• ülkeyi khk'lar ile yönetenler çok yakın zamanda yaptıkları bütün hukuksuzlukların cezasını çekecekleri için, bizim bu dönemde işlenen günahların kaydını tutmamız şart. meseleleri bütün boyutlarıyla anlatalım ki, ne kadar haklı olduğumuz net bir şekilde anlaşılsın. yapılan bütün meselelerin kaydını tutalım ki yapılanların hiçbirisi yarın yapanların yanlarına kalmasın.

    olayı kısaca şöyle özetleyelim: cenk hoca, ezelden beri hükümete de muhalif, cemaate de. cenk hoca'nın cemaatle mücadelesi 2010'lu yılların başlarına kadar uzanıyor. örneğin, cenk hoca 2012'de ankara üniversitesi rektörü erkan ibiş'in cemaat yurtlarına akreditasyon vermesini eleştirmiş ve cemaate yakın grupların üniversitelerde standlar açmasının türlü yollarla önüne geçmeye çalışmıştı. tabii bu yıllarda cemaat ile akp'nin koyun koyuna olduğundan, rektör erkan ibiş cenk hoca'nın bu girişimleri üzerine soruşturma açıyor ve cenk hoca'nın bu yöndeki itirazlarını engellemeye çalışıyor. ama mesele bununla bitmiyor: üniversitelerde sol hareketler ne zaman yükselse, okullarda 'ideolojik örgütler' istemezük diye çığıranlar, erkan ibiş'i akp düzenlediği siyaset akademisi adlı organizasyona davet ediyor. ibiş, pek tabii daveti kabul ediyor. cenk hoca konu ile alakalı şikayetçi olunca hakkında yeni bir soruşturma açılıyor. yetmiyor, gezi sürecinde cenk hoca ile alakalı takip kararı alınıyor, telefonları dinleniyor ve kamuya açık alanlarda takip ediliyor. tüm bu sürecin sonunda savcılık cenk hoca ile alakalı olarak 'takipsizlik' kararı alarak dosyayı kapatıyor. bundan tam bir ay sonra ise cenk hoca'nın işine khk ile son veriliyor. *

    cenk hoca pek tabii mücadeleyi bırakmıyor. üniversiteye giriş sınavında gerekli puanları aldıktan sonra, hoca olarak atıldığı üniversiteye bu kez öğrenci olarak dönüş yapıyor. ama erkan ibiş yönetmelikte değişiklikler yaparak, cenk hoca'nın üniversiteye kayıt yaptırmasını engelliyor. bilmeyenler için belirtelim: bırakın işten atılmayı falan, hüküm giymiş kimselerin bile eğitim hakları ellerinden alınamaz, eğitim hakkı anayasal bir haktır.
  • ankara üniversitesinden khk ile ihraç edilen ve bir haftalık gözaltı sürecinin ardından serbest bırakılmış olan hukukçu ve akademisyen. serbest kaldıktan sonra, "ancak umut bizi cesur kılabilir ve bu karanlık atlatılabilir" demiş. umuyorum o karanlığı atlatmaya gerçekten ömrümüz yeter hocam.
  • ankara ilef'e öğrenci olarak dönmesi, ankara üniversitesi yönetiminin yönetmeliğe "üniversiteye kayıt hakkı kazanan adayların yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası almamış veya herhangi bir nedenle kamu görevinden çıkarılmamış olması gerekir” cümlesi eklenerek engellenmiştir. temel hakların kanunla sınırlanması koşulu varken, ankara üniversitesi yönetmelikle eğitim hakkı kısıtlamaya kalkıyor. kanun devleti bile olamadığımızın göstergesi
    http://medyascope.tv/…ak-donmesini-de-engellediler/
  • yassah hemserim yassah memleketinde bugun sabah evinden derdest edilerek gozaltina alinmis insan. ilk degil, son da olmayacak belli ki, ama ulkede yasama imkani vermiyorlar bu insana bildiginiz. kendi twitter'da yazmisti ona yasak olanlari gecenlerde, bence o yuzden aldilar. tertemiz apacik anlattigi icin. umarim bir an once ozgurlugune kavusur, yasaklardan kurtulur. hem o hem diger insanlar, hem de biz, halk, kamu, genel vicdan.
  • khk ile ihrac edilen bir akademisyenim. esim ise gorevine devam eden bir akademisyen. ben baris imzacisiyken onun o metni imzalamamasi uzerine benim dustugum, onun ise dusmedigi durumlar arasi zitlik, aramizda bir suredir psikolojik bir gerilim yaratiyordu.

    bugun gerilim doruk noktasina cikti. mutfakta yemek yerken medyaskop’ta cenk yigiter’i izliyorduk. serbest birakilmasini ve icine dustugu durumu anlatiyordu. baskasi icin travma olabilecek seyleri anlatisindaki naiflik beni cok etkiledi. sen ne guzel adamsin be cenk dedim coskuyla. kocam goz ucuyla izledigi programa kucumser tavirlarla tepki gostermeye basladi. “yav birakin bu isleri”, “tssssssss” “fsssssss” vb kiskanc tepkiler veriyordu.

    icimdeki canavar kocamin o alayci tepkileriyle buyudu, buyudu, buyudu; saclarim dikenlesti, beynimdeki kan akisini artik iyice damarlarimda hissetmeye basladim. ve....

    ve bagirdim avazim ciktigi kadar: pic kurusu hiyaaaaaaaaar. korkak piiiiiiiiiiiiiic. pabucumun marxistiiiiiiii.

    iki yildir oyle biriktirmisim ki icimdeki ofkeyi, boyle bir rahatlama olamaz.

    peki o ne yapti? oturdugu sandalyeden kalkti, sandalyenin uzerine cikti, avuclari patlarcasina alkislamaya basladi ve masadaki cacigi kendi kafasina boca etti.

    bir an icin evliligimizin bitmek uzere oldugu hissine kapilacakken birden kendimizden gecercesine kahkalar attik, mufakta cacik savasi yaptik ve evet, kendimizi yatakta bulduk.

    gecmis olsun cenk...:)
  • türkiye'nin tam bir kara ütopya olduğunun canlı kanıtı. artık kafta'nın dava'sını mı okursunuz, yoksa orwell'ın 1984'ünü mü? siz karar verin.
  • hukukçu falan değilim ama sınırlı hukuk bilgimle bile, yiğiter'in öğrenci olarak kayıt yaptırmasının, üstelik de kişiye özel yapıldığı bariz bir yönetmelik değişikliği ile, engellenmesini aklım almıyor. ilk olarak, yiğiter ankara üniversitesi iletişim fakültesini kazandığında böyle bir kural yoktu. (bkz: kanunların geriye yürümezliği) diye bir kavram hatırlıyorum. ikincisi de yiğiter kamu görevinden ihraç edildi, yani kamu hizmeti vermekten men edildi, almaktan değil. o zaman bu mantıkla yiğiter'e, sağlık, adalet vb. hizmetleri de yasaklayın. bu meselenin rektörle ilgili tanımlamalarını kendime saklayarak ve naifçe de olsa, yiğiter'in buna karşı açacağı davayı kazanması gerektiğini düşünüyorum.
  • şu cümleler, bana, kendisini hatırlattı; daha doğru bir tabirle, umut etmemi sağladı:

    "...sayın bayanlar, sayın baylar, hiç beklemediğim, beni şaşırtan heyecanımdan dolayı lütfen bağışlayın beni. neredeyse yirmi yıl sonra, benimle aynı tutkuyu paylaşan insanlardan oluşan bir topluluk karşısında yeniden konuşuyorum. bir insanın yalnızca yüksek sesle düşündüğü için hayatına anlam veren şeyden yoksun kalabildiği bir ülkeden geliyorum. bir bilim adamı için hayatın anlamı, kuşkusuz, bilimin anlamından başkası değildir. sizin de bildiğiniz gibi, on binlerce insan, ülkemin bütün aydınları, 1968 yılının o trajik yazından sonra işlerinden atıldılar. bundan daha on ay öncesine kadar yapı işçisi olarak çalışıyordum. hayır, onur kırıcı bir şey yok bunda, insan çok şey öğreniyor, basit ve hayranlık duyulacak insanların dostluğunu kazanıyor ve ayrıca biz bilim adamlarının ayrıcalıklı insanlar olduğumuzun da farkına varıyor, çünkü aynı zamanda bir tutku olan bir iş yapmak bir ayrıcalıktır, evet, dostlarım, yapı işçisi arkadaşlarımın hiç bilmedikleri bir ayrıcalık, çünkü tutkuyla kalas taşımak olanaksızdır. bu ayrıcalık yirmi yıl elimden alındı, ama şimdi bu ayrıcalığa tekrar sahibim ve bundan dolayı da sarhoş gibiyim. benim için biraz hüzünlü de olsa, bu anları gerçek bir şenlik olarak yaşamamın nedenini, dostlarım, size bu sözlerim açıklayabilir..."

    (bkz: milan kundera / yavaşlık)
  • adamın dibidir. bir de aynı liseden mezunuz. bi olayı anlatırken ki atarlı ve heyecanlı hallerini betimleyemiyorum, canlı yaşamak gerekir.

    şu ara ilhan cihaner'e danışmanlık yaptığını da bu vesileyle ekleyeyim.

    adamın dibidir demiş miydim? *
  • üzücü bir ihraç. üniversitelerin yavaş yavaş çiftlik moduna girdiği görülüyordu ama biz ankara üniversitesini hala farklı görüyorduk, hani kurumsal geleneği olan bir yer diyorduk. bu ihraç gösteriyor ki artık ankara üniversitesi de bir çiftlik, barış bildirisine imza atan ve eskaza ağanın lafının üstüne laf eden kendini ihraç listesinde buluveriyor. üstüne üstlük yiğiter hakkında daha önce açılan altı soruşturmadan bir şey çıkmadığı gibi kendisi üç yıl boyunca takip edilmiş ve hakkında takipsizlik kararı verilmiş. gidişat kötü.

    ilgili link
hesabın var mı? giriş yap