• büyük usta sam raimi'nin yeni filmi. köklerine dönüş, eski defterleri açma filmi. son zamanlarda ayda 5 tane film yapan korku filmcilere, öyle değil de sanki böyle yapılır dersi gibi olacağını umuyorum, doğum günümde gösterime giricek olması sebiyle de daha bir korkmak umuduyla bekliyorum.

    aha imdb http://us.imdb.com/title/tt1127180/

    aha da trailer http://www.bloody-disgusting.com/…layer.php?id=2827
  • ön gösteriminde izleme imkanı bulduğum; sam raimi’nin korku türüne dönüş yaptığı son filmi.

    army of darkness’i bundan seneler önce izlemiştim ve izlerken beni oldukça eğlendirmişti. drag me to hell’e giderken de benzer tadda bir film izlemeyi umuyordum ama ya benim zevklerim çok değiştiğinden ya da bu film başarısız olduğundan o tadı uzaktan yakından alamadım.

    drag me to hell, izleyiciyi ani ses efektleri ve görüntülerle ‘irkiltmek’ ve abartılmış bazı sahnelerle iğrendirmeye çalışmak mantığı üzerine oturtulmuş. senaryosunda pek bir numara yok. ne korkutucu ne de komik.

    olmamış.
  • an itibariyle 8.2 gibi muazzam bir imdb puanıyla korku filmleri türünde en yüksek puanlı yedinci film durumunda.sam raimi nin hatrına mı bu gül puanlar yoksa klişelerden uzak,yeni yaratıcı bir içerikle mi karşı karşıyayız merak ediyorum doğrusu.3 haziran'da türkiye'de gösterime giriyormuş.

    izledikten sonra edit:evil dead fanlarını az çok tatmin edeceğini düşündüğüm yine aynı çizgide izlenesi bir film olmuş.
  • imdb'de 3 haziran'da türkiye'de gösterime gireceği yazmasına rağmen şu anlık öyle bir şey yok; gelecek hafta programında da görülmüyor.

    edit: tabii july'le juni'yi karıştırırsan böyle olur :)
    roteiro düzeltti hatamı; bazı yerli siteleri de haziran demişler, olur öyle.

    yedibin küsür oyla şu an 8,1 puanı var, sam raimi geri dönmüş görünüşe bakılırsa.
  • tum korku kliselerini kullanan, bunu yaparken de inceden inceye kendini tiye alarak yuzunuze gulucukleri konduran super eglenceli seyirlik. lunaparktaki korku tuneli gibi. hem her dakka koltuktan sicratiyor, hem de eglence bitip gun isigina ciktiginizda yuzunuzde bi tebessum kalmasini sagliyor. hasilatini "based on a true event" kaypakligina baglayan cercop horror (thriller degil ) deryasinda, bu sene verdigim her kurusun hakkini veren tek korku filmi.
  • night of the demon'a* refere edilen ve thinner'la* konu benzerliği olan fantastik korku filmi.

    --- spoilerımtrak ---
    filmdeki sinek; taşralı kızın, sevgilisinin aristokrat annesince nasıl göründüğünü sembolize ediyor gibiydi.
    --- spoilerımtrak ---
  • kesinlikle alt metni olan bir filmidir. çünkü o alt metin olmadan oldukça sıradan bir korku filmidir. biraz stephan king'in thinner'ı biraz da exorcism ve bilimun korku klişelerini barındırıyor.

    --- spoiler ---

    christine brown karakteri aslında paraya ve mevkiye tapan bir kişiliktir. ve başına gelenler bir bakıma terfi hırsı yüzündendir. filmin başında yaşlı kadının huzur evinde kalamam diye yalvardığı sahnede siz de "yahu ver krediyi şu zavallıya be!" dersiniz. çünkü hakikaten iç parçalayıcı bir durumdur. hatta christine kadının durumundan epey etkilenmiş gibidir. ancak azılı rakilbine bir bakış atar bir de kendisini bekleyen müdür yardımcılığı pozisyonuna ait masaya... ancak olay bununla da bitmez kendisinin deliler gibi olmaya çalıştığı herşeyin aksini sembolize eden bu kadın, kendisi ne kadar güzelse o kadar çirkindir ve en son olarak da masaya çıkardığı iğrenç protez dişleriyle çirkinliğine iğrençlik katmıştır. çünkü o protezler hem çirkin ve pistirler yani çirkinliği ve sefaleti sembolize ederler, hem de protez açık ve net bir şekilde yaşlılığı tamamlayan, onu temsil eden bir nesnedir. kızımızın film boyunca o protezlerden kaçtığını görürsünüz. yaşlı çingene bir şekilde, onun yakasına her yapıştığında dişlerini göstermiş ısırmaya çalışmıştır. arabadaki didişme sahnesinde o protezler izleyicinin gözüne sokulur adeta.

    gelelim final sahnesine. tam da diyorsunuz ki hırslı christine gitti, yaşadıklarından ders çıkarmış olan arınmış bir kızcağız geldi. kendisi de zaten içten bir şekilde sevgilisine "ben o kadına kredi vermediğim için suçluyum, kendi seçimimdi" falan diyor. bir anda kızın kafasının üzerinde altın bir hale belirdiğini düşünüyorsunuz. ama christine sevgilisiyle buluşmadan önce ne yapıyor? vitrinde beğendiği güzel bir kabanı satın alıyor ve sonra aniden her şey tepetaklak oluyor ve christine yeni kabanıyla birlikte cehenneme yollanıyor.

    bütün bunlardan sonra bana film sanki hristiyanlık kokuyor gibi geldi. bu taraftan bakınca taşlar yerine oturuyor gibi. olaylar aç gözlülük ile başlıyor. ve klasik şeytan-ademoğlu çekişmesindeki gibi kimse kahramanımızı zorlamıyor, o seçimini kendi yapıyor ve peşine takılan kötü ruh onun ruhunu istediğini söylüyor ve bir yerinde "ruhun benim" diyor. ben bu noktada lanetlenmenin "günahların karşılığında çekilen cehennem azabı" olarak ele alındığını düşünüyorum. yalnız bu ruhları avlayan yaratığın adının lamia olması konusunda hiç bir fikrim yok. zira mitolojideki lamia'nın özellikleri ile pek uyuşmadı benim filmden anladıklarım.

    --- spoiler ---
  • sadece ani seslerle korkutan, genelini gulerek izledigim korku filmi. konusan keci, duvarda yuruyen ruh, lanetlenmis dugme gibi ogeler var filmde, siz dusunun artik. yalniz imdb'deki yuksek puan daha cok filmin sonundan kaynaklaniyor sanirim; kaliteli cekim, kurgu ve raimi'nin hatrina ortalamanin ustune zorla cikarabiliriz. imdb'de filmin felsefesi cok tartisilmis, acayip teoriler var ama film ortada, gerek yok oyle okuz altinda buzagi aramaya.

    --- spoiler ---

    filmin mutlu sonla bitmemesi en can alici nokta olmus zaten, son zamanlarda boyle filmler de artmaya basladi diyebiliriz... yuksek puanli korku filmleri boyle oluyor genelde..

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap