• şu göğüs kafesimi genişleten umudum var oldukça, güzel günlere olan inancım hiç bitmeyecek.

    can yücel
  • yazdan beri arka bahçemde büyümelerini takip ettiğim yavru kedilerden birine hem sabah hem de birkaç saat önce mama verdim, sonra dışarı çıkmam gerekti ve ne göreyim o körpecik yavru ezilmiş ölüsü yerde. çok üzüldüm be hayat.
  • duşumu aldım, saçımı kestirmiştim de, kuruttum ve en sevdiğim başlığa geldim.

    aslında ben bu başlığı biraz günlük olarak kullanıyorum sanırım.

    uzun zamandır cidden kötü zamanlar geçirdim, hatta zaman zaman artık her şeyin bitme vaktinin geldiğini düşündüm ama düşünce yapım beni her seferinde hırsa itiyor.

    her zaman böyleydim aslında. koskoca 13 sene asker olmak istedim, öyle yetiştirdim kendimi, 13'ümde nutuk'u,14 yaşında kavgam'ı bitirdim, sonrasında önüme ne gelirse okudum, yuttum. lisede bir şekilde 4 senem askerlerin içinde geçti, evlerinde kaldım, arkadaşlarım çok sevecendi. kendimi subay olarak yetiştirmeye adamıştım ki, siyaset bir şeylerin içine girinceye kadar. kendi yolunda olan beni etkiledi, kapattı önümü, hiçbir alakam olmamasına rağmen...

    sonra dedim bu olmuyor bari, b planına geçelim, aslında hayatım hep b planı üzerine geçti, geçiyor. sonra dedim, şef olayım bari, zaten hızlı para kazanmam gerek, babamın işleri çok bozuldu.

    girdim abi istediğim yere, harbiyeli olma hayali evrilmek zorunda kaldı, sivil olmak zorundaydım. halen bunun savaşı var içimde. beş senede bir şeyleri aşamamış olmamın zorluğu.

    sonra savaş verdim, kendimi kabul ettirme savaşı, 9 yaşından beri olduğu gibi. ilkokul zamanım çok kötü geçmişti, lisede yıldızdım, her boku yapıp laf işitmeyen, öğretmenlerin güvendiği çocuktum. istediğim bölüme ve okula girdim ama bir şeyler bana çok ters gelmişti; ortam...

    ortam demek şuydu, alkol, uyuşturucu ve seks. okay, eğlenmek güzel ama bir zamanı ve bir çerçevede olması gerektiğini düşünmüştüm hep ben. atlattım bunu, atlattığımı düşünmek istiyorum sadece.

    ilk senem çok zor geçti, aslında beklerken çok büyük bir maddi kriz yaşamıştık ailecek, orada hevesim gitti, annemin bilgisayar başında verdiği tepki hala aklımda, ne yazık ki.

    sonrasında dil özürlü olan ben, kendini yırta yırta dil öğrendi, c1 oldu. hayatımda yaşadığım ilk zorlu ve gerçek sınav oydu aslında. tabii ki sonrasında yaşadığım aldatılma muhabbeti. üniversiteye hoşgelmiştim. orospu çocukları dünyasına giriş yaptın, tebrikler.

    olmadı abi, demek ki bu kadar iyi olmamam gerekiyordu dedim. kapandım içime, en sevdiğim şeyi yaptım, çalıştım. o sıra profesyonel yardım da aldım, kilo da...

    tabii kilo alınca bölümde hiçbir şansım olmadı. kimse yüzüme bakmadı, çok öfkeliydim bir şeylere ve bazı insanlara. dışarı yansıttım.

    o dönemler tektim, çöktüm. insanlar 8-10 kişi arkadaşlarıyla yemek yerken, yemekhanenin en sonunda tek başıma arkamı dönüp yemek yiyordum, zaman zaman bu durum yüzünden ağladım da.

    180, 68 kilo, üçgen vucüt çocuk, 180 ama 107 kilo olmuştu. üzerime uygun kıyafet bile bulamıyordum, iki tane kıyafeti dönüşümlü giymekten bıkmıştım. her şeyi reddettim, ilacı birden bıraktım, kendimi iyice yemeğe verdim, günde 7000-10000 kalori alıyordum. günde iki film ve yiyecekler. filmlerin dünyasında yaşamak hoşuma gitmişti.

    hayallerimle ilgili filmler izliyordum. savaş. sadece savaş. en sevdiğim ve beni etkileyen bir filmi de o zaman izledim. "mine", hayatımı az buçuk değiştirdi aslında, metafori ile doluydu. bir şeyler değiştirdi bende.

    yeni dönem başladı, 40 kredi alıyordum, ortalama 14 saat dışarıda geçiyordu. diyet yapmaya karar verdim. verdim ulan, 40 kilo verdim.

    o dönemde bir kıza vuruldum gene, bölümden. allah korumuş, insanın en salak hali olarak kendisini bir yerde sergileyebilirmişiz, bilmiyordum.

    vazgeçtim abi gene her şeyden. şu an aslımda bir dönemin özeti yok aklımda. uçmuş

    yurtdışı istedim sonra staj için. olmadı abi. şu anki iş yerime gittim, hiç istediğim bölüme. şimdi oranın çocuğuyum. seviyorum ama

    üç başladı sonra. ondan önce aşık oldum abi ben nisan'da. karşılıklı şarap içtim hatunla. olmadı, gene yıkıldım. belki de hayvan gibi çalışmamın ekmeğini yiyorum şu anki iş yerimde. sağol sena.

    üç başladı işte dediğim gibi, bir şeyler düzelmişti hayatımda, okuldakilerle de. daha yakındım herkesle. geçti öyle.

    paris'e gittim işte. kendimi yırta yırta. şu yaşımda kimseden 1 kuruş para istemeden. ağzıma sıçıldı, kişisel düşüşüm başladı. terkedildim.

    her taraftan terk edildim ama. ilişkim bitti, o kıza geleceğim. iş hevesim terk etti, duygularım parçalandı. alkolik oldum kısmi zamanlı.

    derealizasyon yaşadım, yaşıyorum, sanıyorum yaşamaya da devam edeceğim. akşamları böyle çok değişik kafalara ulaşıyorum.

    sonunda dayanamayıp, 1 ay önce destek almaya başladım. murat doktor iyi birine benziyor, kendimi açmayı başladım.

    işte kendimi hayata bağlamak için araba bakıyorum, kurs araştırıyorum çok istediğim şeyler için.

    bıraksan hiçbir şey yapmam, sanırım o aklımdaki şeyleri gerçekleştiririm, hem benim hem de birileri için bir şeyler biter ama hayır.

    doktorum dedi ki, aslında her şeyi kendimi kanıtlamak için yapıyormuşum, aslında evet, kendime itiraf edemiyordum bunu. doğru.

    artık kendimi ifade etmem gerekiyor, ifade etmenin buradan geçtiğini düşünüyorum belki de.

    aslında şu yaşımda çok yoruldum, pilim bitti, film bitmeli.

    merak edilmek istiyorum, gerçek anlamda. şefkat istiyorum abi ben. kendimi ifade edebilmek

    hayatımdaki her şey o kadar yapay ki. insanlar, ilişkiler.

    amına koduğum maymunları ile sevgili olan orospular, bana laf etme cüreti gösteriyorlar.

    kabul edilememekten sıkıldım, başka ortamda olsam ilah gibi olabileceğim şeylerde, bu orospu evlatlarıyla 5 sene geçirmek, ne bileyim.

    neden hep derdiniz sikişmek ya da sikilmek hocam? neden düşünmeye vaktimiz yok? ulan yaşımız aynı, biraz gelişelim, biraz.

    artık hayatıma insan almamaya karar verdim, (bkz: mgtow) uygun diye düşünüyorum.

    herkes yordu çünkü abi. alırım arabamı, üç beş kişiyle görüşür, işime bakar, en kısa sürede zenginleşmeye uğraşır, o parayı da kendime yatırırım.

    şu yaşlarını heba etmemiş bir insana denk gelmez isem, o zaman düşünürüm ki, bu da tkp'nin iktidar olmasıyla aynı olasılık.

    kırıldım, ciddi anlamda.

    he o kıza gelince de, şu an çok saçma bir ilişkide. krav maga yapmış biri olarak, çıplak elle boğmak istediklerim var. çocuk yakınımda olan birisi, sikmeye çalışıyor.

    arada da benim hayatımı sikenler oldu tabii.

    bu yaz şeyi çok anladım ama ya, forest gump'un neden koşmak istediğini. ben de koşmak istiyorum, bacaklarım parçalanana, ayak tabanlarım parçalanana kadar.

    hala kendime uzun bir yerde yürürken "piyade yürür" diye yürüyorum, bunlara tutunmak çok hoşuma gidiyor.

    mesleğime yabancılaşmaya da başladım sanki bu dönemlerde. başka şeyler yapmayı da düşünüyorum, bilmiyorum.

    artık şu eğitim kısmı bitsin istiyorum, şu orospu evlatlarını görmeyeyim istiyorum.

    bu arada, şu sıralar en sevdiğim küfür "orospu evladı", seviyorum lafı.

    etrafımda çok egolu insan var, kendimi ifade edememenin siniri ve tutukluğu var.

    abi bilmiyorum

    canım çok fazla tütün mamülü çekiyor, hiç içmememe rağmen.

    bir şeylerle ya başa çıkacağım ya kaçacağım. şu an biraz kaçma aşamasındayım çünkü mental anlamda mühimmatım yok, ikmal yapmalıyım.

    şu isveç güzel geçer, umarım...

