• birçok şeye sahipmiş gibi görünen çoğunluğun yokluğunu izledim. gerçek olduğunu bilmek rahatsız edici.
  • 2010 yapımı ödüllü seren yüce filmi.

    --- filmin konusu ---

    mertkan 20’li yaşların başında babasının yanında çalışan bir gençtir. mertkan, genel olarak pasif, babasının yanında çalışmanın da etkisiyle kendi kararlarını alamayan bir gençtir. bir gün hamburgercide karşılaştığı gül sayesinde hayata bakış açısı değişir. gül, vanlı bir sosyoloji öğrencisidir. mertkan’ın babasına için etnisite sebebiyle gül teröristtir, mertkan’ın arkadaşlarına göre oturduğu semt sebebiyle çingenedir. bu
    sebeplerle bir an önce ayrılmaları gerekmektedir. film boyunca dikkat çeken noktalardan biri, mertkan ile babasının ayakkabılarını arka arkaya
    çıkarmasıdır. bu, aslında finale de bir göndermedir. mertkan tüm bastırılmışlığına ve gerginliğine rağmen babasını kopyası olacaktır.

    mertkan filmin sonunda başladığı noktaya geri dönmüştür. bu bir anlamda kaderine razı olmaktadır.
    --- filmin konusu ---

    --- çoğunluk filminde yer alan oryantalizm ögeleri ---

    • eve girince ayakkabıların çıkarılması.
    • eve gelen yardımcı kadının kıyafetleri, başını bağlama şekli, iki kadının mutfakta dertleşmesi.
    • ‘köylü kadın işte parfüm sürmesini bekleyemezsin’ diyerek parfüm sürmenin batılılığına vurgu yapılması.
    • cuma namazına giden baba-oğulun yan yana değil arkalı önlü saf tutması.
    • annenin 20 yaşlarındaki oğlunun kapısını çalmadan girmesi doğu kültürlerine ait çocuğun ebeveynin bir uzantısı
    olduğu fikrinin bir yansımasıdır.
    • mertkan kazadan sonra karakoldaki polise rüşvet ve evrakta sahtecilik teklif etmiştir. rüşvet ve adam kayırma
    doğu’ya atfedilmektedir. araya giren necmi sayesinde mertkan suçsuz olarak evraklarını almıştır.
    • gül’ün abisi tarafından okuldan alınarak eve götürülmesi.
    • filmde genel olarak ataerkilliğin ön planda olması
    • askerliğin kutsanması
    --- son ---
  • çoğunluğun gücüne güvenip, ihlası unutmak ile ilgili, alıntı:

    "umur-u hayriyenin, hayırlı işlerin gizli çok manileri olur. ikaz ediyor, "bu hayırlı işte bulunuyoruz daha sırtımız yere gelmez, kuvvetleştik, vız gelir " yok, yok öyle demeye hakkımız yok. daima rahmet-i ilahiyeye muhtacız. daima inayet-i ilahiye altına girmeye mecburuz yahu.

    şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. bu manilere ve bu şeytanlara karşı, ihlas kuvvetine dayanmak gerektir. ihlası kıracak esbabdan; yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz."
  • çoğunluğun çöplüğü koku ve kir bakımından daha zengindir. toplumla iç içe olanın yaşadığı sado-mazo fukaralık, duyarsızlığın genelinde de özelinde de aynı. mesela gülmenin kahkahaya evrildiği ve hayvansı seslere dönüşmeye başladığı çözülmede toplumdan tamamen sıyrılan insanı tüm saflığı ve pisliği ile görmek beni hep haddinden fazla aydınlatmıştır. şu gülümsemeyi bile bilmeyen, samimiyetten nasibini almamış, sevinci ve neşesi eşek anırtısını andıran ağızlara bir bakın..bunları görse kimbilir nasıl gülerdi pantagruel? küçümsediği insanları kahkahadan tüm kasları yırtılacak kadar güldürüp neye dönüştüklerini görerek daha çok melankolikleşirdi eminim. bakmayın, ağlamak ve gülmek eylemsel olarak dikey kutuplarda durabilirler ama edimsel olarak aynı eksendelerdir. neye güleceğini bilmiyor işte insan, tıpkı neye hüzünleneceğini ve neye aşık olacağını bilmediği gibi.
  • bu film günümüzde çekilseydi temizlikçi kadının ölümü, şiddet gördüğü için ayrılmaya çalıştığı kocasının elinden olurdu.
  • birden fazla kişi
  • abdullah ibni mesud (ra) bir gün arkadaşlarına:

    "sakın herhangi biriniz "immea" olmasın!" dedi. onların: "ey ebu abdurrahman! immea da nedir?" diye sormaları üzerine de şunları söyledi:

    "immea "ben halka bağlıyım. onlar doğru yolda olurlarsa ben de doğru yolda olur; onlar dalalette (sapıklıkta) olursa ben de dalalette olurum" diyen kişidir. allah‘a yemin ederim ki halk tamamen kâfir olsa dahi siz kendinizi kâfir olmamak için zorlamak mecburiyetindesiniz."

    (ibni batta el-ukberi, el-ibanetul kubra 1/30)
  • --- spoiler ---

    beni en çok etkileyen yer annenin mutfakta mertkan’a sizi ne kadar duygusuz yetiştirmişim demesi.
    (gözleri dolu dolu ama umutsuzca boş boş bakması)

    diğer bir sahnede temizlikçi kadının cenaze haberine ağlayan annesini görüp mertkan’ın önce atıştırmalık bir şey alması sonra annenin ağlama sebebini sorması.
    (hissizce oturup ekrana boş boş bakması)

    şantiye sonrası eve geldiğinde annenin yüzündeki yara bandını yemekten önce sorması, bu sefer annenin olayı geçiştirmesi.

    --- spoiler ---

    yalın ama yoğun bir hikaye ile memleketin 2010 yılındaki iklimi.
    sevgisizlik, iletişimsizlik, küçük burjuva, kimliksizlik, sahipsizlik, bolca ataerkil dayatmalar, bastırılmış duygular, televizyon seslerinin kaşık seslerinden fazla olması...
  • gelecek bizi yitirmez, her an kucaktayız. geleceğe umudumuzu yitirmeyelim, ama o umutsuz olmamıza bile aldırmıyor olabilir. azınlıktakiler! çok olanlar her şey değil, az olan etkisiz değil ve az olan bir türlü yok olmuyor.

    direngezi azınlığı bir an için istanbul azınlığı oluşturdu. ama ne azınlık.. çok etkili ve üretken bir azınlık.. rte üç büyük şehirde belediye başkanlığını kaybettiği halde antifaşist cephe henüz azınlık durumunda. ekrem imamoğlu henüz demokratik güç birliği yapan bir azınlık koalisyonunun başında. bir arkadaşın yorumuyla şu eklenmeli: artık eski çoğunluk yekpare değil, şaşkın; her an konsolidasyonunu kaybedebilir. dikkatli olunması gereken, yaratıcılığa ve fırsatçılığa açık kaygan bir zemin. (bkz: 23 haziran 2019 istanbul yerel seçimi/@ibisile)

    "kısaca, her ülkede, her dönemdeki okumuş kadın çoğunluğun, kendini azınlıktanmış, seçkinmiş gibi gösterme çabasındaki yarı-aydın temsilcisi." tomris uyar - otuzların kadını

    "gerek azınlık gerek çoğunluk, "biz haklıyız", "doğru (doğal) olan bizim yaptığımız (düşündüğümüz, inandığımız)," dediği halde (dediği için) karşı yanın da böyle "sanması"na şaşar. oysa bu şaşmaya şaşmak gerekir!" bilge karasu - öteki metinler

    "eski roma'da ölmek, "ad plures ire" (çoğunluğun arasına karışmak) demekti." elias canetti - ölüm üzerine

    (ilk giri tarihi: 2.7.2018)

    (bkz: çoğun), çoğunlukla, çoğu kez, çoğu zaman
    (bkz: çokluk), çoklar
    (bkz: sessiz çoğunluk), azgın azınlık
    (bkz: azınlık/@ibisile)
  • filmden ziyade belgeseldir gözümde.

    her şey bir yana tuşlu telefon, jöleli saç ve düşük bel zincirli pantolon görmekten bu kadar keyif alacağımı düşünmezdim.
hesabın var mı? giriş yap