• işte bu yüzden -özellikle- erkek evladı ona hayatta bi kerecik bile olsa ''seni seviyorum baba'' diyemeyecek. aslında erkekler babalarına seni seviyorum'u diyemez pek de hele hele de baba evladına sevgisini gösteremiyorsa valla sıkıcı bi iş. ben mesela babamın beni sevdiğini bilirim ama hiç bi kere de seni seviyorum baba dediğimi bilemem, o da sevgisini göstermez pek ama sever çok, hissediyorum da işte, puff garip olan baba ve sevgi mevzusu. cidden.
  • çocuk lan bu senin çocuğun, bir parçan. neymiş geçmişinde sevgi görmemişmiş e daha iyi ya görmediyse göstersin. ben okumadım sende okuma diyor mu. ben yapamadım sen yap diyor. ben sevilmedim ne boktan bir durum olduğunu bilirim o yüzden seni daha çok seveceğim desin. bu arada sevgisini gösteren baba öfkesine de hakim olur zaten.
  • çocuğundan da sevgi göremez. sevgisini göstermiyorsa bari hissettirsin.
  • şurada james earl jones'un inanılmaz bir ustalıkla oynadığı bir örneğini görebilirsiniz:
    http://www.youtube.com/watch?v=k_kgtqmvrvi
  • benim babam, babasının, yani dedemin bir kere saçını okşadığını görmemiş, babası, yani dedem, konuşurken yüzüne dahi bakmazmış, sopa gırla, şevkat sıfır, köy yerinde gördüğü en modern şey traktör, yediği en güzel yiyecek köy ekmeğine sarılı peynir ve çay ( et sadece misafirlere ikram edilirmiş ) tarlada, bağda bahçede hayvanlar gibi çalışmış, bakmış olacak gibi değil, kaçmış evinden, ne yapacağım, ne edeceğim derken polis okuluna gitmiş, polis olmuş, o süreçte asla dedemin yanına gidememiş, korkmuş, yalnız başına ayakta durmaya çalışmış, çaresiz, umutsuz ve mutsuz. benim babam bu şekilde ayakta durmaya çalışmış, gururuyla, haysiyetiyle.

    benim babam bana hayatımda bir kere ''aferin oğlum'' demedi, benim babam beni sevdi ama belli etmedi, sevgisini göstermedi, benim babam şimdi haysiyetsiz mi? şerefsiz mi? kompleksli mi? yoksa götüm kalkacak diye mi çekindi? asla hayır... benim babam hiç görmediği şeyi bana yaşatamadı, ben babamı hayatımda bir kere ağlarken gördüm, yıl 2001 ve ''çok kötü'' olarak nitelendirilen bir yere askerliğe giderken, beni tren garında uğurladıktan sonra, üzerinde paltosu ve elinde mendille, köşe başında ki, kapalı büfe nin kenarında ağlarken gördüm babamı, hareket halinde ki vagondan atlayasım geldi, bağırıp lanet edesim geldi şansıma...babam beni besledi, büyüttü, zorda olsa bana bisiklet aldı, bir dediğimi ikiletmedi, ama hiç bir zaman gözlerime bakıp'' aslan oğlum benim'' demedi, o kadar ihtiyacım vardı ki buna, o kadar hasrettim ki, ama hiç bir zaman yadırgamadım, kızmadım... benim babam bizlerin güvenliği için yıllarını verdi, evet yıllarını verdi, ''it, kopuk, hırsız, kaçakcı, terörist, bölücü, katil'' lerle mücadele etti, eve kanlı gömleğiyle geldiğini çok bilirim, ama benim babam hep bilinçliydi, haksızlıklara tahammülü yoktu, dışlandı, defalarca sürgün yedi, demokrat ve objektif olduğu için, teşkilatta istenmedi, kuyusu kazıldı, gururuyla, haysiyetiyle çalıştı, alnının teriyle emekli oldu. ben kızılay meydanında taş atarken polislere, babam yaralı başının tedavisi için hastanedeydi, protesto ettiğimde f tipi ceza evlerini, babam güvenlik çemberindeydi. çok detaya girmeyeceğim.

    unutmayın, hiç bir baba, isteyerek evladından sevgisini esirgemez... böyle birşey olamaz... bir gün nasip olur da baba olursam, doğumundan ölümüme kadar, hep öveceğim, seveceğim, ona ne kadar değerli olduğunu hissettireceğim, bunları yapmamın sebebi, benim babamdan görmemem değil. şımaracaksa el alemin dedikleriyle değil, babasının, anasının dedikleriyle şımarsın.

    anneler ve babalar kutsaldır, önemli olan farkındalık...
  • sahne korkusu olan babadır. zira uykunuzda sever, üstünüzü örtmezse rahat etmez.
  • konu ile ilgili en hoşuma giden diyalog şöyledir. meşhur film se7en'de morgan freeman'ın canlandırdığı dedektif somerset, genç polis david mills'in hamile eşi ile bir sabah kahvaltı eder. konu:

    --- spoiler ---

    mills'in eşi tracy hamiledir, bu pislik dünyaya çocuğu getirip getirmemekte kararsızdır.

    william somerset: why don't you tell me what's really bothering you tracy.
    tracy mills: david and ı are going to have a baby.
    william somerset: oh, tracy ı...ı don' think ı'm the...ı'm the one to talk to about this.
    [tracy begins to cry]
    tracy mills: ı hate this city.
    william somerset: ı had a relationship once. ıt was very much like a marriage. we got pregnant. this was long time a go. ı remember getting up one morning and going to work, just another day like any other, except it was the first day after ı knew about the pregnancy, and ı felt this fear, for the first time ever. ı remember thinking how can ı bring a child into a world like this, how can...how can a person grow up with all this around them. ı told her ı didn't want to have it, and over the next few weeks ı wore her down.
    tracy mills: ı want to have children.
    william somerset: ı can tell you now that i'm...i know...i mean...i'm positive that ı made the right decision. but there's not a day that passes that ı don't wish that ı made a different choice. ıf you don't keep the baby, ı mean if that's your decision, don't ever tell him that you were pregnant. `but if you choose to have this baby then you spoil that kid every chance you get`. that's about all the advice ı can give you tracy.
    --- spoiler ---
  • iyi bok yiyen baba.
hesabın var mı? giriş yap