• beklenen tespitlerden biridir. halk başarısızsa halkın hayata bakış açısını benimseyerek bir ülke nasıl başarılı olabilir? rahmetli prusya lideri ii. wilhelm, yeşil sahaların yıldızı deli(muhteşem) ivan ve günlüklerinde “ben bu kadar yıl okuduktan sonra niye halkın seviyesine inecekmişim? halk benim seviyeme çıksın” diyen başbuğ atatürk köylü hatçe nineye saygı duymuşlarsa da ülkelerini hatçe ninenin aklıyla yönetmemişler ve tarihe başarılı kişiler olarak geçmişlerdir.
  • halk gerçeğe ve farklılığa dirençlidir. entelektüel bunlara karşı açıktır. öyle olunca kaçınılmaz sonuç entelektüelin halktan uzaklaşmasıdır.
  • baslikta sozu gecen yabancilasma gereklilik degil, ister istemez yasanan dogal surectir. elhamdulillah musluman olan halkimizin su koca evrende iki buyuk derdi var, hepimizin malumu;

    1 - ramazanda orucu ne bozar/ne bozmaz?
    2 - hangi akrabama cakabilirim?

    kafayi edebiyata, bilime, sanata takmis olan adam anlayamaz bu dertlerin halk icin ne kadar onemli oldugunu. tepeden bakmak degil bu; gercekten anlayamaz, akli yetmez. kisacasi, iki kesimin hayattaki oncelikleri farklidir, bu da hayata bakis acilarini etkiler. bu durumda yabancilasma kacinilmaz sonuc tabi ki, birlesecek ortak nokta mi kalmis artik?
  • entelektüel insanlar önce halkı dönüştürmek ister, iyi niyetle yaklaşır fakat sonra hayal kırıklığına uğrayınca, köşesine çekilir. duruma göre aristokrat hayatı yaşar ve halktan kopar. genelde süreç bu şekilde işler. kendisini iplemeyen ve hatta bazen düşman olarak gören bir güruh için kendini feda etmenin anlamsız olduğunu anlar ve onları kendi hallerine bırakır.
  • hiç de katılmadığım.

    entelektüel halktan uzaklaşmamalı. aksine, toplumun sorunlarına, hayat şartlarına, toplumun içinde yaşadığı gerçekliğe aşina olmalı. içinde yaşadığı toplumu, hatta mümkünse pek çok farklı renkten, dilden insanı iyi tanımalı, gözlemlemeli.

    çünkü entelektüel bilgi üreten, bilgileri yorumlayan, zeka üreten kişidir. fildişi kulesinde insan bunları yapamaz. yapsa bile, ürettiği bilgi, yapacağı yorumlar toplumsal gerçeklikten uzak olacaktır.

    ancak, elbetteki entelektüel insan toplumla aynı şeyleri düşünemez. aynı şeyleri düşünüyor, aynı şeyleri düşünüyorsa o adam zaten entelektüel olmaz. bu yüzden de entelektüel kesim popülizme kaçmamalı, kolay yolu seçip toplumu arkasına almaya çalışmamalı. gerektiğinde sıradan insanların kabul etmeyeceği, karşı çıkacağı ve hatta anlayamayacağı şeyleri söylemekten de çekinmemeli. bu, topluma yabancılaşmak değil, topluma karşı çıkmak, yerleşmiş bilgilere, genel yargılara, ahlak düzenine karşı durmaktır.

    bizim toplumun entelektüellerindeki asıl sorun, topluma yabancı olmaları/olmamaları değil, her konu hakkında gerekli gereksiz, bilgili bilgisiz yorum yapmaları. bunu da bir bilgi edinme yöntemi olarak değil de, safi gerçekmiş gibi, saf bilgiymiş gibi sunmaları. düşüncelerini, fikirlerini sağlam bir felsefi zemine oturtamamaları.

    felsefe üzerine çokça kafa yormadan entelektüel olunmaz. tvde, orada burada entelektüel diye pazarlanan adamlara bakıyorum, şu şöyledir, bu böyledir demekten öteye gidemiyorlar. iki bilimsel makale okuyunca entelektüel olunuyor bu memlekette. halbuki entelektüel bir insandan meraklı olmasını beklersiniz, alakalı alakasız çeşitli cemiyetlerin içinde bulunmalarını beklersiniz, onları çok güzel bir biçimde, eleştirel bir bakış açısıyla gözlemlemelerini beklersiniz. kafasında bir yığın sorular olmasını beklersiniz. soru sormadan nasıl cevap arayabilir ki bir insan? soru sormaktan aciz insanlara bu memlekette entelektüel deniliyor. çok şey biliyor deniliyor. fikir adamı deniliyor. uzun vadede pek bir işe yaramayan, kısa vadede hap görevi gören hazır bilgiler satıyor bu insanlar çünkü. alıcıları da çok olduğu için herkes bir şekilde nasipleniyor.

    edit: bir yazar arkadaşımızın uyarısı üzerine editleme gereği duydum. kurulan argümana büyük ölçüde katılıyorum. ama bu, entelektüelin topluma yabancılaşması değildir. toplumla uyuşmaması denilebilir. aynı fikirde olmaması denilebilir. ama yabancılaşmak değildir bu.

    neden önemli bu ayrım?

    topluma yabancılaşan bir sanatçı, bilim insanı, yazar olabilir mi? elbette olabilir. fantazi dünyasında yaşayan birisidir, çok iyi kurgusal eserler ortaya koyabilir vesaire. ama bu kişinin entelektüel olarak anılması bana tuhaf gelir şahsen. çünkü entelektüel, her şeyden önce toplumsal bir kimlik içeren bir ifadedir. namık kemal'den bahsederken misal, entelektüel dersiniz. çünkü dönüştürücü, değiştirici bir rol oynamıştır bulunduğu toplumda. bunu yaparken topluma yabancılaşmamıştır.

    "toplumu s.ktir et, kendi işine bak" diyen bir insandan entelektüel çıkmaz. bilim insanı olur, sanatçı olur ama ona entelektüel denilmez. bunu o kişiyi azımsamak için söylemiyorum. kimsenin entelektüel olma zorunluluğu da yok neticesinde. ama topluma yabancı birisine entelektüel dediğiniz zaman, helin avşar hakkında haber yaparken alt yazıda "helin avşar- sanatçı" şeklinde bir şey yazan türk medyası gibi olursunuz, entelektüel kelimesinin içini boşaltmış olursunuz.
  • bu ulkede entelektuel oncelikle sessiz kalmali. kalmazsa terörist diyorlar zaten. oyle bir hale geldi ki nerede gercek bir aydin, ozgun dusunceleri olan birileri var tamamini dusman belledi bu toplum. mesela ilber ortayli gibi entelektuelleri seviyorlar cunku onlar belli sinirlar dahilinde entelektuel. artik devletci entelektuel nasil olunuyorsa bir sekilde oluyorlar. yani toplum bir bakima kendi itiyor.
  • doğa bilimleri için yüzde yüz doğru,
    sosyal bilimler için yüzde yüz yanlış önermedir.
  • hayır çünkü entelektüellikle zeki olmak aynı şey değil. tam aksine enteller halka inip bilgi akışını sağlamadığı çabalamadığı için bu durumdayız. her zaman sorumluluğu fazla olan sorumludur. kendin iyi eğitim almış olabilirsin ama diğer imkanı olmayıp merakı olanlara ulaşmamayı seçip kendini izole ediyorsan bak cihangir orada. gir oraya bir daha çıkma. amaç entelektüel insanların toplumdaki eğitimsiz ama baya baya zeki insanlara ulaşması. neler gördüm neler anlatamam. adam var entelektüel ama sadece bir kayıt cihazi memory stick. sadece okuyucu. kendi kafası çalışmadığı için bir şey yaratamıyor ortaya koyamıyor. dışarısı malesef bunlarla dolu. ezber mükemmel ama kendi düşüncesini sorunca kendi sentezini felsefesini anlatamıyor çünkü üstüne hiç düşünmemiş ki ilk yerde? gelip sana başkalarının felsefelerini anlatıp duruyor beta gibi. bunlar yayıcıdır. madem ezberci ve yayıcısın en azından topluma da indirge bunu. dene insanları. inanılmaz zeki ama kültürsüz insanlar var. yani olay birbirine ulaşıp birbirini etkilemek.
  • çok doğru bir tespit.

    entelektüel birisi değilim ancak köye falan gittiğimde, iyi kötü az kitap okumuş birisi olarak muhabbetlere katlanamıyorum. muhabbet diyorsam öyle sohbet değil, biliyorsunuz artık ülkenin her yerinde iki kişi yan yana gelince siyasetten politikadan başka bir şey konuşmuyor.

    en son bi akrabam bor madeninden imal edilmiş kurşun geçirmez kıyafet yapılacağını söyleyince tamam emmi dedim, tamam kralsın.

    alim ile sohbet lalü mercan incidir
    cahil ile sohbet günde bin can incitir

    demişler. entelektüel seviyesini az biraz yükselten birisi bile, bazı gerçeklerin farkına vardıktan, cahil kalmış birisine laf anlatmayacağını anlayınca, o kişiyle konuşmak çok yorucu geliyor, eziyet oluyor insana. işte bu sebeple entelektüel birisi halktan yabancılaşmak zorunda kalıyor. bir noktaya kadar halka eğilebiliyor.
  • gereklilik olup olmadığı tartışılabilir ancak varlığının tartışılmasına gerek olmayan durumdur. evet, entelektüellerin kültürel seviyesi, halkın kültürel seviyesinden yüksek olduğu için halka yabancılaşır. bu var olan bir durum ancak bir entelektüel halkın sorunlarını benimsemezse ne işe yarar? halkın kültürel seviyesini yükseltmek bir entelektüelin toplumsal görevi olmalı.
hesabın var mı? giriş yap