• bir yaşa kadar epey süt çocuğu olduğum için anam beni sokağa salmazdı. her neyse, daha bebeyken kar yağmış bizim evin baktığı arsa kıyamet gibi çoluk çocuk dolmuştu. tabi ben bu eğlenceye yalnızca camdan iştirak edebiliyorum. tek isteğim bakkala falan giderken bizim kapının önüne biriken kara şöyle bi dokunmak, ne bileyim ayak izi bırakmak falan... öyle arsaya gidip kalabalığa karışmak aklımdan bile geçmiyor. sadece kapının önüne biriken o birikintiyle temas edeceğim ya, o kadar naif. bir yandan bakkala gitmek için sebep yaratmaya çalışıyorum, bir yandan da arsayı tarumar etmiş, karı adeta yiyerek tüketmiş çocukların, kenarda kıyıda kalan o benim gözüme kestirdiğim kar kütlesini de yok etmemesi için mahsun gözlerle nöbet tutuyorum. derken, artık nasıl bir enerji yaydıysam piçin biri arada kalmış bu yeri görüyor ve camdan bakan benle göz göze geliyor... hayatımda unutmayacağım andır. o amınakodum oğlu, ağlak gözlerle bakan beni gördükten sonra nasıl bir değişim sekansına girdiyse zombi filmlerinde, neden kudurduğu ya da kudurup ne olacağı belirsiz zombiler gibi sapıttı. bana baka baka, kar topları yaptı, kar yuvarladı, kar üzerinde kaydı ve hatta kar yedi orospu çocuğu. en son kalan karları da ayaklarıyla ezerek yok ettiğinden emin olduktan sonra sırıta sırıta siktirip olup gitti.

    olgunlaşıp lezzetli bir hale gelecek meyveyi başkası yiyeceğine, tadı sası da olsa olgunlaşmadan kendi yemek; avcı toplayıcı ataların dünyanın sınırlı nimetlerinden kişisel olarak maksimum faydayı sağlama yöntemidir. ama kar öyle mi piç kurusu?
  • vardır böyle bir şey,yeni çiçekten dönmüş,diş dahi doldurmaz erikleri çalar çocuklar. bunun için ağaçlara çıkarlar, izin zaten hakgetire ... genetik kod halini almış mıdır acaba? gavur çocukları da mı böyledir? ilkbaharın esas işareti bu arsız veletler mi yoksa?
  • çalmak değil de dalmak diyelim biz ona, ve sadece erikle sınırlamayalım lütfen. aksi takdirde çocukluğumuza hakaret olur.
  • küçüklüğümde bolca şahit olduğum, mahalle çocukları hepsini bitirdiği için kendi ağacımızdan bile erik yememi nasip etmeyen hastalıktır.

    bu hastalık çocukluğumun dramıdır. çocukken hafta sonları köyümüze giderdik. olmamış olsa da kendi ağacımızdan ben de yemek isterdim, dedem" daha olmamış yeme !" derdi ve yedirmezdi. bir hafta sonra geldiğimizde de erik kalmazdı.
    edit: imla
  • olunca toprak sahibi çaldığı içindir.
  • oldu onlar yenilebilio
  • bu hastalık mahalle amca ve teyzelerini olunca hep birlikte yiyeceğiz yalanına sürükler. ayrıca fıtık eder.
  • (bkz: hangimiz yemedik cilginlar gibi)
    cocuktur cani ceker yer, yemelidir
    amma kiymetli maliniz varmis dedrtir
    hic cocuk olmadiniz mi denilir tepki veren agac sahibine
  • çekirdeği daha sertleşmemiştir. patlatmadan, daha olgunlaşmamış etlerini yemek farklı bir haz verir. çocukken apartman çocuğu harici çalmayanımız yoktur.

    ayrıca;
    (bkz: çırçır olursun evladım)
  • sadece erik değil ağaçta yetişen herhangi bir şeyi çalma hastalığı bu. bizim gibi istanbulda doğup büyüyenler tek tük denk geldiğimiz bahçelerde ayva erik üzüm ne bulursak saldırır bahçe sahibine yakalanıp belimizin ortasına kürek yemeden aşırmaya çalışırdık. içimiz mi pis nedir anlamadım 36 senedir. adrenalin isteği işte bunlar hep yoksa sahibinden istesen zaten verecek ama onu çalmanın verdiği haz o yakalanma korkusu işte tüm mesele.
hesabın var mı? giriş yap