31 entry daha
  • bu hatayı düzelten ayrıntılı bir yazı buldum. geniş bir çerçeve oluşturması açısından paylaşmayı uygun gördüm.

    not: yazım hataları yazarı bahadır kayım'a aittir. kopyala yapıştır yapılmıştır.

    karadeniz’liler laz değildir!

    (laz’lar karadeniz bölgesinde azınlıktır!)

    bu cümleyi ilk okuyan yâda duyan özellikle bir balıkesirli bir manisalı bir trakyalı bir ıspartalı bir muğlalı bir çanakkaleli insanın diyeceği şudur: hadi canım sen de! hadi yaa, sen kimi kandırıyorsun!.. (yani mealen: siz laz’sınız, bunu bana yutturamazsınız!) belki bir şey söylemeyecek gülecek..ancak bu gülmenin cevap verenle aynı anlamda bir düşünceyi taşıdığını muhatabınızı sıkıştırınca görecek şaşıracaksınız!

    ankara’dan batısı ve dahi ülkenin yarı insanı bütün karadenizlilerin laz olduğunu düşünür. karadenizli olmak laz olmaktır, esmer olmanız önemli değildir-güneşte yanmışsınızdır, uzun ve eğri bir burnunuzun olmaması önemli değildir, siz gerçek burnunuzu belli olmasın diye düz bir maske burnun içinde sıkıştırırarak saklamışsınızdır zaten..hele ki renkli yada masmavi gözleriniz sapsarı saçlarınız varsa davayı baştan kaybettiniz, allameyi kül cihan olsanız anlatamazsınız; siz laz’sınız ve olay bitmiştir!

    maalesef türkiye toplumu olarak okumayan-araştırmayan-ilim (bilgi) sahibi olmadan fikir sahibi olan insanlar olduğumuzdan genel kanaat böyledir: adam karadeniz bölgesi neresi, nereden başlar, kültürü hep aynı mıdır, nedir bilmez, bir kere ordu’yu, trabzon’u görmemiştir ama peşin hüküm sahibidir: bütün karadenizliler laz’dır! ister ordulu, samsunlu, giresunlu hatta sinoplu, zonguldaklı bile olsa kurtuluşu yoktur laz’dır!

    oysa gerçekler öyle midir, bir bakalım: evvela şunu söylemek lazım, karadeniz bölgesi hakkında konuşulacak en zor bölgedir. hele doğu karadenizi çözmek başlı başına bir iştir. karadeniz bir defa en az üç kısımdır ki bu üç kısım aslında başlı başına ayrı bir bölgedir. yani batı karadeniz ayrı bir bölge, orta karadeniz ayrı bir bölge, doğu karadeniz ise apayrı bir bölgedir. bütün bu üç kısmın ama bana göre üç ayrı bölgenin ortak yönleri: sahillerinin karadeniz olması, nemli-yağışlı iklim, bazı ortak konuşmalar ve tarım ürünlerinden kaynaklanan birtakım orta yemek kültürüdür.(lahana, mısır ve hamsi yemekleri gibi) bunun dışında çoğu durum farklıdır.

    öyle zannedilir, evet ikisi de karadenizlidir, amma bir trabzonlu ile bir sinoplunun kültür arasındaki fark edirneli ile mersinli arasındaki fark kadar geniştir. amma gel de sen bunu bir çanakkaleliye anlat! mesela, karadeniz öyle geniş ve birbirinden farklı yerel kültürleri içinde barındırır ki, yerel lehçeler-konuşma ağızları bile farklıdır. mademki sinop ve trabzon dedik, yine oradan örnek: trabzonlunun şivesi kendi içinde iki kısım olsa da diyelim ki ortalama konuşmadan örnek verelim: bu iş olmayı, dursun emice gelmayı, ne teysun la, tevlet (devlet) babadan allah razi olsun, diren (tren) le kideceğum, ula babamdan paa habu tuzluk (düzlük) kaldi … bakınız ülke genelinde trabzon konuşması bile yanlış bilinir, rize şivesi ile karıştırılır. trabzonlu d harfini t, t harfini ise d diye telaffuz eder. amma bizim egelinin, marmaralının hepsine birden laz deyip aynı zannettiği sinop’lu ise ‘’ ne disen, bu akşam gelimisen, bizim amcaya gidimisen, işi kabul etmimisen..’’ şeklinde konuşur.yine aynı laz zannedilen bir ordulunun iki biçimde konuşması vardır. ünye ve fatsa sahili ince sesli ile konuşur (çarşamba-terme yöresinden etkilenmiştir) : ne oli la, arabayı kavur (itekle), ne din la sen, adam gaçmış bilmin mi, görmin mi? döller napi diye konuşurken ordu’nun %70’i ise;(özellikle yukarıya doğru çıktıkça bu şive sert sesli ağırlıklı olarak sertleşir) napıyusuz la, alıyan mı la arabaan, böce geliyalar mı, geliyumusuz, ni yapıyan la gardaşlık, yarın aşam da çalıyalarmış, gaç uşaan var (kaç çocuğun var) gibi konuşur.yine giresun doğu karadeniz olmasına rağmen orduya yakındır: espiya’dan girasun’a cücüü saddukta parasını gönderdük, az evvel hennük yaamaya başladı, ala inekde yaylımdan geldi, bas bas bağırii, der. samsun kendi içinde üç ayrı şive sahibidir, doğusunda çarşamba ağzı konuşulurken, (mesela na gidin la dölüm=nereye gidiyorsun çocuğum) iç kesiminde amasya ağzı konuşulur: çağlar(çocuklar) geliyanız mı la, şuna bak hele la gölbezleri götmüş (köpek yavrularını getirmiş), şavgı (şevki) emmi ne zaman gidiyanız? öyle iş olmayı, kesüyü bekit, dün kafam fenikti, şöle bi kazınalım (dertleşelim)

    gördünüz mü, bakınız dışarıdan laz zannedilen karadeniz de bir batı karadenizli (sinoplu) bir orta karadenizli (ordu) bir doğu karadenizli (trabzon) şivesi bile birbirini hiç tutmuyor!(elbette ki ortak kelime ve ağızlar var-mesela ordu da trabzon gibi mesela çocuğa uşak der) ..tabi dikkat ederseniz orta karadeniz’de ki illerin şivesi birbirine yakındır. zaten buda buraların ayrı bir bölge olduğuna işarettir. mesela samsun-ordu hatta amasya-tokat şiveleri birbirine ana hatlarıyla benzerler. ancak üç karadeniz bölgesi arasında keskin ağız farkları var. daha kastamonu, zonguldak, artvin, rize konuşmasından örnek vermedik! bazen komşu illerin bile konuşması benzerken(ordu-giresun gibi) bazen de hiç aynı değildir! mesela trabzon yukarıdaki gibi konuşurken bir rize tamamen farklı konuşur, üstelik onunda kendi içinde üç ayrı ağzı vardır, genel olarak s,c,h harflerine ağırlık verir hatta birlikte kullanır: nere cidisen, celin (gelin) buraya ne zaman pakacağsun, kocukari o evun içunda dilisim etdu (kocakarı o evin içinde tılsım yaptı) ajluktan düşdu, çapuk evuna kaşti ) hâlbuki bir ege’de muğla ile kütahya birbirine uzak olmasına karşın arada çok ciddi şive fakı yoktur, birbirine benzeşir. hele komşu iller mesel aydın-muğla, izmir-manisa aynı gibidir.

    hele folklora bakalım: mesela cühela bir vatandaş bütün karadenizi horon tepiyor zanneder. fakat trabzon’un horonu varken, giresun’un karşılaması vardır. samsun ve ordu çiftetelli benzeri-karşılama gibi oyunları davul-zurna ana enstrümanla oynarken, rize horon teper fakat tulumla oynar, trabzon ve giresun (omunda değişik horonları vardır) horonu kemençe ile oynarken, artvin tulumla oynar fakat aynı artvin yukarı kesiminde atabarı oynar. artvin atabarı oynarken gümüşhane halay çeker, sinop-kastamonu-bartın ise köçek oynar..

    peki, hani bütün karadeniz laz dı, hepsi horon teperdi? (sinir oluyorum arkadaş!)

    insan tabiatları bile farklıdır; söz gelimi trabzon ve rize insanı radikal-kabına sığmayan-uçlarda gezen-oldukça girişken insanlar iken sinoplular rahat insanlardır, hatta diplerindeki gümüşhane’nin bile sakin bir insanı vardır. samsun sahili biraz hoyrat iken kastamonu’nun iç kesimi, amasya-tokat anadolu’dur, kalender insanı vardır. genel olarak doğu karadeniz’in kültürü farklı, orta karadeniz’in yerel kültürü farklı, batı karadeniz ise marmara etkisinde tamamen farklı kültürde bir bölgedir. peki, bütün karadeniz asabi ve laz dır?

    daha birçok fark sayabilirim, mesela bitki örtüsü doğu karadeniz de gürgen falanken orta karadeniz de gürgen yanında meşede yaygındır, batı karadeniz ise çam ve kestanedir. doğu karadeniz çok dağlık iken, orta karadeniz daha eğimi düşük hatta kıyıda iki büyük içeride birçok küçük ovaya sahiptir. batı karadeniz tamamen farklıdır, farklı bir dağlık yapısı bulunur, fakat orda da düzlükler vardır.

    gelelim şu laz meselesine..şimdi en baştan batı karadeniz ve orta karadeniz’den başlayalım: düzce’den çıkın doğu karadeniz’in başlangıcı olan giresun’a kadar tek bir tane yerli laz insana rast gelemezsiniz. çünkü buralarda yerel halk tamamen türk’tür. taa malazgirt’ten itibaren anadolu’nun fethine müteakiben selçuklu kumandanları tokat niksar’a (dikkat: karadeniz’e 100 km. mesafede) gelmişler buralarda danişment oğulları devletini kurmuşlardır. giresuna kadar olan bölge türkiye selçuklu devleti sınırları içine girmiştir. onun yıkılmasını müteakiben batı karadeniz de candaroğulları kurulmuş ki bu zamanda daha bize laz diyen bursalının bursası brisa adıyla bir bizans şehridir. yine bu zamanda samsun-ordu-tokat yöresinde canikoğulları denilen mesela niksar’dan akkuş dahil çarşamba ve fatsaya kadar taceddinoğulları, ladikten samsuna kadar kubadoğulları, ordu-mesudiye tarafında bayramoğlları beylikleri vardır ki öz be öz türk beylikleridir. yani malazgirt’ten sonra otuz sene içinde batı ve orta karadeniz bölgeleri türk hâkimiyetine geçmiştir. yani bu şu demektir, buralar fethedilmiş ve buraya türk-men halk gelip yerleşmiştir. batı ve orta karadeniz selçuklu devrini de sonuna kadar yaşadı. türk-islam kültürü yerleşti, kök saldı. işte kalan tarihi eserle ortada..iki ay önce eski türk tarih kurumu başkanı yusuf halaçoğlu ile görüştük, diyor ki; orta karadenize samsun-ordu kıyılarına hatta giresun ve trabzonun bir kısım yerlerine oğuz (türkmen) boylarından çepni türkmenlerinin 5200 çadır insan olarak gelip yerleştiğini belgelerde yazılı olduğunu söyledi. zaten batı karadeniz’e birçok türkmen boyları yerleşmiştir. orta karadenizin iç kesimlerine de farklı türkmen boyları gelmiştir. fakat burada cumhuriyetin kuruluşuna kadar bütün anadolu’da olduğu gibi yerli rum ve ermeni halkla birlikte son dönemlere kadar uyum içinde yaşamışlar, hatta bunlardan elbette ki müslüman olanlar olmuştur. fakat tehcirle ermeniler, lozan anlaşmasıyla rumlar gidince buralar tamamen müslüman kalmıştır. tabii 1864’den 1878’e kadar batı ve orta karadeniz’e ruslardan kaçan müslüman çerkezler ve gürcüler gelip-yerleştirilmiştir. zaten mesela marmara’da da çerkez ve gürcüler vardır. ancak batı ve orta karadeniz de çoğunluk olarak halk (ırkçılık yapmıyor, laz olayına açıklık getiriyoruz) türk ağırlıklıdır. mesela ordu %85 türk, % 15 gürcü’dür. akkuş’un bütün köyleri türk sadece bir köyü (kabakulak) gürcü’dür. ancak bana ordu’da bir tane yerli laz gösteremezsiniz. yerli halktan bir tane lazca konuşan biri göremezsiniz. mesela bu durum giresun’da da böyledir. ancak cumhuriyet döneminde gelmiş-iş nedeniyle yerleşmiştir. hatta dışarıdakiler bilmez, orta karadeniz de balkanlardan gelme hayli mübadil ve muhacir vardır. samsunda 100 bin kişi yunanistan ve bulgaristan mübadili yada muhaciridir. bunların çoğu türk’se de mesela arnavutlarda vardır. aynı samsun’da trabzon dışında en çok trabzonlu yaşar. bunların şiveleri toplumu yanıltmakta, işin içinden çıkmak için kısaca laz demektedirler. bu kişilerde samsun dışına çıkınca aslında trabzon kökenli amma dedesi-ebesi gelmiş, kendisi burada doğmuş-büyümüş, samsunluyum diyor, fakat ağız trabzonlu konuşuyor, karşıdaki de haa bu samsunlularda laz diyor, olmuyor.

    gelelim doğu karadeniz’e..bir defa giresun un yarısı ordu’da kurulan bayramoğulları beyliğinin içine zaten alınmış idi..1461 doğu karadeniz için dönüm noktasıdır. 15 ağustos 1461’de bizzat nice zorluklarla geçen bir sefer sonunda bizzat fatih sultan mehmet tarafından trabzon rum imparatorluğuna son verilmiştir. hemen peşinden giresunun kalan yarısı, rize de fethedilmiştir. rum devletinin ileri gelenleri buradan sürüldü. giresun zaten epey türkleşmişti, bu tarihte osmanlı devleti her yeri fethederken yaptığı gibi buraya da türk nüfus yerleştirdi, buraya dikkat buyurun: ilk etapta 1500 rum aile buradan istanbul’a (fener-balat) göçürülmüştür. daha sonra birçok defa buradan rum halk rumeline (balkanlara) zorunlu gönderilmiştir. başbakanlık osmanlı arşivinde maliyeden müdevver 828 numarada kayıtlı 1486 tarihli defterde yer alan bilgilere göre fethi takip eden ilk 25 yılda buradan altı büyük sürgün yapılmıştır. özellikle trabzon sur içi güvenlik nedeniyle boşaltılmıştır. bunların yerine trabzon‘a niksar, sonusa, lâdik, amasya, bafra, osmancık, iskilip, çorum, gümüş, merzifon, tokat, samsun, turhal, zile, gölcanik, satılmışcanik, kağala ve vezirköprüden ilk etapta toplam 258 türk ailesi gönderilmiş ve yerleştirilmiştir. aynı şekilde giresun ve rize’ye de hemen hemen aynı yerlerden türk-menler gönderilmiş, yerleştirilmiştir. özellikle giresun %90 nispetinde türkleşmiştir. bugün epey giresunlunun simasına bakınız, türkmen bir simayı görürsünüz. aslında bu yerleşmeleri osmanlı müslüman ahali diyerek, müslümanlaştırmak için yerleştirmiştir. anacak mesele laz meselesini açıklamak olunca işin etnik boyutuna girmek icap ediyor. ileriki yıllarda buraya yüzlerce-binlerce türk aile gelip yerleşti. yavuz sultan selim trabzon sancak beyliği yaparken, oğlu kanuni burada doğdu. yavuz buradayken rize’nin doğusunu, artvin sahillerini, batumu ve kutaisi’yi (gürcistan) fethetti. buralara o sırada şah ismail’den kaçan ve kendisine sığınan sünni akkoyunlu türkmen aşiretlerden binlerce insanı yerleştirdi. bunlar özellikle rize’nin batısına yerleşti. of-sürmene tarafına maraş tan gelip, yerleşen türkler oldu.

