• korkusuzluk, emniyet, güven.
  • "miknatis" anlamina gelen fransizca -eril sozcuk- "aimant"in okunu$u.
  • emniyet altında olduğuna dair düşmana verilen söz...
  • (bkz: zeman)
  • (bkz: erman)
  • osmanlica; af ve yardım dileme.
  • tdkya göre radyoaktif cisimlerde ölçü birimidir.
  • islam öncesi arap toplumunu ve toplumsal ilişkilerini kavramak için, "eman-güvence" olgusunu anlamak önemlidir. kolayca anlaşılması için fantastik bir şekilde açıklamaya çalışacağım.

    bir zaman makinasına binip 600 yılı mekke'sine ışınlandığımı farz edin. ancak öyle ortalarda salına salına gezmem mümkün değil; çünkü ben hiçbir kabile mensubiyeti olmayan, her türlü tehlikeye açık biriyim artık. herhangi biri gelip beni kölesi yapabilir veya öldürüp malıma el koyabilir ve bunun hiçbir yaptırımı da yoktur.

    o halde ilk işim kendime bir "eman-güvence" temin etmek olmalıdır. mekke, kureyş kabilesinin mekanıdır ve kureyş'in de kollları vardır. bu kollardan birinin reisine ulaşmalıyım. gözüme haşimoğulları ve onun reisi olan ebû tâlib'i kestiriyorum; çünkü onlar diğerlerine göre daha adil ve cömert olurlar.

    bir şekilde ebu talib'in evini öğreniyor ve gizli saklı, gecenin karanlığından faydalanarak kimseye görünmeden ona ulaşıyorum. aman beni kimse görmesin, yoksa canıma kastederler.

    ebu talib'in karşısına çıkıp "ya ebu talib, ben mekke'ye türk illerinden ticaret için gelmiş bir tacirim, adım isnetus et-türki, senden eman diliyorum. yaptığım ticaretten haşimoğullarının da fayda görmesi umulur" diyorum. biraz beni sorguladıktan ve bozuk niyetli biri olmadığımı anladıktan sonra büyük ihtimalle kabul edecektir.

    o gece ebu talib'in evinde misafir ediliyorum ve ertesi gün onunla beraber darün nedve'ye gidiyoruz. darün nedve mekke'nin senatosu gibi bir yer; tüm kodamanlar orada. ebu talip elimden tutuyor "ey mekke'liler, bu şahıs mekke'ye ticaret için gelmiş isnetus et-türki'dir ve bundan böyle benim himayemdedir" diye ilan ediyor.

    artık elimi kolumu sallayarak mekke'de dolaşabilirim. dilediğim gibi çarşı pazarda gezebilir ve alışveriş yapabilirim. herkes bana saygı duyar ve kimse kötülük yapmaya cesaret edemez; çünkü biri bana yanlış yaparsa, karşısında haşimoğullarını bulacağını bilir. evet, gerekirse tüm haşimoğulları zırhlarını giyip, kılıçlarını kuşanıp beni müdafaa ederler; artık benim güvenliğim onlar için bir gurur ve haysiyet meselesidir. eğer bana bir şey olsa, haşimoğullarının itibarı iki paralık olur ve büyük bir siyasi güç kaybına uğrarlar.

    evet, o devrin siyasi ve sosyal yapılanması büyük ölçüde kabileler arası dengelere dayanıyordu; denge her şey demekti. neyse boşverelim şimdi bunları... artık can güvenliğine sahibim ve hazır 600 yılı mekke'sine gitmişken orada birini görmem, sohbet etmem ve elini ayağını öpmem lazım. el-emin lakablı biri ve henüz 30 yaşında...
  • ol benim sarı tanburam
    senin aslın ağaçtandır
    ağaç dersem gönüllenme
    kırmızı gül ağaçtandır

    ali fatma'nın yari
    ali çekti zülfikar'ı
    düldül atının eğeri
    o da yine ağaçtandır

    ali gitti hakk'a yetti
    zülfikar'ı derya yuttu
    sa'd-i vakkas bir ok attı
    o da yine ağaçtandır

    nurdandır kabe eşiği
    cihanı tuttu ışığı
    hasan hüseyin'in beşiği
    o da yine ağaçtandır

    yeter pir sultan'ım yeter
    dertlilere derman katar
    türlü türlü meyve biter
    o da yine ağaçtandır
    ***
    yet bana pirim, yet bana,
    ölüyor kalbim, ölüyor dilim.
  • (bkz: ermine)
hesabın var mı? giriş yap