• apartmanin karsisindaki mac yaptiginiz o "koooskoca" cim alan kucucuk kalmistir. bakkala gonderildiginizde gozunuzde bile buyuyen o yol aslinda sayili adimdir ama siz ufaciktiniz ya cok uzakti o zamanlar. yeni cocuklarin cigliklari var simdi bahcede icinizde bir kiskanclik olur, bizimdi lan orasi dersiniz, biz orda agactan agaca ip gerer ustune attigimiz sofra bezlerinden cadir yapardik. s.ktirin gidin lan ordan diyesiniz gelir. zar zor tirmandiginiz bahce duvarina basamak muamelesi yaparsiniz, gulersiniz. o duvara oturup bir sigara yakarsiniz. gozunuden bir kac damla duser "cocuktuk, coktuk, buyuduk hic olduk." dersiniz.
  • bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğini, yüzünüze adeta bir tokat gibi çarpan eylem.

    düzeltme: imlâ
  • çevremin ne kadar küçük, sokaklarımın ne kadar dar ve bunaltıcı ancak çocuk dünyamın ne kadar geniş olduğunu bana hatırlatmıştır. yaptım, böyle hissettim.
  • bu sokak, çocukluk arkadaşınızın şehit olduktan sonra adının verildiği sokak olunca maalesef yürüyemezsiniz.

    sokağın girişindeki sokak tabelasına dalgın dalgın bakarak yutkunur, ağlayacak gibi olursunuz ve geri dönersiniz.
  • sevdiğim kadını alıp yaptım ben bunu. sokak aynı da, o kapıdaki hanımeli çiçeği yoktu, az balını yemedim onun, bir de çocuk yoktu etrafta, okul zamanı da değildi, eve mi kapandılar ne? tablet ile oyun mu oynatıyorlar artık? ayıp.

    evin arkasında bir duvar vardı, "aa bak ben buradaki duvardan atlayıp şu eskiden zeytinlik olan yerde top oynardım" demiştim, ha şimdi orada siteler var, ne zeytini kaldı ne de kırmızı toprağı.
  • birkaç senede bir yaptığım eylem. ham armut yemiş gibi oluyorum her seferinde. yanımda çocuklarım ve eşim olmasa oturup hüngür hüngür ağlayasım geliyor. koşmakla bitmeyen top oynadığımız arsanın üç adımlık bir yer olduğunu görünce gülesim geliyor sonra. son gittiğimde o arsaya da bir apartmanı çoktan dikmişlerdi. evimizin bahçesindeki kiraz hala duruyor, malatya kirazı. yetişmesine asla izin vermediğimiz, kızaranlarını teker teker günlük yediğimiz kiraz. ev sahibinin oğluyla birlikte hem de. sonra okuluma gidiyorum, bina aynen duruyor. bir gün cesaretimi toplayıp içeri giresim var, giremiyorum bir türlü.
    insan hayatının en belirleyici dönemi çocukluktur. 80 yaşındaki adam oturuyor konuşmaya başlıyor o bile çocukluğunu anlatıyor. en unutamadığı anılar, anlatırken en mutlu olduğu şeyler onlar. çocuklarınızın çocukluğunu bok etmeyin, hatırlayınca gülümseyebilecekleri anıları olsun. size ve geçmişe dair.
  • tam olarak bu durumu olmasa bile bu hissi en güzel anlatanlardan biri de emrah serbestir herhalde:

    "insan bir yerde doğdu mu oralı olmuyor, o zamanlı oluyor daha çok. memleketi o zaman oluyor. doğduğumuz büyüdüğümüz şehirdeki bütün değişimleri hüzünle kaydetmemizin nedeni bu. hüzünlenmek için illa somut bir yıkıma da gerek yok. “eskiden bu okulun kapısı paslıydı ne güzel,” diye üzüldüğüm de oldu. konu doğduğumuz yerin mazisi olunca asla vazgeçemeyeceğimiz takıntılar var çünkü. renkler var, sesler var, kokular var, binlerce ıvır zıvır var. sonsuza kadar yitirilmiş anlar var. insan zamanını durdurmak istediği yere aittir."
  • [http://www.youtube.com/watch?v=omhhq2mvwxu http://www.youtube.com/watch?v=omhhq2mvwxu]

    köyden 1999da ayrılmıştık , bir ilçeye taşındık.3.sınıfa o ilçede bir ilkokulda başladım , birçok arkadaş edindim ne kadar uzun süre kalmasam da çocukluğumun en güzel 2 yılı geçti orda.birçok şeyi o evde , o sokaklarda öğrendim ben , o sokakta büyüdüm o sokakta kafamı yardım , dizlerim parçaladım.

    o sokakta kilden araba yapıp akşamları ağaçlara tırmandım ; mahalleler arası futbol maçını yaptım bundan tam 15 sene önce hatta 16 .ilk hoşlandığım , hoşuma giden kızı orda tanıdım , ramazan abinin yaptığı çikolatalı tostu ilk orda yedim , taso manyağına dönüşmeyi o yıllarda yaşadım , zehir arabalarının arkasında koştum ben , o beyaz sisin içinde kayboldum.

    köpeklerden korkmamayı öğrendim , gerekirse de onları kovalayıp kaçırmayı ; hayatımda hiçbir anlam ifade etmeyen şeylerle tanıştım , çok iyi arkadaşlarım oldu , bisiklet sürmeyi öğrenip bisiklet parçaladım , mario'da sürekli oyun bitirip arkadaşla tank oynamaktan adaptör yaktım , elektrik motorunu prize sokarak şalter attırdım , o zamanlar kuzen dayım halam vardı zamanla küçük anlaşmazlıkların nasıl büyük aile kavgalarına sebep olduğunu gördüm ;

    şimdi o şehre geri döndüm 12 yıl ardından , o şehri bisikletle dolaşmaya başladım.yürümesem de o yerlerde bisikletle o mahalleye uğruyorum ara ara , neden mi uğruyorum hayatımda bana o kadar şey katan yeri o arkadaşları nasıl unutabilirim , insan güzel günleri arıyor , ah keşke o dönemlere dönüp sabahları arkadaşlarla bisiklet turu yapsam , annem kahvaltıda yumurtamı haşlatıp zorla yedirse , sabahın köründe kalkıp okula gitsem ; ramazan abiden patlamış mısır tost kola alsam nasıl olurdu ha?

    çok güzel olurdu , oraya her gidişimde acaba geçmiştekii bu çocuğu tanırlar mı diye düşünmeden edemiyorum ne de olsa insanı mutlu ediyor küçük bir tanınma olasılığı bile.
  • o sokaklarin boyutlari ne hikmetse kucuk gelir insana. asilmaz sanilan devasa duvar bir adam boyu degildir aslinda. kislari kizaklarin pisti olan kilometrelik yokus 15 metreden uzun degildir. dallarina bir mahallenin cocugunu alabilecek dut agaci, iki adami almaz.

    boyutlarin degismesini de gec; oralara tekrar gittiginde o eski havayi, o sicak duygulari tekrar yasayabilecegini sananlar icin bir kacinilmaz hayal kirikligi muhakkaktir. 24 saatini birlikte gecirdigin arkadasin, iki kelimelik selam verirse op basina koy. cunku; o guzel insanlar o guzel atlara binip gittiler.
  • futbol oynamayı öğrendiğin yerin aslında ne kadar küçük olduğunu ve son halinin asla eskisi gibi olamayacağını anlamanıza neden olan yürüyüş.
hesabın var mı? giriş yap