    fakat rize’nin doğusunun çoğu laz kaldı. artvin sahili de laz kaldı. artvinin orta kesimide gürcüydü. ayrıca burada müslüman olmuş ermeni kökenli denilen hemşinlilerde yaşamaktaydı. trabzon’da rum halk azalsa da epey yerli rum yine kaldı. yani bütün bu insanlar hıristiyan ve ortodoks’dular. fakat buraya yerleşen samimi müslümanlar, dervişler bu insanları zaman içinde etkiledi ve zamanla laz’ların, hemşinlilerin, gürcülerin hepsi, rumların bir kısmı islamiyeti kabul ettiler. tabii osmanlının son yıllarında özellikle bu rumlar pontus-rum devleti kurma hayaliyle büyük devletler-yunanistan ve fener rum patriğinin desteğiyle ayaklanınca tamda ı.dünya savaşında ruslarda trabzon ve rize’yi işgal edince bunlara gün doğdu. hele samsun’da ki rumlar daha büyük çeteler kurdular. ordu-amasya ve tokatta bile terör estirdiler. (akkuş’ta rum sirop çetesi) ancak karadeniz’in en büyük kuvay-ı milliyecisi giresunlu topal osman ağa, trabzonlu necati hoca ve diğer türk çeteleri yeni kurulan türk ordusundan da destekle doğu ve ota karadenizi rum çetelerinden temizlediler. sonra cumhuriyet kurulunca lozan anlaşmasıyla karadeniz ve bütün anadolu’dan rumlar yunanistan’a gönderildi, oradaki türkler (batı trakya hariç) anadolu’ya getirildi. ancak trabzon’da ki rumların yarısı müslüman olmuştu. bunların bugün torunları yaşamaktalar, özellikle trabzonun yukarı ve doğu kesimindeki ilçelerde yaşarlar, kendilerine rum demezler ancak babam, dedem, amcam rumca konuşur bende biraz bilirim derler. müslüman olmuş, türk kültüründen de etkilenmiştirler. zaten simaen farklıdırlar, bizans fresklerindeki kişilere benzerler.(adamın nesli sülalesi müslüman olmuş, ne güzel, rum olsa ne olur?)

    rize’nin doğusu ise müslüman laz ve müslüman hemşinlidir. ingilizce gibi apayrı dilleri vardır. fakat lazların ekseriyetle yaşadığı şehirler pazar, arhavi ve hopa’dır. mesela kazım koyuncu gerçek laz’dı. osmanlı devleti bir imparatorluk hüviyetinde olduğundan bizim cumhuriyet dönemi korkularını yaşamamış, laz’a laz, kürt’e kürt demiş, onların kültürel özgürlüklerini kısıtlamamış, böylece gerçek laz, gerçek kürt ortada olmuştur. mesela kürtlerin yoğun olduğu bölgeye kürdistan derken, lazların yoğun olduğu bölgeye lazistan denmiştir. lazistan bugünkü rize ve artvin sahilini kapsayan yöreydi ve bir sancaktı. trabzon eyaletine bağlıydı. dikkat edin neden trabzon eyaleti demişte lazistan dememiş, gayet basit onu anlatıyoruz, trabzon laz değil de ondan! 1873 tarihli osmanlı kayıtlarına göre lazistanın nüfusu 9205 hanede yaşayan 55.350 kişiden ibarettir. bugün 5 katı artmış olsa türkiye’deki toplam lazların nüfusu 250 bin civarında kişi olur. hâlbuki rize vilayeti 2011 nüfusu 320 bindir, bu lazların hepside rize’de yaşamaz, şartlar nedeniyle istanbul, ankara’da falan binlerce yaşayan laz insan vardır. laz zannedilen trabzon vilayetinin nüfusu tek başına yaklaşık 900 bindir. buna dışarıda yaşayan trabzonluları dâhil edersen bu rakam 1,5 milyonu aşar. bu bile lazların ne kadar azınlık bir etnik grup olduğunu gösterir. zaten bugün laz’ların nüfusu da araştırmalarda kişi beyanına dayalı 200 bin civarındadır. konda şirketinin 1993 istanbul araştırmasında ‘’ben lazım’’ diyenlerin oranı %4.28’dir.

    kısacası bugün ordu, giresun türk, trabzon türk ve müslüman rum, rize müslüman laz, türk ve hemşinli, artvin türk, laz ve gürcü etnik dağılımda illerimizdir. samsun göç almış, birçok etnik grubun birlikte yaşadığı (türk ağırlıklı, çerkes, gürcü, laz, mübadil türk ve arnavut, kürt) bir şehirdir. elbette ordu’da da gürcüler vardır, tıpkı bursa’da, balıkesir’de olduğu gibi..diyarbakır’da bize’’bunlar laz uşağı’’ diyen seyyar ciğerciye arkadaşımızın anlattığı gibi, balıkesir’de anlattığım gibi, edirne’de dolmuş şoförüne ‘’orduyu ne bilirsiniz?’’ cevap:laz gelince, ordu’nun laz olmadığını anlattığım gibi bu yazıyla da geniş ve biraz bilimsel olarak anlattık. şimdi bir akrabam muhacirlerden konuşurken onlara bulgarlar dedi. bulgaristan’dan gelenleri müslüman bulgar zannediyor..onlar bulgar olmadığı gibi karadenizlilerde laz değildir, lazlarda karadeniz de azınlıktır.

    insanlarımız dışarıda ortalama doğu karadeniz şivesini konuşan herkesi laz zannediyor. gücistan batum’da otururken yanımıza biri geldi, içinizde laz olan var mı dedi, trabzonlu iki şoförümüz biz lazız dediler, o halde lazca konuşalım dediler onlarda bizim ayrı bir dilimiz yok, dediler. işte herkes onlara laz deyince adamlar da kendini laz zannediyor-kabul ediyor, amma lazca diye fransızca gibi ayrı bir dil olan dili bilmiyor, çünkü laz değil! zaten bugün demokrasi var, işte türkiye’de konuşulamayanlar konuşulur oldu, gidin trabzon da araştırma yapın, kendine laz diyen adam %5’den fazla çıkarsa adımı değiştiririm. zaten bütün araştırmalar bunu gösteriyor, türkiye’de laz’ların nüfusu en fazla 250-300 bin kişi, nerede öyle milyonlarca kişi..amma vatandaş milyonlarca laz var zannediyor. fakat bu işin bir suçlusu da trabzonlular, takdir ediyorum ki türkiye’nin en girişken insanları olan ve her gittiği ilde tutunan-varlık sahibi olan, bugün türkiye genelinde yüzlerce-binlerce yetişmiş-zengin ve sanayide-ticarette-siyasette-bürokraside söz sahibi olan trabzonlular gittikleri her yerde trabzon ağzı ile konuşup, horon tepib, birde biz karadenizliyiz ve bazıları da biz lazız deyince herkes bütün karadenizliyim diyenleri böyle konuşan-horon tepen-laz zannetti. halbuki diyecekleri gayet basit: biz doğu karadenizliyiz, bundan sonra böyle deyin ey rizeli, ey trabzonlu, ey hopalılar!

    hala da anlamayan varsa gitsin kendine zekâ testi yaptırsın. bu arada asla amacımız türkçülük, ırkçılık olmayıp, meseleyi açıklığa kavuşturmaktı ve zannediyorum mesele anlaşılmıştır.

    bahadır kayım
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap