak her babayiğidin harcı değil.
  • 10 saniye içinde her şeyin değişebildiği istanbul semti. dünyanın en sıkıcı gününü yaşarken hooop birden kar maskeli molotoflu pompalı -ya silahtan hiç anlamam ama kocaman bişeydi işte- tipler ortaya çıktı, molotoflar patlatıldı, ben bomba olduğuna inanmıyorum ama kuaförüm öyle dedi, bence havai fişekti, her neyse; bunlarla sokağın başındaki a101 yine yakıldı, sözde bi iki yere de patlayıcı yerleştirilmiş, bomba imha uzmanları geldi. şu an mahallenin her kepenginde pkk ve ydg-h yazıyo djdjdjdk.

    seviyorum seni çağlayan, birazdan ölebileceğim düşüncesini aklımdan çıkarmama müsaade etmiyorsun.
  • mustafa topaloğlu'nun oğlu, yeni popçu.

    son yayınlanan beyaz show'da konuk idi kendisi. diğer bir konuk da bilmem nere güzeli. best model mıydı neydi öyle bir şey işte. allah'ın emri, çevirmeni zorda bırakacak denli gıcık bir muhabbet dönüyor ortada filan, o esnada beyaz bu kişiye "sende ingilizce var mı?" diye soruyor, kendisi de "i am little" diye cevap veriyor eliyle de "eh işte" manasına gelen yatay el sallama hareketini yaparak..
    demek ki neymiş? ilk boş vaktimizde müzik marketlere koşup albümünü alıyormuşuz..
  • bu semtin yokuşlarını tıraşlayacağını vaat eden belediye başkan adayı kağıthane'yi kazanır*.
  • arka plana dolunayın yakıştığı da bir gerçek. utagawa hiroshige‘den, “the moon over a waterfall” görsel
  • uzun vadeli planlarım arasında burdan ayrıldıktan sonra buraya bi daha ayak basmamak var. öylesine nefret doluyum ki çağlayan eşittir şu ana kadar yaşadığım hayatın özeti. bok bile olmayan ilçe
  • haftalardır bitmeyen şantiye alanı, berbat bir alt yapı sistemi, gelir seviyesi beni ilgilendirmez ama zeka ve güvenilirlik seviyesi yerlerde olan insanların yaşadığı bölge. ne esnafı esnaftır, ne de komşusu seviyeli... neredeyse 2 yıldır burada yaşıyorum görmediğim pislik kalmadı. ayağımın alıştığı pasajdaki ''she kuaför'' telefonumu çaldı. evet ya bildiğin pasajdaki...hani dersin bir esnaf geçmişi vardır ufak da olsa bir seviye ararsın ama yokmuş! sadece o ve ben vardım kuaförde ve başkası gelmedi hiç. polisi çağırdım kuaföre gelmedi darp olması gerekiyor gelmem için siz gelin dedi, adamın aldığını biliyorum, polis gelip arasa çıkaracak. ben gittim de ne oldu ne polis ilgilendi ne savcı yardımcı oldu... adliyedeki savcı ''unut o telefonu, hırsızlık o kadar çok ki burada ilgilenemiyoruz, hangi birine yetişelim, bulunmuyor'' dedi. bir kişinin arkadaşının evine yanlışlıkla hırsızlık için girdiğini, fotoğrafını görüp çıktığını duydu bu kulaklarım. bir kızın telefonu çalınıyor ve kız ağlarken çalan velet şivesinden memleketlisi olduğunu anlayıp ''abla ağlama 5 dakikaya bulacağım sana o telefonu'' deyip getiriyor. mülteci mahallesi resmen karmakarışık. kendimi iran' ın varoş bir mahallesinde zannediyorum. vatan caddesi denilen iğrenç caddeye de mümkün olmadıkça uğramamaya çalışıyorum ama bütün ara sokaklar o caddeye bağlı... otobüs girse çıkamaz, iett otobüsleri girmemek için kırk takla atıp adliyenin orada indiriyor vatandaşı, mecbur... kızamıyorsun adama gayri ihtiyarı. göt kadar caddede sağlı sollu arabalar park etmiş, kaldırımlar mağaza işgali ve seyyar açanlar... üstelik çöp kovası diye bir şey yok, herkes çöpünü kapının önüne atıyor! en son işte dün gece yani hemen işe gelmeden 4 saat önce! yan komşunun evine hırsız giriyor ve gece 5 gibi kadının çığlıklarıyla uyandık. dedim birini doğruyorlar. yataktan fırladık, adam kapının demirini kesmiş de içeri girmiş yaa!! bu ne öz güven! kadıncağız sese uyanmış ve göz göze gelmişler karanlıkta! ben su içmeye uyanmıştım, lavaboya gittim tam yarım saat öncesinde... muhtemelen benim tıkırtımı duymuştur. tekrar uykuya daldım ve bir çığlıkla uyandım. çağlayanda iseniz bu çok mümkündür ve sıradan bir olaydır. 15 temmuzda tepemizden geçen f16 larla binamızın neredeyse kafamıza uçacak gibi olması... borumbok. orada yaşayan insanlar için bu durumun sıradanlaştığını 15 temmuz gecesi ve bugün anladım. 20 yıldır aynı apartmanda yaşayan yönetici teyzemiz ve sevgili eşi darbe gecesinde sergilediği gibi bugün de '' hadi korkmayın, yatın evladım yatın kapınızı güzel kilitleyin. bi kere de bize olmuştu... adamla burun buruna geldim. 17 yıldır ikinci bu'' !! ulan ne ikincisi demek ki alışkınsın sen, herkesi yatağa yolluyorsun. zaten bu yönetici teyzemizin, gözünü para bürümüş niteliksiz ev sahibimizle tartışma seviyesizliklerinde de demiştim ben neredeyim? gelmeyin, uğramayın, taşınmayın bu mahalleye! geldiğim güne lanet olsun, kafama tüküreyim! macbur kalıp kira ucuz diye geldim. sözlükteki en mal insan benim! neyse ki çaylak olduğum için, sadece çaylaklar bilecek bu mallığımı. ayrıca ben neden hırsızların çalışma saatlerinde uyanıp, işe gidiyorum arkadaş! koskoca prestij bir firmada çalışıp, gecenin bir yarısı hırsızların ve acıkmış sokak köpeklerin hırlamaları arasında yokuş sokakların arasından ürke ürke işe gidiyorum.
  • istanbul kağıthane'ye bağlı bir semt.

    nereden başlasam bilmiyorum. buraya mecburiyetten taşınalı neredeyse bir yıl oldu. geldiğim günden beri isyan ediyorum, burada nefes almaya çalıştığım için.

    tamam türkiye'nin her yerinde bir sürü göçmen var fakat burada sanki her milletten göçmen toplanmış gibi. çoğu kez hem sözlü tacize hem görsel tacize uğradım göçmenler tarafından. onlar yüzünden psikolojik sıkıntılar yaşadım, bir süre sokağa çıkamadım.

    bu aralar florance nightingale ve ramada otelin karşısındaki parkta erkek kardeşimle saat 20.00 civarları yürüyüşe çıkmaya başladım. bu park hindistan hijyeninden hallice. utanmadan ağaç diplerine işeyen mi dersin, pantolonunu sıyırıp sıçan mi dersin, sevişenler mi dersin... tüm bunlar olurken bazı aileler ise umrunda olmadan çimlere yayılıp çocuklarını etrafa salabiliyorlar. ben neden uyarmıyorum? can güvenliğim yok.

    velhasıl kelam bu semt yozlaşmış, allahın belası bir semttir. bir an önce kurtulmak umuduyla...
hesabın var mı? giriş yap