    şimdi almış olduğum kararları yeniden gözden geçiriyorum

    1- mgtow hocam
    2- kendimi kötü hissettiren insanları deport etmek
    3- orospu evlatlarını takmayı minimuma indirmek
    4- şu istediğim kurslara bir bir gitmek
    5- yeni dil

    sonra da nolur resist, bırakma, hayat güzel
  • bilinmeyen bir kadının mektubunu neden bu kadar çok sevdiğimi buldum.kitabı okumadan çok önce,sana bir şeyler yazar biriktirirdim,sana vermek için...ama veremedim,belki de bunun için ölmem gerekiyordu.ben güçlü olacağım, şimdilik...

    "sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?”
  • bazen farklı hayatlarda yaşamaya devam ettiğimi hayal ediyorum. mesela bir seçim yapıyorsun ve seçmediğin hayat da aslında orada bir yerde devam ediyor, işte onun gibi. kendimi dinlediğimde o hayatlara gidip bir bakıyorum, oradaki ben nasıl, ne yapıyor. bunu yaptığımda bazen çok mutlu oluyorum, bazen de çok üzülüyorum. kendime yardım edesim geliyor.

    bunu neden yaptığımı hiç bilmiyorum ama sonuç olarak hayat çok garip sözlükçüler.
  • ankara öyle soğuk ki kemiklerim üşüyor. doğduğumdan beri bir yere ait hissetmedim kendimi. hiç yerim yurdum şurası diyebilecek kadar uzun bir yerde kalmadım, ankara hariç...
    şimdiye kadarki her kaçma girişimim başarısız oldu kendisinden, ben bırakmak istesem de o beni bırakmadı. bu hafta hayatımda önemli bir dönüm noktası gerçekleşecek. eğer her şey istediğim gibi olursa en azından bir 3 sene daha buralardayım. içime işlemiş bu şehir , bırakamıyorum.
    hiç bir yere ait olmadan oradan oraya sürüklenmekten korkuyorum ...

    not: rüzgar gibi özgür olmak varken, ayaklarımızda prangalar eksik olmasın diye dualar ettirir bu hayat . yalnızlıktan vazgeçip huzuru aramak varken, yalnız başına karanlık ormanlardan yürür kimi insanlar hayalleri uğruna. hangisi doğru hangisi yanlış? geleceği bilmek ne kadar mümkün?
  • insanların yaşanmışlıklarına ve bunun sonucu geliştirdiği özelliklerine saygı duydum hep; dediğim gibi hayat çok garip bir yer. bir zamanda bir yerlerde yaşanmış süreci ve sonucu elim bir durumu görmezden gelmek yaşanmamış saymak o durumun yaşanmadığını bıraktığı hasarların etkilerinin geçtiğini de göstermiyor. bu durum insanın vicdanını da rahatlamıyor. bazen bazı üzücü ve elim olayları duyup bilmek istemiyorum. gerçeklerden ve vicdanınla sınanmaktan bu daha da çok nefret ediyorum bazı durumlarda. durum böyle olunca da kendimden, her şeyden nefret ediyorum. başka bir sebebin vicdanımı kemirmesinden yanlış anlaşılmaktan, insanları üzmekten ve sonunda da üzdüm galiba diye üzülmekten korkuyorum. yanlış zamanda yanlış şeyleri görmekten duymaktan ve öğrenmekten hâlâ korkuyorum. çünkü; vicdanımla sınanmak en büyük korkularımın ve zaaflarımın başında geliyor sözlük. bugün de üzülerek uyuyacağım malesef. ne gariptir ki huzuru ararken bile huzursuz kalmak! ne büyük bir döngü bilemezsiniz. bu tıpkı hep beni kollayan bir lanet!!! işte insanları tanımaktan korkmamın çekinmemin kendimi geri planda tutmamın sebebi de bu zaten...yaşadığım müddet kimilerine göre ufak bir durum hatta önemsiz gibi gelen durumlardan benim vicdanımın sızısı hiç dinmeyecek gibi. istemeden de üzdüğüm kırdığım herkesten özür dilerim. vicdan yükünü taşıyamıyor insan belli bir saaten sonra. beni de anlayın isterim. malesef ki malesef; daha öncede belirttiğim gibi haleti ruhiye olarak üzgünüm, kırgınım ve de epeyce yorgun...

    edit:ekleme
  • dün doğum günümdü dilek tutmayı unuttum
  • araba sürerken mesaj atmaktan çok topluluğa karşı konuşmaktan korkarız.

    yanlış kişiyle evlenmekten çok beğendiğimiz kişiyle tanışmaktan korkarız.

    50 yıl istemediğin bir işte çalışmaktan çok hayallerimizin peşinde koşmaktan korkarız.
  • insanın doğasında egolar vardır ve bu doğanın en doğal hali onlardan tamamen arındığı zamandır.
hesabın var mı? giriş yap