13 entry daha
  • ismail küçükkaya, ilber hoca ile olan sohbetlerinden derlediği bu kitabı piyasaya çıkarmadan önce motivasyon kaynaklarından birini şu şekilde özetlemiş:

    "tarih sürekliliktir, kopamaz. kesintiye uğramış gibi görünse bile akmaya devam eder. tarihimiz bir bütün ve onu anlamak için kopuş-süreklilik ilişkisi içinde ona bakmak zorundayız. biz onu görmesek, yokmuş gibi davransak bile o kendi mekanizmasını çalıştırır. bu kitabı yazmamızın temel sebebi budur."

    ilber ortaylı da sonraki bölümlerden birinde yine bu konuya ilişkin olarak şu şekilde bir örnekleme yapmış:

    "türkiye cumhuriyeti'nin üzerine kurulduğu topraklar osmanlı devleti'nin anavatanıdır. bu nedenle cumhuriyetle beraber devlet devam ediyor; diliyle, diniyle toprağıyla ve insanlarıyla elbette osmanlı'nın halefi biziz. türkiye bir "reddi miras" hakkına sahip değil. ermeni olayları tartışılırken de kimileri "onu yapan osmanlı'ydı, biz başka bir devletiz," dedi. bu büyük bir saçmalıktır. eğer bir ermeni sürgünü olmuşsa bunu yapan bizim dedelerimizdi. eğer masumsa da bizim dedelerimiz masumdur."

    öte yandan bir başka bölümde "tarih"e nasıl yaklaşmamız gerektiğini de güzelce eklemiş:

    "1950 öncesinin tek partisinden bahsetmek artık politika kürsülerinin değil, 20.yüzyıl tarihçiliğinin işi olmalıdır. tarih öğrenilmeli; devamlı öğrenerek saplantılarımızdan kurtulabiliriz. tarihin yakasına yapışarak hesaplaşmak çıkar yol değildir. tarihin bilançosu çıkarılır."

    dolayısıyla iyisiyle-kötüsüyle, saltanatın koca imparatorluğuyla ya da atatürk'ün yepyeni cumhuriyeti ile "özünü unutmaması" ve tüm değişim&gelişim sürecini bütün halinde değerlendirmesi gerektiğini anlatmaya çalışmış. hatta tarihte çok daha geriye, orta asya'daki atalarımıza kadar giderek bugün hala söylenilen "her türk asker doğar" sözünü kanıtlar nitelikteki savaşcı, özgürlükçü ve teşkilatçı kimliğimizi de anlatmaya çalışmış.

    bu detayları anlatırken en dikkat çeken noktalardan birisi olarak; tüm liderlerin iyi veya kötü yönlerini kendince aktarmaya çalışmış. örneğin malum safına rağmen vahdettin'in dahi iyi tarafını (kaçarken hazineye çökmek ya da devleti kötülemek amacında olmadığını) veya menderes'in çok büyük bir ekonomik kalkınma yaratırken öte yandan bazı önemli değerlere&tarihe sahip çıkamamasını; daha da ileriye gelirsek akp/erdoğan döneminin partiye/davaya sahip çıkma, çalışkanlık vb. konularda öne çıktığını; öte yandan eğitim ve çarpık kentleşme vb. konularda ise gereğini yapamadığını (bazı yerlerde yerin dibine sokmuş) anlatmaya çalışmış. özetle son yüzyılın tüm hükümetlerinin, liderlerinin ve oluşumlarının (2. abdülhamit'ten bu yana ittihat ve terakkiciler, jön türkler, mustafa kemal ve arkadaşları, inönü, menderes, demirel, özal, ecevit, erdoğan vs. olumlu-olumsuz taraflarını "kendince" anlatmaya çalışmış.

    bu anlamda "temel bir özet" geçilmeye çalışılmış. ortaylı'nın bazı bölümlerde direkt sadede gelmeyip konuyu uzatması/topu taca atmasını eleştirebiliriz; ama şu da var ki adam bu topraklarda yaşayan belki de en donanımlı tarihçi. dolayısıyla sıradan bir insanın aksine konuya direkt dalmaması ya da kısa cevaplar tercih etmemesi normal karşılanabilir. muhtemelen düzensiz ve rastgele yapılan bu sohbetlerin bu şekilde derlenmesi de kolay bir iş değil diye düşünüyorum.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap