• sirin baba'yi ve bilimum bebek mamasi reklamlarini seslendiren tiyatro oyuncusu.
  • hocamdır, çok şey öğrendiğimdir, şahane bir oyuncudur, inanılmaz bir sahne eğitmenidir, iyi bir yönetmendir, dünya tatlısı bir insandır. yazdıklarımdan fazlası vardır eksiği yoktur.
  • oyunun ardından kulise girebilmek için görevlilerle konuşup, rica ettim. hemen kabul etti kulise. ardından kendisiyle tanışma şerefine nail oldum. kendisi için yaptığım kurabiyeleri 'yediklerimizin en iyisiydi' diye dile getiren dünyanın en tatlı insanı. ömrü hayatım boyunca hayranlığını duyduğum, duyacağım harika bir insan. * *
  • 26.04.2012 tarihinde tv8'de yaptığı güzel konuşmasında tiyatronun ve birlikte yaşama kültürünün ilişkisini çok güzel şekilde anlatan usta sanatçı. konuşmasının bir kısmı ise şöyle:

    bir aktörün-20 yaşındaki bir aktörün- bir ömür boyu tiyatroda nasıl bir varlık gösterebileceğini bu işte ehil olmayan bir kişi nasıl anlayabilir. saçına başına bakarak mı? bacaklarının uzunluğuna bakarak mı? anlayamaz! dolayısıyla genel sanat yönetmeni, yani bu işin uzmanı ehil kişi bu iş için gereklidir, çünkü biz kadromuzda yüzlerce sanatçıyı istihdam ediyoruz. o sanatçının hangi nitelikleri taşıyacağını, -bunu örnek olarak veriyorum- bir belediye bürokratı- nasıl seçebilir….
    şimdi burada konuştuğunuz şeyler, peter brook'dan bahsettin, streyler’den bahsettin, global bir şeylerden bahsettin, tiyatronun kurallarından bahsettin, klasiklerden bahsettin, bunların yeni yorumlarından bahsettin. işte bütün bu konuştuklarımız, diğer tarafta- bizden beklentisi olan diğer insanlar tarafından- hoş karşılanmıyor. çünkü bu bir ideolojinin, bir yaşam biçiminin, bir elitist dünya görüşünün, sokaktaki insandan uzak, kendi içinde kendi değerleri olan, bir bohem hayatın önyargısı gibi tezahür ediyor. yani biz onlara göre devletin yada belediyenin bize verdiği paralarla, dünyadan bahseden, peter brook’lardan bahseden, dünyaya entegre olmaktan bahseden ama sokaktaki insana kafamızı çevirip bakmayan, onların sorunlarıyla ilgilenmeyen, burada bohem, çeşitli lokallerde hayatı yaşayan, dizi çeken hatta çalışmayan, parasını da alıp bankamatikten tiyatrosuna uğramayan bir önyargı içinde algılanıyoruz. dolayısıyla biz her ne kadar dünyaya entegre olmaktan, çağa ayak uydurmaktan, enternizasyondan bahsedersek edelim bu bir kaşıntı etkisi yaratıyor. çünkü aslında denilinen şey, istenen şey şu- bu aslında sadece bizim ülkemize de özgü bir şey değil- global dünya bir dayatma içinde. her şeyi tek tipleştiriyor. kolalı içecekleriyle geliyor, hamburgerleriyle geliyor, bluejinleriyle geliyor, hollywood’uyla geliyor, geliyor, geliyor, geliyor. ve bizim tipimiz toplumlarda, kimliksizleşme ve kökünden kopma biçiminde tezahür ediyor. ve insanlar kendi kimliklerini şu çağda, kendi aidiyetliklerine daha sarılır durumda. bunun içindir ki milliyetçi akımlar, sağ akımlar bu kadar fazla revaçta, diğer ülkelerde de. buraya kadar anlaşıyoruz. çünkü bu emperyalizmin, globalizm karşısında durmak gerekiyor ve kendi değerlerimizi hatırlamak gerekiyor. kim olduğumuzu unutmamak gerekiyor ve yaşatmak gerekiyor. etnik kimliklerimiz de dahil olmak üzere. ama bu aynı zamanda beraber yaşama deneyimini de bize getiriyor. burada ayrıldığımız şey şu. işte bu dayatma içerisinde kimileri geçmişe dönerek, kendi kökeninde aramaya çalışıyor kurtuluşu. geleneğe gidiyor, tarihe gidiyor, saf kana gidiyor, osmanlıya gidiyor, orta asya’ya gidiyor vs. bu noktada bizim ayrıldığımız şey de bu. bunun yolu illa bu çözüm değildir. yani kimliği korumanın kendini var etmenin, yolu illa geçmişe bağlanmak muhafazakar olmak, yada işte tarihi ceddine tutunmak ve buradan bir arayış i,çerisinde çözüm bulmak değildir bana göre.
    dünyaya entegre olarak da, diğer bütün kimliklerle melez bir kaynaşmayla da bu işin içinden çıkılabilir. çünkü aynı noktalarda, aynı yerde canımız acıyor. çünkü bize bir arada yaşamayı öngörmeyen her türlü düşünce biz tiyatrocuları da rahatsız ediyor. fakat bundan kurtulmanın yolu demokrasiden geçiyor ancak. biz birbirimize benzemek zorunda değiliz. birbirimizi birbirimize benzetmek zorunda değiliz. benim seninle aynı yerde aynı işi yapabilmem için senin kafanı ele geçirmeme ihtiyacım yok. anlaşabiliriz, dolayısıyla bu tiyatral yapı içinde de şehir tiyatrosunun şu anda ihtiyaç duyduğu şey bir arada, işin profesyonellerinin bir araya gelerek bir konsensüsle, bir ortak yaşama deneyimi oluşturmasından geçiyor. ama şu anda bize yapılan şey, kenara çekilin, şu anda bizim düşüncemiz hakimdir, siz cumhuriyet modernizasyonundan bu yana yeteri kadar alan işgal ettiniz, orada kendi elit burjuva dünyalarınızı kurdunuz, şimdi sıra bizde intikamımızı alacak gibi bir karşı darbeyle ama yine söz konusu olan bir darbeyle bizi işden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. biz de onlara, onarlın on yıllardır savundukları değerleri hatırlatıyoruz. siz darbeci kafaya karşıydınız, siz ortak yaşama kurallarından bahsediyordunuz, siz benim türbanıma karışma derken, buradan destek isterken, siz benim inancıma karışma derken ve buradan destek isterken, sizi anladık ve yanınızdaydık. çünkü gerçekten de öyle olması gerekiyor. aynı bu harita üzerinde birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyordu. şimdi onlara kendi değerlerini tekrar hatırlatmak gerekiyor. bu değerler evrensel değerlerdir. birlikte yaşamayı deneyimlememiz gerekiyor. bizi öteleyerek, bizi karalayarak, bizi halkın önünde küçük düşürerek, bir bohem hayatın içinde ne düğü belirsiz sarhoş insanlar gibi resmederek, bizi müstehcenlikle, bizi cinsel fantezilerini sahneye taşımakla suçlayarak buradan şehir tiyatrosunu yıpratarak bir yere varamazlar…

    (bkz: şehir tiyatroları yok edilemez)
  • kendisine naçizane bir tavsiyem var; tarla kuşuydu juliet oyunundaki söz ve müziği kendisine ait olan güzel şarkılarının, temiz kayıtlarını* myspace veya herhangi bir platformda paylaşsın. oyuna giden herkes şarkılara hayran çünkü.
  • harika oyunlar yonetmis, harika oyunlarda oynamis sanat kisisidir. herhangi bir odule sahsen layik gosterilmemesi onu cekemeyenlerin bir katakullisidir diye dusunuyorum cunku bir sark discisi , bir tarla kusuydu juliet, bir istanbul efendisi oynadigi her ayda, her sezonda dopdolu salonlarda dakikalarca ayakta alkislanmistir.

    bu devirde boyle seyler yapmak kolay degildir azizim, kiskancligi bir kenara birakip ayakta alkislamak gerek. iyiki varsin engin alkan
  • kalbi cüssesinden de büyük olan kadife sesli tiyatro insanı.
  • tarla kuşuydu juliet oyununda kullanılan aşk sonsuzluktur ve aşık ol şarkılarının söz ve müziğini yapan muhteşem oyuncu, güzel ses.

