• bir sanctuary into the mirror black parçası aynı zamanda.

    i will not worship your deity
    there is no place in your religion for me
    slaves to the vision of a dying world
    i malign
    one with the universe, one star will shine

    who will be chosen, not one will know
    the path to the perfect way, it is slow
    all needs and all human traces of thoughtlessness
    i resign
    i pray to the alien, and we align

    greater understanding really isn't hard to find
    never will you see unless you open up your mind
    religious misdirection washes out reality
    tear down the facade and see into infinity

    communion is evolution
    of the mind to a higher form of reason
    communion, a resolution
    a search for inner peace

    i will not worship your deity
    there is no place in your religion for me
    slaves to the vision of a dying world
    i malign
    one with the universe, one star will shine

    greater understanding really isn't hard to find
    never will you see unless you open up your mind
    religious misdirection washes out reality
    tear down the facade and see into infinity

    communion is evolution
    of the mind to a higher form of reason
    communion, a resolution
    a search for inner peace

    communion is evolution
    of the mind to a higher form of reason
    communion, a resolution
    a search for inner peace
  • katoliklerin yamyam ayini. ölü isanın etini yiyip kanını içtiğini düşünerek bundan haz alan insanların toplantısı. yani düşünsenize, yolda yürürken yanınızdan geçen normal görünümlü bir adam, kısa bir süre önce bir kilisede elleri ve ayaklarından çivilenmiş, can çekişen bir adamın önünde onun etini yiyip kanını içmiş olabilir.... bence korkutucu...
  • samson'ın shock tactics albümünden bir parça.

    muscles getting weaker
    outlook getting bleaker
    sun is setting in your eye

    winter's blown your hair grey
    for many seasons now
    as you speak your willpower is drained

    now we can start the long way home

    now we can start the long way home
    call upon the energy within you
    communion will come from all around

    magnify your tiny light
    spirit blessing in the night
    feel your power surge

    now we can start the long way home

    now we can start the long way home

    now we can start the long way home

    now we can start the long way home
    rest in peace tonight
    if we find our way back there

    deaf and blind and weary;
    rest and sleep tonight
    if we build a place of peace

    so when we meet our last goodbye
    our final breath a contened sigh
    our children will be free

    rest in peace tonight
    find our way back there

    now we can start the long way home

    find our way back there

    now we can start the long way home

    find our way back there
  • 1263 senesine kadar, ingiliz kilisesince hazırlatılan ve paskalya pazarında papaz tarafından dağıtılan kutsal ekmeklerin erbezi şeklinde hazırlandığı ayin.
  • whitley strieber romanı. günümüzdeki gri renkli, koca kafalı, siyah gözlü uzaylı imajını popüler hale getirmiş bir kitaptır.
  • alice rolündeki paula e. sheppard'ın oyunculuğu ve gerçekten de obez komşu mr. alphonso'nun makyajı ile özellikle başarılı bir korku filmi olduğunu düşünüyorum.. filmde alice, ergenliğe erken ama yeni adım atan ufak bir kız olarak görünüyor zannımca.. yaş olarak 12 biçmiştim kendisine.. ne var ki imdb'yi inceleyip yaptığım hesaba göre 57 doğumlu paula e. sheppard film çekildiğinde 19 yaşında, inanılmaz..

    ayrıca brooke shields'i 11 yaşındaki haliyle, kesinlikle güzel ama çekilmez bir şımarıklıktaki "karen" rolünde görebilirsiniz filmde..
  • christopher walken'ın rol aldığı her filmi izlemeli düşüncesini destekler nitelikte bir uzaylı paranoyası şahaseri.
    --- spoiler ---
    kaçırdıkları insanları buharlardan ve çıplaklıktan anladığımız kadarıyla hamama götürüp keselemeleri, uzaylıların türk olduğu düşüncesini destekler gibidir. uzaylı mitinin bir parçası olan anal probe hikayesinin de bu filmde doğmuş ya da ilk kez gösterilmiş olduğunu tahmin ediyorum.
    --- spoiler ---
  • yorgun bir günün ardından belki de izlenebilecek filmlerden biri. hiç yanılmamışım, hiç pişmanlık duymadım, öyle ki böylesi bir filmde olabilecek en berbat, en gerzek uzaylı tipleriyle bu filmde karşılaştım. hatta christopher walken 'ın canlandırdığı esas oğlan whitley strieber 'in (aynı zamanda filmin kendisinden uyarlandığı otobiyografi niteliğindeki kitabın da yazarının adı budur. http://www.nndb.com/…0047673/whitley-strieber-1.jpg - http://images.amazon.com/…380703882.01.lzzzzzzz.jpg ) uzaylılarla temas sahneleri belki de türünün en kötüleriydi, bile diyebilirim. böylesi sahneler ancak kültleşebilir braz da kendi ağırlığını kendisi yaratır filmlere özgü olmalı, diye de bol bol düşündüm. aksi takdirde yani bu sahnelerle ciddi ciddi , hiçbir gönderme olmaksızın bu şekilde temasların, bu şekilde uzaylıların varlığını işaret ettiği anlatılmak isteniyorsa, bu sahnelerin yanında o çok eleştirilen signs 'daki sahneler bile bir başyapıta aitlik özelliği taşıdığı söylenmelidir. öyle böyle değil, strieber 'in sonunda gidip de içine daldığı uzaylıların uzay mekiği midir nedir, o bol aydınlık ve duman dolu (evet uzaylılar da meğerse duman yoluyla gizem havası katıyorlarmış olaya, bilmemkaç bin yıllık bir gelişim farkı var aramızda behey..) mekanlarında bir sihirbaz bozuntusu ve yardımcısının varlığı mı dersiniz, salak salak dans eden uzaylılar ve strieber'le çeşitli şekillerde tokalaşan her halinden kostüm giymiş olduğu anlaşılan tıknaz adam veya çocuğun canlandırdığı uzaylı ve diğer arkadaşlarının pelerin gibi bir şey giymiş oldukları gerçeği üst üste gelince mutlaka bir gönderme, ince bir alay sezinlemek istiyorsunuz. filmin bence kendince çok derin bir felsefesi yok. sadece birkaç yerde, çocuk (joel carlson) tarafından dile getirilen "tanrı var mı - gerçek mi?" veya "uzaylılarla olan temasımızı tanrı mı istedi, yoksa o küçük doktorların (!) eline bizi tanrı mı bıraktı?" gibi sorular üzerinden tanrı ve evrende yalnız olup olmadığımız hususu üzerinde düşündürtüyor. fakat bu pek düşündürten (!) sahneleri toplasanız filmin yarısını götürmüş sayılmazsınız. zaten filmin son sahnelerinde; karısı anne strieber 'in (lindsay crouse) "tanrının bir çok yönü vardır. tanrı'nın maskeleri.. -evrendeki diğerleri- çok uzaktalar, çok ilginç ve farklılar.." vurgusunda da olduğu gibi, w. strieber 'in dünyanın küçüldüğü, bu yüzden de yeni birileriyle tanışma fikrinin iyi olabileceği üzerine söylemi bir başka fikirsel ilginçliği oluşturmakta. zaten bir ilginç boyut da şudur; filmin adı olan comunnion'ın 'tanrıyla bir olma' manası da vardır. bu açıdan bakılırsa, belki hikayeye (hem kitaba, hem filme) hiristiyanlık temelinde çok başka manalar da yüklenebilir.

    ancak olaya şu açıdan da bakabiliriz; filmin imdb 'deki sayfasında ( http://www.imdb.com/title/tt0097100/ ) ilker yücel 'in yaptığı yorum da kayda değerdir. hikaye aslında, strieber'in, kendisinin uzaylılar tarafından kaçırılıp kaçırılmadığıyla ilgili değil de, bu ilginç olayı kendisinin nasıl değerlendirdiği üzerinde şekilleniyor, asıl vurgu kafasında yaşadığı gel git'lerde ve özellikle de karısına ve çocuğuna bunu yansıtış şekillerindedir. zaten eğer ruhsal tedavi veya destek görmezse, bayan strieber, boşanabileceklerini bile ima edebiliyor. yani ilişkilerini sersemleten asıl olay, strieber'in kaçırıldıktan sonraki davranışlarıdır, ailesine bu olayı yansıtışıdır. -ilk başta geçici epilepsi şüphesiyle yaklaşılan daha sonra olmadığı anlaşılan- kahramanımızın konuşarak, paylaşarak tedavi grubunda, yazar olması sorun yaratıyor. başka kaçırılma vakalarının kurbanları, kendi hikayelerinin medyada alay konusu edilmesinden şikayetçiler. adamımızın da yazar olması, onları işkillendiriyor, rahatsız ediyor. aslında içlerinde en samimi duran da bizzat strieber'in kendisi, o da ayrı.

    yine filmde bir ayrıntı da; strieber'in uzaylılarla temasının, roman yazmadaki yaratıcılığını yitirdiği ve hatta yitirmiş olmasından korktuğu bir anda gerçekleşmiş olmasıdır. zira filmin sonlarına doğru altı çizilen; strieber'in zaten çocukluktan beri dış dünyanın varlıklarıyla -farkında olmadan ya da bunu unutarak- irtibat halinde olduğu düşüncesi, acaba bugüne kadar yazmış olduğu eserlerindeki yaratıcılığın kaynağının dış dünyada bu küçük , çirkin yaratıklarda mı olduğu sorusunu da kafalarda düşündürtüyor. şimdi tam da bu yeteneğini kaybettiği noktada, yeni bir harç niyetine onunla irtibata geçmişlerse? on, azalan hatta neredeyse kaybolan yeteneğini geri vermek için böylesi bir teması gerçekleştirmişlerse? filmin sonundaki kabulleniş ve rahatlamayı düşünürsek, pek üzerinde durulmasa da bu bahis üzerinde de kafa yormamız gerektiği düşüncesi pek yabana atılır değil.

    filmi alıp götüren eric clapton soloları 80'lerin havasını fazlasıyla veriyor. hatta ilk başta söylediğim gibi yorgun bir günün ardından tellere böylesine dokunuşların yarattığı o büyülü melodiler ilaç gibi geliyor insana.

    sonuç itibariyle, bu tarz hikayelere ilgi duyuyorsanız, bu filmle ilginç bir deneyim yaşayabilirsiniz. fazla film izlemek göz çıkarmaz.
  • 2008'in en iyi albümü. (bkz: septic flesh)

    track listi;
    1. lovecraft´s death
    2. anubis
    3. communion
    4. babel´s gate
    5. we, the gods
    6. sunlight/moonlight
    7. persepolis
    8. sangreal
    9. narcissus

    communion 'ın dergilerden aldığı puanlar;

    rock sound magazine - 9/10
    terrorizer (uk) "the apocalypse is here. run for your life." 9/10
    metal hammer (gr) - 9/10
    rock hard (gr) - 8,5/10
    legacy (ger) "all flesh is weak? not this irresistible temptation." 12/15
    rock hard (fr) "album of the month'' a dark and bombastic return - 8.5/10
    norway rock magazine (nor) - 4,5/5
    www.imhotep.no (nor) - 5/6
    www.lordsofmetal.nl (hol) - 85/100
    rock hard (sp) - 8.5/10
    inferno magazine (fin) - 4/5
    aardschok (bel) - 82/100
    rock tribune (bel) - 97/100 (bel)
    mindview platina (bel) - 7/7 (bel)
    scream magazine (no) - 6/6
    metal hammer (ger) - 5/7
    hard rock (fr) - 9,5/10
    orcus (ger) - 8,5/10
    monster magazine (no) - 4,5/5
hesabın var mı? giriş yap