• deniz baykal'ın istifa etmesi olayını değerlendirmiş bugünkü yazısında. tahminleri çıkarsa, ki gayet mantıklı değerlendirmiş olan biteni, baykallı yıllar bizi bekler gibi duruyor.

    http://www.milliyet.com.tr/…010/1236243/default.htm
  • 11 mayıs 2010 itibariyle boğaziçi üniversitesi'nde yaptığı söyleşideki samimiyeti ve sempatikliğiyle pek çok kişinin gönlünü bir kere daha kazanan insan. hafızalarımıza kazınacak çok hoş bir sohbet gerçekleştirmiştir;

    "bir film hem iyi hem de kötü olabilir, kahramanların da hataları olur, kötülerin doğru düşündükleri noktalar olabilir; hayat sanıldığının aksine, upuzun grilerden oluşuyor. hiçbir zaman siyah-beyaz değildir..."
  • 4 sene önce bugünkü yazısında danıştay saldırısı tetikçisi alparslan arslan'ın iran'la bağlantısını yazmış milliyet'in romantik yazarı. daha olaydan bir gün sonra. pardon ya ne bir gün sonrası, gazetede yazılar bir gün sonra yayınlandığına göre daha saldırı gerçekleşir gerçekleşmez oturmuş saldırganın iran'la olan derin bağlantılarını ortaya çıkarmış. (!)

    http://www.milliyet.com.tr/…05/18/yazar/dundar.html

    acaba bugün ne düşünüyor bu olayla ilgili hele bir bakayım bakayım diye bir bakayım dedim bugünkü yazısına belki özür neyim dilemiştir hani. yazısında iran geçiyor aslında ama o konu başka. hiç girmemiş danıştay davasına.
  • sıfırın altında bir adamdır, kendisini ciddiye alanları gülüp geçmek lazımdır.

    tatlı su solcusu, her devrin adamı gibi anlamların cümle içinde kullanılmış halidir.
  • "merdivenaltı atölyelerdeki başörtülü kızlara el uzattı. özetle, en cahile bile uzanan, umut veren, kalbine giren bir üslupla “atma recep, din kardeşiyiz” dedi.
    kürsüdeki bir delegenin salona sorduğu soruyla noktalayalım;
    “sizin hiç ‘abi’ dediğiniz bir genel başkanınız oldu mu?
    bizim artık var!”

    demiş bugünkü yazısında, gandi kemalin kurultay konuşmasını anlatırken. başlığına da yazının cankardeş, "dümeni sola kırdı " demiş ki tüy.

    ne demiş ne demiş?

    toplumun en cahili merdivenaltıatölyesi kızlarına, korkunçbaşörtüleri ve encahil olmalarınabile aldırmadan, onlarabile eluzatmış da, omuzlarından aşağı salıverdikleri fukara örtülerini sıyırıp , aydınlık!tanrım!aydınlık diye çığıran yüreciklerine girip umut verivermiş onlara. demiş. deyivermiş. a sözlük.

    memleketin en miş gibi yapan okumuşlarından cankardeş. daha sonraları doğmuş, diyetli kepekekmekli hasanpulurlarlı bekir coşkunlarlı diyalekt aşkına, -kafan iyimi?- solculukculuk soslu sosyolocik tesbit imamesi cankardeş. ne güzel. memleketin merdivenaltı atölyelerinde ortaikidenterkli, orgazmnedirbilmezci, cühelabaşlı örtüklere, -bileuzanan- elli , umutverici, sola dümen kırıcı, başbakanlar muştulamak. ne güzel. onların çarşaf karası kalblerine girigirivermek. ne güzel. onları dinkardeşireceplerinden uzaklaştırıp uzaklaştırıp da tekvehür, merdivenaltlarına pozitivist lüküs ışıkları yakıyakıverip biormangibikardeşçesine. oo cizıs. ne güzel.

    ve bak soruyorlar en utanmabilmez halleriylehalleniphallenip haleluya. merdivenaltıörtülüörtüsüz börtüböcek cahiluna bir daha;
    azokuyuşluazdüşünüşlü faşist pozitivist hisleriyle sağlısolu girişken dümentutucuaydınlık kumkuması hazirun, nasıl böyle solda, solda iyi mi?

    kalblerine umut kaçmış ortaikidenterkli korkunçörtülü cahilkızların sayılmayan recepliisyanlarını kolordular düzeyinde bastırıp, merdivenaltlarındaki karanlık gözlerine ışık tutan aydın ay aydınlar adına sözlük, yanıt ver.

    peki bu, solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine düşen neydi?

    -yani ki onları, isyanları olduğuna inandırmıştık.

    ııııı,

    tanrım. tanrım aman.
    ne azametli bir yanılış.

    sizin, hiç çinde bir ablanız olmamış, korkunç hu!
  • bugün 31 mayıs 2010 gazze'ye yardım konvoyu saldırısından yola çıkıp, israil - filistin sorununa batının bakışını güzel analiz etmiş:

    --- alıntı ---

    dünya neden suskun?

    01 haziran 2010

    dünyanın gözü önünde beyaz bayraklı bir sivil yardım konvoyuna silahlı komandolarla baskın yapıp içindeki silahsız insanları öldürürsen dünya ayağa kalkar değil mi?
    muhtemelen mavi marmara’dakiler de öyle düşünüyordu. ama öyle olmadı.
    dünya, olanlardan “üzüntü duydu”, ayıpladı, yarım ağız kınadı.
    batı medyası bunu türkiye ile israil arasındaki gerginliğin kaçınılmaz sonucu olarak yorumladı. nasıl olur?
    insanlık nasıl bu kadar vicdansızlaşabilir? israil, 10 amerikalı sivili öldürse tepki bu mu olurdu?
    * * *
    oysa yaşanan, amerika’nın şımarttığı “güç sarhoşu” bir devletin, uluslararası hukuku, insan haklarını, egemenlik yasalarını çiğneyen aleni bir terör saldırısı...
    muhtemelen türkiye’ye “bana bulaşırsan başına bunlar gelir” mesajı vermeye dönük bir güç gösterisi...
    silahsız bir müdahaleyle kolayca kontrole alabileceği bir gemiye, karasularına girmesini bile beklemeden ateş açarak yaptığı gaddarca bir meydan okuma... kışkırtma...
    öyleyse batı’nın suskunluğu neden?
    * * *
    hep israil lobisinin gücünden söz edilir bu durumlarda...
    bir de batı’nın yahudi soykırımından ötürü hissettiği suçluluk duygusundan...
    o suçluluk duygusuyla israil’i kınayamamasından... ama bence burada bunlardan fazlası var:
    batı’daki temkinliliğin önemli bir nedeni, -mavi marmara’nın yolcu listesi ne kadar kozmopolit olursa olsun- bu kampanyanın “insani değil islami” bir manzara arzetmesinden...
    önayak olanların, hamas’la ilişkilendirilmesinden...
    zaman zaman anti-semitik görüntü vermesinden...
    * * *
    1970’li, 1980’li yıllarda filistin davası dünyanın, özellikle de sosyalistlerin sahip çıktığı simge davalarından biriydi.
    arafatsadece o davanın değil, emperyalizme bayrak açan “mazlum milletler”in lideriydi. fkö’nün erimesi, “uzlaşmacı” arafat’ın tecrit edilmesi, dünyada solun gerilemesi sonucu filistin davası da “islamileşti”, siyasi değil, dini bir sorun olarak görülmeye başladı.
    “işgalci bir güce karşı filistin halkının meşru direnişi” iken, kökleri isa’ya, musa’ya uzanan bir “yahudi-müslüman çatışması”haline sokuldu. bu, hem israil’deki radikallerin hem de dini kimliğini politik kimliğinin önünde tutan filistin örgütlerinin işine geldi. onlar böylece saflarını sıklaştırabildiler.
    ama batı, filistin’e vereceği desteğin radikal islam’ı güçlendireceği kaygısına kapıldı. bugünkü suskunluğun kökenini biraz da bu kaygıda aramak lazım.
    * * *
    son yardım konvoyu eyleminin içeriğine bakın:
    sivil itaatsizlik... anti-militarizm... barış inisiyatifi... işgal kırıcılık... eski sosyalist eylemlerin bayrakları bunlar...
    bugün islami hareketin gönderine çekilmiş durumdalar. eğer filistin davası yeniden “insanlığın davası” haline dönüştürülecekse;
    -konunun “dinler çatışması”görüntüsünden çıkarılması,
    - hamas’ın tekelinden, “şehitlerimiz” söyleminden uzaklaşılması,
    - hamas’ın insanlık dışı eylemlerinde de bu kadar duyarlı olunması
    - “bir suçlu bulduk” deyip elde kanıt olmadan pkk
    saldırısını da israil’e yıkma türü kolaycılıklardan cayılması,
    - “anti-semitik” yaklaşımdan kaçınılması,
    - barış yanlısı musevilerle dayanışılması gerekiyor.
    batı’daki duyarsızlık barikatının yıkılmasının, sorunun bm, ab gibi uluslararası platformlara taşınmasının ve gazze’deki drama bütün insanlığın sahip çıkmasının koşulu bu...

    --- alıntı ---
  • bugünkü yazısında recep tayyip erdoğan'a tarihi bir ayar vermiştir. okuyalım:

    --- alıntı ---

    peki irak işgalini isteyen kimdi?

    15 haziran 2010

    erdoğan hafta sonu yaptığı konuşmada “malum gazeteler”i israil taşeronu olmakla suçluyor.
    “ortadoğu’daki katliamlara sessiz kalamayız” diyor ve soruyor:
    “amerika’nın irak’ta ne işi var? şu anda irak’ta yüz binlerce dul kadın, yetim, öksüz var. bunların sorumlusu kim? bunlara karşı susacak mıyız? susarsak fatih sultan mehmet’in, yavuz sultan selim’in kemikleri sızlar...”
    devam ediyor başbakan:
    “bu coğrafyayı bu hale getirenler, tarihe bunun hesabını vermek durumunda...”
    * * *
    işte özlediğimiz antiemperyalist tavır... o eski politikacılar neydi öyle...
    onlar, yavuz’un, fatih’in mirasından, amerikan yayılmacılığından filan bihaber oldukları için “ortadoğu’da türkiye ile abd’nin çıkarlarının örtüştüğünü” söyler, büyük ortadoğu projesi’nin eşbaşkanı olmakla övünürlerdi.
    daha eksenimiz kaymamıştı o zamanlar...
    pentagon yetkilileri bile “biz irak’a müdahale için tereddütteydik, türkiye bize cesaret verdi” demişti.
    amerikalılar irak işgali için kapıya dayandığında bizim lider, “amerika’nın irak’ta ne işi var? bu suça ortak olmayalım. atalarımızın kemikleri sızlar” diyen milletvekillerini azarlamış, “buna ‘hayır’ demek bana ‘hayır’ demektir” diye rest çekmişti.
    işgale karşı çıkanları da bir daha aday yapmamıştı.
    kimdi ki o?
    * * *
    dönemin dışişleri bakanı, işgalciyi haklı çıkarmak için demişti ki:
    “biz komşumuz olan bir ülkenin diktatoryal rejimle yönetilmesini arzu etmeyiz. bunu türkiye’ye yönelik bir tehdit olarak algılıyoruz.”
    şimdi soracaksınız:
    “peki ne oldu da komşu iran’ın diktatoryal rejimi ankara için sorun olmaktan çıktı?”
    dedim ya; bunlar eksenimiz değişmeden önceydi.
    şimdi adını getiremedim; o lider irak’ın işgaline “taşeronluk” karşılığı koparılacak hibe için yaptığı yüz kızartıcı pazarlıklar nedeniyle amerika’da karikatürlere konu olmuştu.
    bir amerikan gazetesine yazdığı makalede şöyle demişti:
    “irak’ta savaşan kahraman amerikan askerlerinin, en az zayiatla, mümkün olan en kısa zamanda ülkelerine dönmeleri için dua ediyoruz.”
    duayla kalmamıştık tabii...
    meclis “kahraman amerikan askerlerine” geçiş izni vermese de o liderin talimatıyla incirlik kullanıma açılmış, işgal silahları türk hava sahası üzerinden nakledilmiş, işkence uçakları türk havalimanlarına inip kalkmıştı.
    şimdi adını hatırlayamıyorum, ama bu çabaları gösteren o lidere “amerikan museviler kongresi” “cesaret ödülü” vermişti de, bizim lider, musevi olmadan bu ödülü alan ilk politikacı olarak kayıtlara geçmişti.
    adı dilimin ucunda... neydi?
    * * *
    bunların üzerinden henüz 7 yıl geçti.
    o arada bizim diplomatik eksen değişti.
    dün irak’ın işgali için nasıl çabaladıklarını unuttuğumuzu sananlar, gün geldi, “bunların sorumlusu kim” diye sormaya başladı.
    sorumluları biz unutsak, tarihin aynası unutmaz.
    ve “bu coğrafyayı bu hale getirenler, tarihe bunun hesabını vermek durumunda kalır bir gün...”

    --- alıntı ---
  • hamas ile bdp bir tutarak kendisine olan tüm saygımı yitirmeme sebep olmuş gazeteci. hamasla bdp yi bir tutmak için hamas ın bir arap milliyetçisi israil partisi olması gerekmiyormu ? tüm dünyanın filistin diye bir devletin varlığını kabul ettiği ortamda filistin devletinin seçim kazanmış partisini pkk terör örgütünün siyasal uzantısı olan bdp ile bir tutmak biraz körlük olmuyormu ? veya diyarbakır dünya tarafından tanınmış bağımsız kürdistan ın başkenti türkiye de işgalmi etti.
  • 1997 yilinda yayinladigi "ergenekon" adli kitabiyla, ileri goruslulugunun ve arastirmaciliginin hat safhada oldugunu gosteren yazar.
hesabın var mı? giriş yap