• okula gidip gelirken sırt çantasını takıp kapşonlu montu ya da kabanı giymeden sadece kapşonunu kafaya geçirmek. bu suretle, çıkış zili çalar çalmaz okuldan arkadan atlı kovalıyor gibi koşarak uzaklaşmak.
  • tekli koltukları sırta gelen kısımları tepede kalacak şekilde çevirmek ve kendine küçük ev yapmak .anneden yemeğini falan o küçük evin içine getirmesini söylemek.
  • çoraptan top yapıp evde maç yapmak. abiye uçmalık at deyip, kıç kadar koridorda kafayı gözü yarmak.
  • 4 sandalye ve 1 çarşaftan çadır yapmak. hastasıydım. köşeleri 4 sandalye olan dikdörtgenin üzerine çiçekli (mecbur) çarşafı gererdim. yanlardan da sarkardı. penceresi olmadığına üzülürdüm sadece. bütün gün sözde çadırın içinde oturur, çizgi romanlarımı okur, tombi yerdim. yaş ilerledikçe başka yerlere çadır kuruluyor tabii..
  • kaset üzerine radyo dj' i gibi kayıt yapmak. özellikle iki kasetçalarlı bir teyp varsa şarkılar girilir anonslar havada uçuşur.
  • halının üzerindeki desenlerde araba sürmek.
  • çalı süpürgesini gitar olarak hayal edip
    balkonda
    sokaktan gelen geçene mini konser vermek.
  • patlak kames topu keserek kafaya şapka yapmak.
  • taso oynamak. gerçi şimdi bile gelseniz üterim tasolarınızı. bana acil taso oynayacak biri lazım. ya da çıkıp sosyal hayata karışsam daha iyi.
  • erkenden kalkmak. sabahın köründe böyle. yaz kış farketmez, yeter ki o çizgi filmlere yetişesin, he-man, she-ra, batman.. herkes senden sonra kalkar, sen koltukta zevkten dört köşeyken, mutfaktan yumurtalı ekmek kokusu gelir, biraz da kızarmış ekmekle almanya'dan tanıdıkların gönderdiği has nutella. kaldıramadığın çay kupasına ekmeği batırır batırır, sonunda ekmekten görünmeyen çayı fondiplersin. derdin, kaygının daha cümle içinde kullanılmadığı zamanlarda akşam olsa da saklambaca kaçsam dersin.

    of o kadar mı zevkliydi be her şey...
hesabın var mı? giriş yap