• eskiden sizin veya başkalarının gözünde asla dediğiniz şeylerin zamanla kabul edilebilir olması. misal bundan 20 sene önce annem 32 yaşında hamile kaldığında, tüm aile 30 yaşından sonra çocuk mu yapılır, diğer çocuklarınla arasında 10 yaş var vs. derken şimdi nerdeyse 30'larından önce çocuk yapan insan yok. eskiden 20-21 yaşlarındaki hatunlara evde kalmış, erkeklere ise tüh yazık ev geçinderecek hali yok denirken artık o yaşlarda evlenenlere deli gözü ile bakılır oldu. hoş 30 yaşında bekar kadın başlığında yazılanları okuyunca halan aynı kafa da ergenlerin olduğu görülüyor ama 27-28 yaşlarına gelince onlarında fikri değişecektir.

    bu sadece bir örnek ama geriye dönüp bir bakın 10 sene önce bunu asla yapmam dediğiniz şeyleri artık yaptığınızı, yadırgadığınız şeylerin artık normal geldiğini hatta bazı konularda 180 derece farklı düşündüğünüzü göreceksiniz.
  • olgunlaşmak ile ilintili bir durumdur, büyümek ile doğrudan doğruya ilişkisi yoktur.
  • zaman sarkacında bir o yana bir bu yana salınmaktır. zaten asıl önemli olan da tek bir halde olmak değil, salınımın ta kendisidir. evrimsel bir tekamül...
  • aşkım da değişebilir gerçeklerim de
    pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
    yangelmişim dizboyu sulara
    hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
    hiçbirinizle döğüşemem
    siz ne derseniz deyiniz
    benim bir gizli bildiğim var *
  • ben küçüktüm, çok küçük...
    çırpı gibi bacaklarım vardı. çok zayıftım. saçlarımı tepeden keçi yapar ananemin o bahçesinde koşa koşa oynardım. ceviz ağacındaki salıncağımda tüm gün sallanır, yan evdeki havuza bakıp iç geçirirdim. kocaman duvarları vardı bahçemizin, o duvarın tepesine çıkar, korkuluğa sırtımı yaslar hikayeler yazardım, gün batımını o bahçe duvarından izlerdim. asma bahçesinde yaprak toplar, üzüm yerdim, bir de ananemin küpelileri vardı. rengarenk... morun en güzel tonları o çiçeklerde vardır. en canlı pempe küpelilerdedir yine. yaseminler, zambaklar, güller. her renk gül. kadife gibi. ananemin bahçesinde... akşamı başkadır ananemin evinin. akşamlar ayrı bir güzel kokardı. baykuş sesleri duyulurdu, korkardım. gece oldu mu ayın en güzel görüntüsünü, kafamı yukarıya kaldırdığımda görürdüm. arka bahçe upuzun bir düzlük gibi olurdu baharda... yaz gelince şenlenirdi. hem yazı güzeldi, hem kışı güzeldi ananemin bahçesinin...

    o dönemlerde, aklım onca güzelliğin arasında "kötü" kavramını tam idrak edememiş olmalı ki, ben bu kadar dangoz oldum diye düşünüyorum. o kadar güzel bir çocukluk geçirdim ki ben, ergen bile olamadım. aile dediğimiz yerden, en safını aldım sevginin, en masumunu yaşadım ki, herkesi kendim gibi sandım. sadece bahçe güzelliği bile dillere destan olan ananemin sevgisini özledim... babamı özledim. o zamanlar insanların kötü olabileceğini, insanların sadece "zevk" için bu kadar kırıcı olabileceklerini, insanların gözlerinin başka, içlerinin başka, ağızlarından çıkanın başka olabileceğini bilemedim... insanları bilemedim ben. bu yüzden şu yaşıma kadar hiç inanmadım "kötü" olabileceklerine. duyduğum en ufak bir şeyde bile "yok, o kadarını da yapmaz canım..." deyip geçtim. ama artık biliyorum. insanların ne denli aşağılık, ne denli yalancı, ne denli çıkarcı olabileceklerini... biliyorum soysuzluğun ne kadar açıklıkla yapılabileceğini... biliyorum düşünmeyi sadece kendilerine pay edinen bir çağın geldiğini. biliyorum sadece kendi çıkarları için hak yenilebileceğini. biliyorum insanların gözünüzün içine baka baka yalan söyleyebileceğini. biliyorum burada size aşk sözcüklerini fısıldarken bir yandan da diğerinin yolunu yapabileceğini. biliyorum artık duyguların değişken olabileceğini. biliyorum artık sözlere inanmamayı. biliyorum artık kimselere güvenmemek gerektiğini. biliyorum artık sevgi denilen şeyin sadece sizden alınabilecek bir şey varsa eğer, rüşvet olarak verildiğini. değişti düşüncelerim, insanların saflığına, masumiyetine karşı olan güvenim sarsıldı. tek yol, sevgi derdim. sevgi bile yalanmış. aşk derdim, tek doğru huzurmuş.

    kalbim acıyor yine. huzurla sızlıyor böyle inceden inceye. küçüktüm ben.
    küçüklüğümü özledim ve masumiyetimi.
    kırılan güvenimin tam olduğu zamanları özledim.
    ananemin küpelilerini özledim. radyodan türk sanat müziği dinlerken, bir yandan da bahçede asmadan üzüm toplayan kuzenlerimi özledim. bugün uğradım oraya, memleketime, özüme göz attım, ne güzelmişiz. eskiden ne küçükmüşüm ben. ne safmışım...okul tatilleri, bayramlar, özel günler veya düğünler... köyde tüm ailenin toparlanma nedenleriydi. ben çantalarımızı bir kenara fırlatır bi solukta yengeme koşardım. daha kapıdan yüzünde kocaman bir gülümsemeyle " ana mariiii hosgeldin" diye sarmaladımı değmeyin keyfime...

    yıllar geçti, her şey değişti, düşüncelerimiz değişti, biz büyüdük... ama yengemin beni karşılaması hiç değişmedi....
  • (bkz: aynı nehirde iki kez yıkanılmaz)
    (bkz: herakleitos)
    (bkz: mö 535)

    yeni bir şey değil, sakin olun. değişimin keyfini çıkarın.
  • akp seçmeni için geçerli olmayan durumdur.
  • düşünenlerin zamanla değişmesine bağlıdır.
  • düşünceler zamanla değil, olaylarla, kavramlarla, insanların ve diğer canlıların sende bıraktıkları ve senin onlarda bıraktıkların ile değişir. zaman sadece yemeğin tuzu, yağı, biberi. bu zaten standart varolan birşey. sen düşüncelerini değiştirmeden öncede vardı, zaman. zaman burada sadece bir araç, her insanın üzerine birşeyler yüklediği, sebebinin ve sonuçlarının sahibinin o olduğu sanılan bir araç.
hesabın var mı? giriş yap