• bugün fuarda 13 yaşında bir çocuğa hırsız muamelesi yaparak üstünü arayan rezil yayınevi. ayrıca herhangi birşey bulamayınca tehditler savuran kendini bilmez personellerinin olduğu yayınevi. isimleri aldık ve gerekli işlemleri yapacağız. kendilerinden aşağıdaki sorulara cevap vermelerini istedim.
    1.emin olmadan küçücük bir çocuğa böyle bir muamele yapma hakkını nereden buluyorsunuz?
    2.böyle birşey olsa dahi herkesin içinde arama yapmak üst aramak hakkını nereden buluyorsunuz?
    3.gerçek anlaşıldıktan sonra özür dilemek yerine tehdit etmek nasıl bir davranıştır?
    4.personel seçerken hangi özelliklere bakıyorsunuz nasıl bir eğitim veriyorsunuz?
  • 13 yaşında çocuğa yapılana bak! kapatsınlar yayın evini hemen. tek bir kitabı dahi satılmasın. sahibinin mal varlığına el koysunlar, mümkünse birkaç sene de hapis cezası verilsin.

    amk ülke olarak iyice kafayı yedik. ulan densizin biri bir bok yedi diye tepkilere bak. işini hakkıyla yapan onca insanın suçu ne lan? almayın kardeş kitap falan, bugüne kadar aldıklarınızdan ne öğrenmişsiniz ki bundan sonra öğrenesiniz. standa koyacağı adamı elli tane mülakatla mı seçecek adamlar? bakarsın yaptırım uygulamış mı, bunun suçluluğunu üstlenmiş mi vs. ona göre yargılarsın verirsin kendince kararını. ama yok, birinin yaptığı hayvanlık yüzünden komple kitaplarını ateşe verelim.

    yarın bir gün o çocuk babasıyla çıkar, can yayınlarına çok teşekkür ederiz yaklaşımlarından sonra diye açıklama yapar, yarrak başı gibi kalırsın ortada söylediklerinle, dikkat et.

    edit: bak adamın zeka seviyesi "aaa can yayınlarının maaşlı çalışanları geldi" seviyesinde. şimdi gerizekalı açıp iki entry okusa, kimin ne olduğunu görse yazmaz bunu, ama adı üstünde gerizekalı. sen de iletişim yayınlarının çalışanısın o zaman buradan hareketle öyle mi? bu seviyedeki adam gelmiş kitap almam burdan diyor. ulan gerizekalı sen zaten kitap almazsın, yayınevine ne bok atıyorsun boş yere. adamda şrade gelişmemiş ki, "ooo linç var, yakalım, ezelim, sikelim". beyinsiz herif burada çocuğun mağdur edilmesini savunduğumuzu sanacak kadar anlamaktan aciz, ama ağzı var işte yapacak bir şey yok. gerçi böyle koyun sürüsü bol bol lazım millete, yoksa biz nerden para kazanacağız. aynen böyle devam gençler, aman düşünmeyin bir şey.
  • türkiyedeki büyük yayınlar içerisinde can yayınları kadar edebiyat tarihi için önemli olup da orijinalden çevirilmemiş kitap basanı yok. gabriel garcia marquez, fernando pessoa, carlos fuentes, julio cortazar gibi ve diğer büyük yazarların değerli eserleri orijinal dillerinden değil de ingiliz, fransız çevirilerinden basılıyor.
    aga, türk insanının hakkı değil mi yüzyıllık yalnızlığı veya huzursuzluk kitabını orijinalden çeviriden okumak? zamanında, belki 50 yıl önce bu anlaşılırdı, fakat yıl olmuş 2023. pamuk elleri cebe salın be kardeşim. bakın, ben azerbaycanlı olarak rusçayı ikinci ana dil olarak biliyorum, tüm hayatım boyu okuduğum kitabların da 95% rusça. siz rusyada çeviriden çevirilmiş kitap bulamazsınız. böyle bir kültürle yetiştirildiğim için de asla çeviriden çeviri kitabı almam. çeviri orijinal karşısında hep kompromistir, şimdi çevirinin çevirisini siz düşünün.
    tabii anlıyorum, okumak ve edebiyat gibi konularda türkiye rusyanın yanına bile yaklaşamaz. ama ben ispanyolca, portekizce gibi köklü ve kadim avrupa dillerinden bahsediyorum. bari en önemli romanları orijinalden tekrar çevirtin. bu yalnız para meselesi olmamalı, prestij meselesi de.

    ps. güzel kardeşlerim, lütfen türkiye türkçesindeki hatalarıma takılmayın. takılan da olursa, azerbaycan türkçesinde yazmaya çalışsın, o zaman anlar beni.

    edit: imla
  • en çok kitap basan güvenilir yayınevlerinden biri.

    fuardaki hırsızlık olayıyla ilgili;
    fuar standalarında çalışanların çoğu, yayınevi elemanları değil. sadece fuar zamanları standda çalışıp günlük ücret alan insanlar yüzünden koca bir yayınevini yargılamak doğru değil. kimsenin avukatlığını yapmak istemem ama işgüzar bir-iki eleman yüzünden koca bir yayınevi hakkında anti-propoganda yapmak, yargısız infaz oluyor. bilginiz olmadan "bi daha ordan kitap alanı siksinler" tadında entry yazmadan önce biraz düşünün.
    özür yazısı da yayınlanmış daha napsınlar lan?

    not: link değişti
  • can yayınları suçludur ancak fuarda yaşanan olay sonrası hem yayın evi hem de can öz özür dilemişler, firma çalışanı 3 kişi ile yollar ayrılmış, çocuk ve ailesi ile bire bir görüşülerek onlardan da özür dilenmiş. diyeceksiniz ki bu özürler ne kadar samimi, en azından burada ''siksen bi daha kitap almam, aldırmam'' diyenlerden çok daha samimi. sende biliyorsun bende biliyorum, çocuk iki gün sonra aklına gelmeyecek ve (eğer kitap okuyorsan) can yayınlarından kitap almaya devam edeceksin. çok değil lan biraz samimi olun şurada.
  • gabriel garcia marquez'in yüzyıllık yalnızlık eserini 6.5 puntoyla basmıştır. seçebildiğim kadarıyla saatlerdir okuyorum hala 17. sayfasındayım. (bkz: doktor bu ne)*
  • franz kafka'ya ayıp eden yayınevi.

    kafka'nın dönüşüm kitabını can yayınlarından aldım. (52.baskı)

    (bkz: die verwandlung)

    kitabın sonunda kafka'nın dönüşüm'ü basacak yayınevine yazdığı bir notu koymuş can yayınları. kafka, yayınevine kitap kapağında böcek resmi olmasın diyor.

    "sakın yapmasın böyle bir şey, lütfen! böceğin resmi yapılamaz. dahası, uzaktan bile gösterilemez."

    gelgelelim, bir yandan kafka'nın bu notuna yer veren can yayınları, diğer yandan kitap kapağına nal gibi böceği koymuş. ayıp!

    kafka kitap kapağı için şöyle bir öneride bulunmuş:

    "resimleme için benim önerilerde bulunmama izin verilseydi eğer, o zaman anneyi, babayı ve müdür bey'i kapalı kapının önünde gösteren, veya daha da iyisi, anneyi, babayı ve kız kardeşi aydınlık odada, yandaki karanlık odada açılan kapıyı da açık dururken gösteren sahneleri seçerdim."

    kafka'nın bu önerisine uyan ayrıntı yayınevi olmuş, tebrikler.
  • ekşi sözlük bokunu çıkarma timinin yine iş başında olduğu yayınevi. alma aldırma ne lan? evet, olay hoş değil, yanlış. gerizekalı değilsek hepimiz farkındayız. da nedir evladım yani. adam olaya sebep olan çalışanları işten çıkarmış, aileyi aramış özür dilemiş, sorumluluğu kabul edip hatamı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım demiş, yetmemiş medyaya açıklama yapmış, evet olay doğrudur ,benim hatamdır ve düzeltmeye çalışıyorum demiş. ne yapsın oğlum ruhunuz soğusun diye , yayınevini kapatıp manav mı olsun? can öz beyefendiyi pek sevmem takip ettiğim kadarıyla, ama yaptıklarında samimiyse iyi insanmış, değilse de işini çok doğru yapan bir ticaret adamıymış ki ona da saygı duyarım. böyle bir durumda tam olarak ne tepki verilmesi gerekiyorsa, ne yapılması gerekiyorsa onu yapmış, eline sağlık.
  • hiçbir şekilde telafisi olmayan bir hata yaptıklarını düşünmeme rağmen, can özden samimi olduğuna inandığım bir açıklama gelmiş. kötü niyetli değil yani. ticari bir çıkarı yokmuş gibi. belki de ben çok salağımdır ya da okuduğumu anlayamamışımdır.

    bahsi geçen açıklama
  • normalde böyle bir konuda entry gireceğim aklıma gelmezdi. ancak can yayınlarından çıkan milan kundera'nın bilmemek kitabının 9. basımı okurken epey yordu, hakikaten. ben üşünmedim yazıyorum, umarım bir nebze de olsa biraz daha özene katkım olur.

    çeviriyle ilgili (aysel bora yapmış) ;

    fransızca bilmiyorum. ancak türkçe yetti bahsedeceğim çeviri hatalarını anlamam için.

    "günlükten boş bir sayfa kopartıyor, bir kurşunkalem alıyor ve cümleyi aktarıyor: "hüznünde yüzdüm". uzun uzun iki yazıya dalıyor:.." (s.60) -> anlıyoruz ki bir kağıda yazmış. acaba fransızca aslında bu "aktarmak" kelimesi yazmayı kapsıyor olabilir mi?

    "..., böylece keyfinin çektiği yerde kalabiliyordu." (s.67) -> keyif çekmek? hani can çeker de...

    "eğer biri, yaşadığı her şeyi belleğinde tutabilseydi, herhangi bir anda geçmişinden herhangi bir bölümü hatırlayabilseydi, insanlarla hiçbir ilgisi olmazdı; "(s. 86) -> biri tekil, insanlar çoğul. insanların insan olması gerekmez mi? bu haliyle apayrı bir anlamı varmış gibi. (ya da en azından "insan olmak"la diyebilirdi. )

    "..her gün saat akşam altıda," (s.91) -> benim bildiğim "her gün akşam", "her akşam"dır zaten türkçede.

    " fantezilerini özgür kılıyor, cüretini cesaretlendiriyor.." (s.123) -> cüret cesaretlendirmek? sadece cesaretlense ya da sadece cüretli olsa?

    ayrıca editörlük kısmından da bahsetmek gerekirse o kadar çok cümlede gereksiz virgül kullanımı var ki.. tek tek buraya yazmam imkansız, ama mesela:

    "ırena, hiç kıpırdamadan, geleceği olmayan bir hayatın bütün ağırlığıyla gözlerini dikerek, onu bekliyor." (s.126) (son virgül niye?)

    "çekler, vatanlarını, parlak zaferleri olduğu için değil, tanınmadığı için seviyorlardı; büyük olduğu için değil, küçük ve sürekli tehlikede olduğu için." (s.97) (burada vatanlarını'dan sonraki virgül niye? )

    "yanılmıştı. gelecek konusunda, herkes yanılır. " (s.99) (allah aşkına bu virgül niye? )

    gerekebilecek yerlerde de virgül yok:

    "schönberg kendisine fazla değer vermiyordu. o geleceğe fazla değer veriyordu." (s.100) (o dan sonra)

    sevgiler saygılar
hesabın var mı? giriş yap