• hiç bir zaman hakettiği ilgiyi devşirmemiş, psikolojik yabancılaşmanın el kitabı mahiyetinde okunacak bir kasaba ümitsizliği romanı.
  • kemal bilbaşar romanıdır.
    yalnız benden ve senden ibaret bir dünyada, kurulmuş bu düzenin sonsuzluk vehmi içinde, niçinsiz, açıklamasız bir yaşam sürseydim, senin o küçük yavrunun oklarına yaraşır bir hedef olamaz mıydım? neden karanlıklara düşman olmadan, aya karşı şarkı söyleyebildiğim ve mezar taşları üzerinde tahterevalli oynadığım günlerde, parmaklarına kına yakan küçük kızlardan biri halinde karşıma çıkmadın? niçin beni uçuruma gerilmiş bir ip üzerinde, binbir korkunun kasıp kavurduğu bir denge oyunu içinde buldun? aşkın bir ölüm oyunu olduğuna öğrenmeme ne gerek vardı? bir koza içinde kendini uzun zaman hapseden ve ölümünden az önce kanatlanan bir tırtıl gibi benim de yaşamım sonuna mı yaklaştı? ne olursa olsun gözkapaklarım anıların tatlı yorgunluğu ile kapanırken, bir gün uçmuş olduğumu hatırlayabileceğim için sana minnettarım. kısa bir uçuş için, uzun bir zaman karanlığa alıuşmak gerektiğini öğrendiğime de memnunum. artık anlıyorum ki biz burada sürekli bir hazırlık içindeyiz. böyle bir hazırlığımz olmasa doğmaya ve ölmeye nasıl rıza gösterirdik?

    diyen roman.
  • varoluşçuluk üzerine oturtulmuş ilk türk romanıdır. albert camus'un yabancı adlı romanından yaklaşık bir yıl önce yazılmıştır. gözden kaçmış romanlarımızdan birisidir.
  • hamit adlı kahramanını konak meydanı'nda denize nazır yatırıp sikmek istediğim kemal bilbaşar romanı. okudukça sevecek, sevdikçe okuyacağınız bir roman.
  • ilk okuduğum bir edebiyat yazısı sonucu farkına varmıştım kemal bilbaşar'ın ve kitabı denizin çağırışı'nın.
    ben de nedense hep bir kitapla eşlemişimdir bu kitabı zihnimde. ne zaman bu kitabı hatırlasam, eşlediğim kitap da gelir hemen aklıma.
    kitap için;
    (bkz: yer altından notlar)
    (bkz: zapiski iz podpolya)
  • enteresan bir kemal bilbaşar romanı.

    beni bu kadar etkileyebileceğini düşünmüyordum doğrusu. yalın bir anlatımı var, dili sade ve anlaşılır, benzetmeler özgün. kitabın ve yazarın dünyasının içine dalındığında gerçekten farklı duygular hissediliyor. kahraman başlı başına tuhaf bir karakter, yaşadıkları ve arayışları okuyucuyu bunalıma sürükleyebilecek kadar içten ve gerçekçi. bir sesin peşinden koşmak, hiç bilinmedik bir şehre gitme cesareti göstermek, olduğundan farklı görünmek ve içindeki asıl kimliği saklamak belki de pek çoğumuzun yaptığı ya da kimi zaman yapmak zorunda kaldığı şeyler.

    --- spoiler ---

    kahraman bunca maceraya rağmen elbette sonunda mutluluğa ulaşmıyor. yaşadığı derin sefalet ve hayal kırıklığı sonucunda, onu çağıran asıl sesin asla karşı koyamayacağı ölüm olduğuna karar veriyor.

    --- spoiler ---
  • 90'larin basinda okumus, fena etkilenmistim. o vakitler cevremde bu kitabi okuyan yoktu sanirim. yabanci, yeraltindan notlar tadinda bir eserdi. simdilerde de kitabi okuyan pek yok gibi. demirkubuz'a diyelim bir filmini yapsin, gorun o vakit sanat sevicileri.
  • başlangıçta bana yusuf atılgan'ın anayurt oteli'ni hatırlatan roman, sonlara doğru takındığı aceleci tutumla usta işi bir romandan sıradan bir romana geçiş hissi veriyor.

    kitabı merak edenler için kısa bir bilgi;

    https://www.instagram.com/…afdq/?taken-by=bookogina
  • hiç öyle başyapıt falan olmayan, hatta kalburüstü bile sayılamayacak bir psikolojik roman denemesi. bilbaşar'ın sonraki eserleri gerek kurgusal gerek teknik anlatım teknikleri bakımından çok çok daha üstündür.

    (bkz: cemo)
    (bkz: memo)
  • kemal bilbaşar'ın 1941'de tamamladığı psikolojik romanı. hakkında pek çok tespit, yorum ve inceleme yapılmış ama beni rahatsız eden bir yaklaşım oldu, o da şudur;

    "denizin çağırışı, 1943’te yayımlanmış fakat roman 17 eylül 1941’de izmir’in karantina semtinde bitmiş. yabancı’nın yayımlanması 1942. bilbaşar’ın bu romanı okuması olanaksız."

    demir özlü'nün kaleminden çıkan bu cümleler, yazarı sanki camus, satre etkisi olmadan böyle bir şey yazamazmış gibi görmesinden ve öyle olmadığı için de onu takdir etmesinden ileri geliyor. neden onlardan etkilenmek zorundayız. bizim kendimize ait varoluş sıkıntılarımız olamaz mı. bu sancıları edebiyata dökmek konusunda niçin başka bir roman etkisi altında kalalım?
hesabın var mı? giriş yap