    sözleri de yazalım tam olsun ekolü sunar:

    -aşk sonsuzluktur-
    gerçekten seversen, engel yoktur önünde
    aşk değildir, ilk rüzgarda devrilen.
    değişmez zamanla, sevgi sapmaz yolundan
    aşk değildir ilk yağmurda eriyen
    fırtınalar eser, savrulmaz kökünden
    zamana yenilmez, sarsılmaz asla göğüs gerer.
    aşk değildir yanlışsam eğer;
    aşk sonsuzluktur karanlıkta yol gösteren
    kaç arşındır boyu, kaç karış, kaç kulaç?
    içindeki alev ölçülmez dünya zamanıyla.
    aşk değildir yanlışsam eğer;
    aşk sonsuzluktur yıldızlarla boy ölçüşen.

    -aşık ol-
    mutlu sonlar masallarda mı
    o büyük aşklar yalan mı
    insan ruhu hiç uslanmaz mı
    kabından sızmayan aşk yok mu?

    sabır sanki biraz azalınca
    gönül ferman dinlemiyor.
    düşüp kalkmaktan sakınınca
    insan aşkı hiç tadamıyor.

    aşk işleri biraz karışık
    evlilik desen muamma.
    insan dünyayı yönetiyor
    sınıfta kalıyor aşk oyununda.
    aşık ol, haydi durma
    aşık ol, hiç korkma
    aşık ol, vakit varken
    aşık ol!
  • keşanlı ali tiplemesi ile ilgili eleştirilere karşılık kaleme aldığı yazı ile yel değirmenlerine, üfürükten teyyarelere, gazellerini önce ihraç sonra ithal edip okuyanlara bir parmak isot süren.

    yazıdan vurucu bir bölüm. türk tiyatrosunda genelgeçer beğeni ölçütlerini sıralamış alkan.

    " 1: benden yana olacaksın: sanat düşüncen benden farklı olabilir ama nihayetinde benim iktidar alanlarımı onadığın sürece karşılıklı saygı oyunumuzu sürdürebiliriz.

    2: aynı sınıfa dahil olacaksın: benzer kolejlere gitmişsek, ailelerimiz birbirini bizden de önce tanıyorsa, brooklyn’de ya da soho’ da yediğimiz içtiğimiz lokantaları birbirimize sokak sokak tarif edebiliyorsak,yurt dışında seyredip reji konseptlerini arakladığını bildiğim oyunlarını bile görmezden gelebilirim ne de olsa dünyaları dangul dungul bu kakafonik serfler arenasında bir ahenge doğmuş sayılı kişilerdeniz, birbirimizi korumalıyız.

    3:yeterince yaşlanmış olacaksın: hayatı hangi hızla ne biçimde, hangi kalitede yaşadığının bir önemi yok, yeterince yaşlandıysan ömrünün son kalan birkaç zaman diliminde zaten bana karşı dursan da zarar veremezsin, hem seni yıllar sonra hatırlayıp taltif etmemiz, bu kadirşinaslıktan ötürü senden çok bizi yüceltecektir.

    4: epey genç olacaksın: eğer bu çevrelere yeni düşmüşsen, tekamülümün potansiyel adayısın demektir. seni küçültüp, indirgeyerek tali bir kulvarda değerlendireceğim, şimdilik. umut vadeden gençliğin ölçüleriyle seni övüp ödüllendirmemde bir sakınca yok, ola ki dümen suyuma girmezsen anında pamuktan ipliklerini kesiveririm.

    5: benim keşfim olacaksın: hep aynı isimlere pirim vermemiz zaman zaman diğerlerini olduğu kadar bizi de sıkar, kaldı ki klavuz çizgisinin hep belirli insanları hedeflemesi iktidar dengeleri açısından tehlike arzeder, öyle ya, erk kısıtlı bir çevrede ama yaygın dağıtılmalı, bir yoldan çıkma durumunda kayıplar ölçülü olmalıdır. bundan ötürü arada bir günün yükselen değerleri neyi icap ettiriyorsa hiç beklenmedik bir isim üzerine yoğunlaşılmalı, keşfedilip dikkatler üzerine çekilmeli, ağız birliği edilerek desteklenmeli, yapıtlarının altı bilgi, deneyim ve hayranlık ifadeleriyle doldurulmalıdır. buradaki ölçü keşfedilen eski ya da yeni yeteneğin isminin çapının onun destekleyenlerin isminin çapından büyük olmaması ve hayranlığın resmin çizerine değil küratörüne yönelmesinin gizli kodlarını içermesi olmalıdır.

    6: ayağının tozuyla avrupa’dan gelmiş olacaksın: neyi ne kadar bildiğin ya da neye sahip olduğunun önemi yok, yurtdışında okumuşsun. nerede ne kadar çalıştığının da önemi yok, orada yaşarken dönüp anayurdunda iş yapmaya koyulmuşsun. sanatı bana senden daha iyi tarif edecek bulunur mu? bu mağribi ülkesinde senden iyi mal mı bulunur? ettiğini keramet saymazsam kendi duruşuma, fildişi yalnızlığıma, tüm entelektüel dokularıma ihanet etmiş olurum. gel ne olursan ol yine de gel.

    7: reytingin olacak: sosyetemiz bir süredir, televizyonla taçlanan popülerliğin, aktüelliğin gücünün farkında. eğer reytingin varsa seni ödül törenlerinin, katkıda bulunduğun eserlerin, dergilerdeki tam sayfa röpörtajların vb. nin baş kişisi yapabilirim. sana yönelen kameralardan ben de nasibimi alıyorsam kime ne?

    8: çekici olacaksın: yukarıdaki ölçülerin hiçbirine uymuyorsan senin için joker olarak kullanabileceğim bir madde bu. güzel ve yakışıklıysan sanatın ölçülerini senin için sonuna kadar esnetebilirim. yalnız çekici olmaktaki ölçüleri iyi anlamalısın; bu çekicilik orta yaş kadınlarının ve erkeklerinin alımlayacağı türden olmalı, yani genç bir kızsan ağabeylerinin lolita düşlerini karşılayabilecek saflık, dişilik ve silik bir haleti ruhiye içinde olmalı, indirgendiğin yerde akıllı laflar edip entellektüel ablalarının(!) rekabet içgüdülerini azdırmamalısın. genç bir erkeksen çekiciliğini ablaların ve ağabeylerin için oidipal karmaşanın izdüşümünde yapılandırmalısın. yani ablaların için koruma-sevişme-ambivalans üçgeninde bir nevi james dean figürü, ağabeylerin için kendileriyle özdeşleşim kurgulayabilecekleri ve her an iğdiş edebilecekleri görece bir androjen kimliği giyinmelisin.

    gençlik artık uzağında bir erkeksen hemcinslerinden sana fayda yok, orta ve geçkin yaşlı hanımların gizil saçından sürünme düşleri için maskülenliğe olabildiğince yüklenmeli, ses tonunu, jestlerini dördüncü murat’ ın gürzünü kaldırabilecek imgeye ulaştırmalı bu arada bir salon erkeği olmanın, protokol bilmenin tezat bilgeliğini de maarif olmalısın.

    9:kişisel nedenler: aramızdan nüfuslu olanlarla girilen ilişkiler, yakıni olma durumu, platonik hayranlıklar, aynı yayın organınlarına, aynı kurumlara ya da ekonomik tabanlı birlikteliklere, aynı sosyal derneklere üye olma durumu, günün şartlarına göre avantajlar sağlamakla beraber, günün ne getireceği önceden bilinemediğinden sanatçıların yukarıdaki maddelerden birine uyum sağlayıp kariyerlerini uzun vadede teminat altına almaları evladır. "

    http://www.enginalkan.com/ea/
  • yitirmememiz gereken bir değer. tüm sanatsal ağırlığına karşın kuş kadar hafif sevecen bir yüreği vardır.

    sadece kendiso değil öğrencileri de birer buyuk değerdir.
hesabın var mı? giriş yap