4 entry daha
  • daha önceki turda xamax'a toplam 5 gol atan tanju ve uğur'un anlamsız bir şekilde cezalı duruma düşerek bu maçta oynamayacak olmaları nedeniyle bütün tadı tuzu kaçmış müsabakadır. her ne kadar ortalıkta "5 atarız" söylemleri ile gezen galatasaraylılar olsa da "kim atacak golleri" sorusu cevapsız kalmıştır. galatasaray'ın o sezon şampiyon kulüpler kupası maçlarında attığı 11 golün 7'sini bu iki futbolcunun attığı düşünülürse eksiğin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır. (galatasaray'ın şampiyonadaki diğer 4 golünü savaş, cüneyt(2) ve prekazi atmıştır)

    maçtaki tek galatasaray golünün "direkten dönen topların eşsiz tamamlayıcısı lodosçu cüneyt tanman" dan gelmesi maç öncesi dile getirilen golcü endişelerinin yerden göğe kadar haklı olduğunu gösterdi. maçın ali sami yen yerine izmir'de oynanması ise "turu geçemesek bile xamax maçının atmosferini yaşayalım" diyerek maça koşanlara en büyük darbeyi vurdu.

    maçın ikinci yarısında galatasaraylı oyuncular maçı neredeyse bıraktılar. tribündeki ve ekranları başındaki milyonlarca seyirci heyecanlanmak, monaco ve xamax maçlarında izlenen arzulu ve hırslı futbolu görmek için dakikalarca sabrettiler. ancak sarı kırmızılı futbolcuların kafasında iş çoktan bitmiş gibiydi. zaten çoğunluk galatasarayın elenmesine değil, maçı bırakmasına üzülüyordu. ne olurdu şöyle herşeyi göze alıp son 10 - 15 dk. deli deli saldırsalardı bükreş takımına? ama hayır, seyircinin bu isteği sarı kırmızılı formalarda vücut bulmadı ve galatasaraylı oyucular adeta "yarı final bize yeter de artar bile" havasında maçı bitirdiler.

    kanımca o dönem şampiyon kulüpler kupasının statüsünün bu doymuşluk duygusuna katkısı büyüktü. avrupa'nın en büyükleriyle oynuyordunuz ama 4 takım eleyen final oynuyor, 5 takım eleyen kupayı alıyordu. az maç oynanarak çok yükseklere çıkıldığı için konsantrasyonun veya inancın bir anlık kaybı herşeyi berbat edebiliyordu. tıpkı steaua bükreş galatasaray maçlarında olduğu gibi. galatasaray'ın xamax'ı kasım ayında eledikten sonra bir sonraki şampiyon kulüpler kupası maçına tam 4 ay sonra mart ayında çıktığını söylersek olayın galatasaray gibi çeyrek finale alışık olmayan bir takım için ne büyük bir psikolojik doygunluk getireceği daha iyi anlaşılır.

    (bkz: 9 kasım 1988 galatasaray neuchatel xamax maçı)
    (bkz: 1 mart 1989 monaco galatasaray maçı)

    maçın 1-1'den sonraki kısmı için söylenebilecek fazla birşey yoktu. ancak ikinci yarıdaki "hagi resitali" görülmeye değerdi. taç çizgisi üzerinde kendi etrafında dönerek attığı paslar ve kaleyi uzaktan yoklamaları ile galatasaray taraftarlarının prekazi'den sonraki solak sevgilisinin kendisi olacağı hayalini kurdurmuş ve türk seyircisine adeta 7 yıl sonrası için randevu vermiştir.

    ...

    galatasaray'ın o dönemki yıldızı cevat prekazi 2003 yılında belgrad'da yapılan bir röportajda elenmenin sorumlusunun mustafa denizli olduğunu vurgulamıştır:

    + steau bükreş ile oynadığınız yarı finalde neden hüsrana uğradınız?
    - niye olacak, denizli’nin yüzünden tabii. benim en çok yandığım steau bükreş maçıdır. bizim mustafa hoca gitti, onların lig maçını izledi, geldi. bize, “bu iş tamam, kesin eleriz. hücum oynayacağız.” dedi. ben de steau’nun maçlarını videodan izleyip 10 sayfalık rapor hazırladım. “hoca, bükreş’te tanju oynamaz, uğur ile çıkalım. defansa adam koyalım.” dedim. bana kulak vermedi. üstelik muhammed de oynamadı. oynasa hagi’yi tutardı.

    + hagi o zaman takımın yıldızıydı...
    - steau, çavuşesku’nun takımıydı. hagi de takımın patronu. ilk yarı 2-0 geri düştük. 2. yarının başında gol attık; ama hakem ofsayt diye saymadı. halbuki alâkası yok. belli ki hakemi bağlamışlar. izmir’deki rövanşta da berabere kaldık ve elendik. steau finalde gitti milan’a 4-0 yenildi. halbuki denizli beni dinlese finali biz oynardık"
    ...
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap