• dedem berberdi. büyük amcamla ortaklaşa açtıkları bir berber dükkanları varmış. söylediğine göre 25 yıl boyunca kafasını kazıtmış. 25 yıl boyunca her allah’ın günü kardeşiyle ilk iş olarak biribirilerinin kafalarını usturayla traş etmişler. emekli olup, dükkanı kapatınca saçlarını kazıtmaktan da vazgeçmiş. aslında kel olduğunu o zaman fark etmiş tam olarak. oysa o 25 yıl önce kazıtmaya başladığı zamana göre daha gür saçlar bekliyormuş. bana kafamı hiç kazıtmayacağıma dair kaç kere söz verdirdiğini hatırlamıyorum.
    “saçların varken keyfine bak” derdi...

    bir gün dedemlerin evindeyiz. sabah dedem kalkmış giyiniyor. her zamanki gibi sabah yürüyüşünü yapacak niğde'nin çarşısına doğru, dönerken kahvaltı için taze ekmekleri alıp gelecek... kız kardeşim daha dört yaşına varmak üzere o zamanlar. bıcır bıcır konuşuyor. dedemi görünce fırladı gitti yanına. ceketinin eteğini çekiştirerek,
    “dede, senin kafan kel mi?” diyiverdi.
    sağır duymaz, atarmış. yaşlıydı dedem, kulakları çok ağır duyuyordu. kardeşime baktı,
    “he kızım, he! gelirken sana çukumel alacağım”

    dedemi kaybedeli yıllar oldu; hatta dedemin oğlu babamı kaybedeli de yıllar oldu. o bıcır bıcır konuşan kızkardeşimin bıcır bıcır konuşmak üzere olan bir kızı var şimdi. kardeşim çok güzel bir bebekti, kızı ondan güzel... ben ha kel kaldım, ha kalacağım.
    gıcır gıcır bir papaz keli için hayata dair bir kaç zafere ve yenilgiye daha ihtiyacım var benim.

    çokomel hala çokomel...
  • çocukluğumdur. paketini nazikçe açın, tırnaklarınızla düz bir zeminde düzeltin özenle saklayın, daha sonra şişkin çokomelin tam da üstündeki çikolata kısmını dişlerinizle kemirin ve marşmelova gömülün, afiyet olsun.
  • hayatımın en büyük utancına vesile olan yiyecek. küçüğüm, en fazla 4, bakkala gönderildim. bakkala ilk kez tek başıma gönderiliyorum, çok gururluyum. o güne kadar hep dedemle gidiyorum bakkala, bana da mutlaka bir çokomel alınıyor her gidişte. para kavramı da oturmamış tabii. neyse, alacaklarımı alıp eve geldim. elimde de çokomel.

    anneanne: aferiim
    küçük enchanter: eki =)
    a: o elindeki ne?!
    k.e.: çokomeel
    a: ben sana onun için para vermedim ki. nasıl aldın?
    k.e.: sepetteen...
    a: derhal gideceksin, bunu geri vereceksin, özür dileyeceksin. çabbuk! (sinirlendiğinde daha vurgulu konuşurdu rahmetli)

    akabinde kös kös bakkala dönülür, "özrdlm..." gibi bir şeyler gevelenir, yüzüne bakılamadan eve kaçılır, aradan bin yıl geçer unutulmaz.

    hala çok severim çokomel'i, anneannem gideli çok oldu, ve ben hala marketlerde alış-veriş yaparken çantamı açmam falan gerekirse kameraların önünde yapıyorum bunu ki bir şey çaldığım falan zannedilmesin de rezil olmayayım mazallah...
  • çamlıca'da bulunan ülker shoptan 40lı bakkal paketini 6 küsur liraya aldığım enfes şey.muz aromalısı hem kokusu hem tadı ile insanı alıp götürüyor çocukluğuna.o yıllarda sabah uyandığımda hastayım ben diye yataktan çıkmazdım.çıtır çıtır yanan sobanın arkasında keyif yapardım.babam ekmek alır gelirdi.ne oldu kızım neden yatıyorsun hala diye sorunca çokomel hastası oldum derdim.babam da cebinden iki çokomel çıkarır verirdi.yataktan ok gibi fırlardım.
  • 90'lı yıllarda bir porno dergide anadan üryan domalmış bir siyahi hatun fotoğrafı altında okuduğum, büyük puntolarla yazılmış "daldır parmağı çokomele" cümlesiyle aklıma kazınan seksi marka. çokomel parmak daldırılarak yenen bir şey değildi tabi ki, ama bunu sorgulayacak ne vakit vardı ne de ergen beynime o anda bunu idrak edebilecek kadar oksijen pompalayabilecek güçte bir kalbim. türk gen havuzu külliyatına değerli katkılar yapabilecek güçteki dergi sayfaları, yıpranmış ve yapışık olsa da o dönemki materyal sıkıntısı düşünüldüğünde benim gözümde el yazması bir eser kadar değerliydi. hem dergiyi rehin almak da olmazdı bir an önce mahallenin sıradaki ergenine devretmek lazımdı. bunların üstüne yakalanma kokusu da eklenince sayfaları sorgulamadan hızlıca geçip attım hafızaya. işte bu nedendir ki; şu gün bile insan içinde rahat çokomel yiyemem, yiyene de seni hınzır seni gidi yaramaz gözüyle bakarım. bilinçaltının siktiriboktan oyunları işte. vcd geldi de kurtulduk çok şükür o karanlık çağlardan.
    dip not: yıllar sonra da olsa bir kısım sözlükçülerin aklındaki soru işaretlerini giderebildiysem*, ne mutlu bana.
    (bkz: #4575879)
  • biz mi çok büyüdük, çokomeller mi çok küçüldü?

    marketlerde, bakkallarda bulunmaya başladı yine. geçenlerde aldım bir paket. çok ufacık, çok küçücük geldi nedense. tadı yine aynıydı. yedikten sonra kağıdını tırnağımın tersiyle düzleştirdim. sevindim falan.
  • yeni reklamı insanda çocuk olma isteği uyandırmaktadır.

    bu ne amk, verin lan mavi önlüğümü. sokarım işinize gücünüze.
  • az önce 1 liradan 5 adet 3'lü paketini aldım. bi yandan yerken bi yandan sözlüğe bakayım dedim; 9'lu paketini 1 liraya alan mı ararsın, 40'lı paketini 5 liraya alan mı... içim bi garip oldu, kazıklandım galiba. şu an konuşamıyorum, kelimeler kiyafet.. kifatey.. kifayetsiz kalıyor. ama şunu söylemeden geçemeyeceğim, siktim seni bakkal recai.
  • önce üstteki çukulatasını yiyip en sona kremasını bırakmak büyük zevkti.bide o parlak kağıdı düz yapmak adetti.
  • damat berat paşa sayesinde efsane reklam yapan çocukluğumun tatlısı.

    para versen bu kadar dolayamazsın dillere çokomel adını.
hesabın var mı? giriş yap