• birine zarar verdiğimi düşündüğümde sessizce dinlediğim rhcp şarkısı. onun iyiliği için ondan vazgeçtiğimde de dinledim, günlerce dinledim, günlerdir dinliyorum. bir şekilde avuntu şarkım oldu bu sıralar.

    i got dosed by you and
    closer than most to you and
    what am i supposed to do
    take it away i never had it anyway
    take it away and everything will be okay

    ama umutsuz bir avuntu değil bu, kötüleşmek yerine iyi kalmayı seçtiğim için huzurluyum da aynı zamanda.
  • iliklere kadar huzur aşılayan bir şarkıdır ve rhcp sevmeyenler de bu şarkıyı sevebilir. her sözü ayri güzel. kimi zamanları ise daha anlamlı kılan bir bebektir.
    dinleyin pişman olmazsınız.
  • yıllar geçse de hissettirdikleri değişmiyor bu şarkının.
  • john anthony frusciante'nin gruba dönüşüyle beraber konserde icra edilmesi gereken red hot chili peppers şarkılarından birisi. malum john'un back vokalleri ile beraber canlı olarak hiç çalınmamıştı.
  • bir rhcp parçası.

    "show love with no remorse" ve "take it away, i never had it anyway" kısımlarını özellikle seviyorum. john frusciante gitarı ve geri vokalleriyle çok yakışıyor şarkıya, hafif bir hissiyat veriyor.
  • üzgün gülüşleri anlatan pamuk gibi rhcp şarkısı.

    not: zalimsin john.
  • rüya gibi gitar katmanları, frusciante vokali ve harmonileri ile aşmış rhcp şarkısı.
  • 2019 yapimi, ilginc belgesel.

    normalde insanlari, mental zayifliklari ustunden acimasizca elestirip, horgorebilen birisiyim. ancak, depresyon ciddi bir hastalik, bagimlilik yaratan receteli anti-depresanlar da ise yaramaz hale gelince, bu arkadaslar ustunde, tedavi olmak ve receteli sentetik ilaclarin bagimliligindan kurtulmak icin, mikro dozla azar azar, mantar vb bitkisel uyusturucular deniyorlar vs.

    ozetle, ilac endustrisinin, depresif ve potansiyel depresif insanlari, nasil suistimal ettiklerini anlatan bir belgesel bu ayni zamanda. tamam belgeseldeki tipler, gerek receteli ilaclar ya da gerekse alkol ve uyusturucu bagimliligi ile kolay yolu secmis olabilirler ancak, elemanlarin zaten umurunda degil ki, kendilerine kalsa intihara meyilli, skerler yeter diyip gocup gidebilecek kafada insanlar. o yuzden kendilerini suclayamiyorum da. sonucta bunlar zevk ve keyfe keder bagimli hale gelmis tipler de degil yani.

    ilgincmis. ama bitmedi, belgeselin ortalarinda, mushroom vb deneysel seyler de cozum olmayinca, iboga denen birseyi denemeye karar veriyorlar, afrikadan bir bitkiymis de, tum bagimliliklari skip atiyomus da bilmem neymis de vs. asdasdas yanniz, bu iboganin uygulandigi rehabilite merkezi ve yetkili tipler, baya sıkıntılı. asdasdasd sahsen bana deseler ki, seni bunlar tedavi edecek, ""eyvaah, fena bi tezgahin icindeyim sanirim"" derdim. asdasdas

    bi de hikayeyi anlattiklari hasta kizimiz, lost'taki kate olarak bildigimiz evangeline lilly ye pek benziyor. ilk yalandan bakarken, aaa kadin ne hallere dusmus dedim icimden. asdasda
  • 8 sene önce. ankara'da ayrıldık. birbirimize zaafımız olduğunu her zaman biliyorduk. ayrı şehirlerde ayrı insanlar olarak 5 sene yaşadık. sonunda tekrar görüştük. uzun telefon konuşmaları, sabaha dek sürüp giden mesaj yağmurları. aynı şeyleri yaşamış, aynı grupları dinlemiş, aynı noktadan bakmıştık hayata. ayrı olsak da ruhlarımız hiç ayrılmamış.

    hayır birlikte olmadık, uzaktaydık ve yapamayacaktık. ara ara hep konuşmaya devam etttik. ben özledim ona yazdım, o özledi beni aradı. hayatımızda biri olsa da hep kabul ettik birbirimizi.

    buluştuğumuz zamanlarda dokunmamak için birbirimize söz versek de bar tuvaletlerinde, taksi koltuklarında hızlandı kalp atışlarımız, uyumumuzu hiç kaybetmemiş olmamıza şaşırdık.

    bu sabah konuştuk, çok özlemiştik. ofisteki masama geçtim, akşamdan kalma duygusallığının üzerine eklenen bu şarkı oldu. boğazı ve yeşillikleri izlerken önce şarkının sözleri doldu kulağıma.

    ''way upon the mountain where she died,
    all ı ever wanted was your life,
    deep inside the canyon ı can't hide,
    all ı ever wanted was your life.''

    kulağıma dolan sözler gözlerime sirayet etti, gözlerim yaşardı. saklamaya çalışırken kendimi usul usul not aldım kağıdıma.

    ''bir gün. ölecek olmasının hüznü, yan yana olmanın fikriyle bir bulantı haline getiriyor tüm duyguları. bataklığın içinde nefes alan bir çiçeğin sabahın ilk ışıklarıyla yaptığı son dansı, verdiği son selamı. ''

    bu hisler için ne diyeceğimi bilmiyorum, sanırım teşekkür ederim.
  • gercekten ama gerçekten dünyanın en güzel şarkısı olabilir. bı rhcp harikası.
hesabın var mı? giriş yap