4 entry daha
  • ortaokul ergenlerinin ve her daim ortaokul ergeni kalmaya azmetmiş insanların hakkında yazılanları okudukça* kabardan gurardığı*, halbüki gerçekte ne türk niteliğine haiz olan, ne devlet ya da imparatorluk vasıfları gösteren, olsa olsa bir kabile konfederasyonu oluşum. cidden belki de tarihte okutulan hiçbir vaka insanlara bu denli yüksek dozajda "büyüklük sanrısı" enjekte edemez. yanlışın, işin aslıyla telafi edilmek istenmemesi belki de sırf bu yüzdendir.

    osmanlı devleti ne derece bir türk devleti değilse, avrupa hunları da en az onun kırk misli türk değildir. anadolu'ya zamanında büyük kitleler halinde girmiş olan oğuzlarla, kısa vadede hiçbir organik bağları yoktur. uzun vadede ise ancak çıkış noktaları olan coğrafya noktasında ortak bir bağ kurulabilir. ki bu coğrafya da çin denizinden, hazar gölüne kadar uzanan bir sahayı kapsadığı için, aralarındaki kültürel ve sosyal ilişkilerin hangi boyutlarla sınırlı kalmış olduğu az çok tahmin edilebilir. tahminle sınırlı kalmak istemeyenler içinse mühim bir araştırma konusudur.

    ortaasya'dan kalkıp batı'ya doğru yaldır yaldır at koşturan bu insanların, avrupa kıtasında nasıl bir demografik dalgalanmaya neden olduklarını biliyoruz. bazen atlarının üzerinden günlerce inmeyen ve yerleşik hayata geçip üretmek yerine, savunmasız sınır yerleşimlerine muntazaman yaptıkları baskınlardan elde ettikleri ganimetle hayatlarını idame ettiren eski düzen artığı topluluklara sosyoloji biliminde "barbar" diyoruz. aslında bu barbar mefhumu üzerine birkaç kelam daha etmekte fayda var. çünkü insanların akıllarına çok yanlış şekillerde yer etmiş. bu sadece bize has bir yanlış anlamlandırma değil, bizden ziyade modern avrupa insanları da aynı dertten mustaripler. mesela halen bize yapılan barbar yakıştırması aslında sosyolojik bir cahillikten ileri gelir. insanlar bununla "zorba, kan dökücü, vahşi" gibi anlamlar ifade etmek isterler. ama dediğim gibi, sosyolojik açıdan "barbarlık" çok farklı bir kavramdır. cilalı taş devri, ve hatta çok daha öncesinden itibaren her topluluk ve daha sonraki dönemlerde toplum, belirli gelişim süreçlerinden geçerek bazı merhaleleri aşmıştır. işte "barbarlık" da bu gelişim merhalelerinden sadece biridir. ve nasıl ki her modern toplumun atası, vakti zamanında muhtelif mağaralarda kıçını binlerce yıl taşa silmişse, yine aynı şekilde her toplum bu "barbarlık" aşamasından geçmiştir.

    ama tarihi devirler içerisinde nasıl ki bir yerde demir çağı yaşanırken, aynı zamanda başka bir yerde daha henüz taş devri yaşanıyorsa, yani şimdi olduğu gibi nasıl ki bir ayağımız uzay çağında, ötekisi ise ham çarık, kıl çoraptaysa, hunlar avrupa'ya geldiklerinde de aynı tarihte farklı sosyoekonomik merhalelerde bulunan toplumlar karşı karşıya gelince, ister istemez çok yönlü çatışmalar yaşanmıştır. henüz attan inip yerleşik hayata geçme derdinde olmayan bu avrupa kıtasının yeni konuklarının ayakta kalmak için yapacakları tek şey, yerleşik toplumlara saldırıp ganimet elde etmekti, yani bildiğiniz çapulculuk. yalnız şu da var ki, o sıralar avrupa'da tek barbar nitelik gösteren topluluk hunlar değildi. modern anlamda avrupa ulusları henüz tarih sahnesinde olmadıklarından, avrupa'nın büyük bir kısmında da hunlarda olduğu gibi "barbarlık" evresi hakimdi. öte yandan yerleşik bir medeniyet kurmuş olan roma tüm bu göçebe kavimlerin hedef tahtası konumuna gelmişti.

    şimdi bu kavimlerin hemen yanı başında roma imparatorluğu gibi bir medeniyet varken, insan ister istemez bu göçebelerden tiksiniyor. ya arkadaşım bu nasıl bir yaşam standardıdır; atla ordan oraya koş, ok at, kılıç salla, tarkanlarla rush yap dur. lan sıkılmaz mısınız hiç? daha alfaben yok, haliyle edebiyat, bilim, felsefe hak getire. göçebe oldukları için mimari eser namına zaten ortada bir yapı yok. heriflerden geriye bir hükümdar mezarı kalmış olsa öpüp başıma koyacam, neylersin ki yüklü bir defineyle gizli yerlere gömüldükleri için o da yok ortalıkta. size hayvan diyecem, ama onlardan bile günümüze kalan en azından hatrı sayılır miktarda fosil var, demiyorum o yüzden. ama söyleyeyim, gözümde onlardan farklı değil bu ilkel topluluklar.

    buradan ortaokul, lise tarih kitaplarına selam ederim; vay efendim avrupa hunları romayı mağlup etmiş de, ertesi sene attila han italya'ya girdiğinde karşısına doğru düzgün ordu bile çıkamamış. b doğrudur, ama okuyan kişi de öyle bir intiba uyandırılır ki, sanki muzaffer türkler girmiş, italyanları hezimete uğratmış, falan filan. bir kere savaş tamamen attila'nın kumandanlık ettiği kavimlerle, roma generali aetius'un kumanda ettiği kavimler arasında geçmiştir. yani ortada kavimler ittifakı sözkonusudur. e tabi, özellikle orta ve kuzey avrupa'da bu kadar çok sayıda barbar kavim varken, yerleşik roma imparatorluğuna karşı verilecek bir mücadeleye kayıtsız kalınması beklenemez. attila'nın kumandası altında gepidler, ostorogotlar, skirler, rugiler, heruler, quadlar, thüringler, bazı süeb ve batı frank kabileleri bulunurken, diğer yanda roma tarafında ise romalılar, vizigotlar, burgundlar, almanlar* ve batı frank kabileleri saf tutmuş bulunuyorlardı.

    yani demek istediğim, attila kendi kavminin hükümdarı olmaktan öte, bir anda avrupa'daki neredeyse tüm çapulcu kavimlerin başı durumunda bulunmaktaydı. niye kendi tarihimize mâl ettik bu adamı anlamıyorum (macar tarihini okumadım, belki onlar da şuursuzca atlamışlardır, ki hakları vardır). yalnız tarihsel açıdan çok önemli bir misyonu deruhte etmiştir bu çapulcu güruhu; roma topraklarına yaptıkları ardı arkası kesilmeyen akınlar sonrasında roma imparatorluğu çökmüştür. ama asıl önemli olan, imparatorlukla beraber tarihsel miadını tamamlamış olan kölelik nizamının yerini, çıkış zamanında ilerici bir nitelik arz eden feodalizme bırakmasıydı. yani bu attila'nın önderlik ettiği göçebe kavimler, bi nevi solucanın toprak içinde sürünüp giderken açtığı oyuklarla, toprağın derinliklerinin hava almasını sağladıkları gibi bir iş yerine getirmişlerdir. zaten saprofit bakteriler bile ekolojideki karbon döngüsünün işlemesini sağlarken, bırakın bu şerefsizler de o kadarını yerine getirmiş olsunlar.

    bir tarihsel ve kavramsal tahrifatın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. esen kalın..

    ekleme: bir de resmi tarihin olaya nasıl yaklaştığını açıklaması açısından şu köşe yazısının linkini vereyim. adam halen kabardan gurarıyor, bir de papa'ya aba altından sopa gösteriyor. helal olsun diyelim, ne denir ki başka?

    http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…4&articleid=2403
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap