14 entry daha
  • izmir efes otelinde zenginler

    izmir efes oteli yanmış eskiden bir süre öyle kalmış, sonra tadil edilip adı değiştirilmiş. bunu yapmak için yakıldığını söyleyenlerinden bir kaçı ile konuşma fırsatım olmuştu. öyle oldu dediler. bu otelin havuzunda şimdi ki karım eski kız arkadaşım çocukken yüzmüş. havuzun su altında kalan kısmındaki pencerelerden bir restoran görünüyormuş, benzer şekilde restorandan da havuz. yüzenleri alttan gören bir yemek yeri fikri ilk duyduğumda ilginç gelmişti. insanların mayolu kıçlarına bakarak yemek yemek neden uygun görülsün. ama türlü insan var havuzda yüzen. hem akşamları havuza girilmez. otellerde süre kısıtı yoktur çoğu zaman ama bir saatten sonra kimse girmeye cesaret etmez havuza. böyle bir korku herkesin, o çok mahrem evlerini üst üste yan yana getiriveren otele layık olduğunu göstermek gibi bir işleve sahip olmalı. oysa ücreti ödediğinizde bunu zaten kazanmış oluyoruz diye anlıyorum.

    neyse. “efes otelinde zenginler” diye adlandırabileceğim bir fikir demeyelim de kuş kondurarak “imge” diyelim, işte bende bundan vardı bir zamanlar. bahçesinde palmiye olan bir yerde zenginlerin olması çok mümkündü. etrafındaki ufak duvar ve içeriyi görünmez yapan paneller içeride zenginlerin cirit attığını kesin olarak ortaya koyuyordu. izmir’in en güzel yerini tutabilmiş bu yerin diğer otellerden bir farkı kesinlikle olmalıydı. belki de orası sonradan izmir’in en güzel yeri oldu tam emin değilim. ama benim yaşadığım birincisi gibiydi. yani en güzel yer orasıydı ve otel yapanlar bunu bilerek orayı seçmiş ve oteli yapmıştı, böylece işte zenginlerde hep oraya geliyordu. bu gayet açık seçik gerçekleri aslında tek tek yazmanın “efes otelindeki zenginler”e bizi yaklaştırmayacağını biliyorum. ama oraya doğru yapacağımız (inşallah) sıçramanın zeminini sıkılaştırmak için bir çaba diyebilirim buna.

    yeter. zenginlere geçelim.

    zenginler buradaydı. bazen oradaki otelin yan kısmındaki dükkanlardan birisinde bir kaçını bir arada veya tek bir tanesini görürdüm. akıp giden ve birileri tarafından sürekli takip edilen zamanın kısıtlamalarından azade oldukları çok belliydi. haftanın ortasında insanlar ofislerde tepinirken, onlar buralara sanki sonsuz bir tatilin haklı keyfini çıkarıyor gibi girip çıkarlar, kıyafetleri hava durumuna göre uçuşur, sonra markasını bildiğimiz ama modelini ilk gördüğümüz arabalara biner giderlerdi. otele giriş ve çıkışları kolay tespit edilemiyordu sanıyorum çünkü neredeyse hiç görmedim. gündelik zorunluluklardan, küçük işlerden, kederli otobüs duraklarından ve dar sokaklardan kolayca kaçınan bu kişilerin otelin içinde yürüdüğünü, restorana oturduğunu, resepsiyonda sakince beklediklerini hayal ederdim, duvarların önünden yürür otelin etrafını sıcakta dolanırken.

    orada aslında büyükçe bir yaşta dolaşırken orayı sanki çocukken çok küçükken görmüş olduğum hissine kapılırdım. sıcakta terleyerek yürüdükçe ve ağaçların kokusunu alıp, sıcak rüzgarı hissettikçe, küçükken burada yürüyen benim neler hayal edeceğini de gittiğim yeri ve neden o saatte orada olduğumu unutarak çıkarırdım.
    sonra vapura binerdim. vapurda giderken, çok küçükken izmir’i belki iki kez gördüğümü, yarım saat kadar önce yürüdüğüm o yerlerden aslında o yıllarda hiç geçmediğimi bilirdim.

    neden izmir’de dolanırken böyle şeyler oluyordu.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap