aynı isimdeki diğer başlıklar:
122 entry daha
  • sadece hitchcock abinin en iyi filmi değil, tarihin gelmiş geçmiş en iyi birkaç filminden biridir. adeta (bkz: barry lyndon) ile (bkz: inception) filmlerinin karışımı gibidir. san francisco şehrinin güzelliğiyle birleşince, barry lyndon'ın modern çağ versiyonunu andırır. her bir sahne kartpostal gibidir. görsel şölen sunar. muazzam kurgusuyla inception etkisi yaratır. kurgunun içinde kurgu barındırması beyin yakar.

    maalesef yayınlandığı yıllarda anlaşılamamış, hatta eleştirmenler tarafından da eleştirilmiş; ancak zaman içinde, kısmen hak ettiği değeri bulmuştur. fakat, imdb'de, 9 puanın, bilemedin 8.8 puanın altında olmasına ve ekşi'de yazılanlara bakılırsa 2020 yılında bile anlaşılamadığı açıkca görülür. hitchcok abi suçu kim novak'ın kötü performansına ve james stewart yerine daha genç birini tercih etmemesine bağlasa da asıl sıkıntı izleyicinin kendisindedir.
    anlaşılamamasının en büyük etkenlerinden bir diğeri isminin "vertigo" olmasıdır. zira konunun bütününe bakıldığında vertigo ismi filmi tanımlamamaktadır. inception filminin ismini "topaç" (buna karşılık gelen ingilizce bir isim) koyun mesela, o filmin asıl anlatılmak istenenini tanımlar mı?

    vertigo konusu nedir diye yazıldığında örneğin şöyle yazıyor:

    vertigo; zengin bir iş adamının psikolojik sorunlar yaşayan eşini, bir suçluyu yakalamaya çalıştığı sırada çatıda asılı kalan ve sonrasında yükseklik korkusu oluştuğu için mesleğini bırakan bir dedektife takip ettirmesiyle yaşanan olayları anlatır.

    bu filmi bu kadar sığ anlatırsan ne izlediğini anlamayan seyirci de birşey anlamaz.

    olabilecek en basit şekliyle anlatıyorum. zengin bir iş adamı karısını öldürmek için dahice bir plan hazırlar. (bkz: dial m for murder)

    psikolojik sorunları yüzünden yüksek bir yerden intihar etmiş süsü verilecektir. psikolojik bunalım içinde olduğuna ve kendini yukardan aşağı attığına bir tanık lazımdır.
    görevi esnasında yaşadığı kötü tecrübeden dolayı yükseklik korkusu yaşamaya başlayan dedektif bir arkadaşı bu iş çok uygundur. karısını takip etmesini ister. seyircinin sıkıcı bulduğu bölümler yani takip sahneleri devreye girer. (kadın aslında takip edildiğini biliyordur. sonra anlayacağız.) sürekli bir müzeye gidip bir tabloya bakmaktadır. tam intihar esnasında kadını boğulmaktan kurtarır. o an, ulan çok basit bir boğulma sahnesi, insan bir karış suda boğulmaz ki dedirtir izleyene. ikili arasında yakınlaşma başlar. koca arada dedektifi arayıp, durumun ne boyutta olduğunu teyit etmektedir. şimdilik iyidir der.
    kadın intiharı kafaya koymuştur, bir fırsat yaratıp gerçekleştirecektir. kiliseye gelirler ve kadın aşkının yani dedektifin kollarından kurtulup yükseğe çıkar ve intihar eder. adam düştüğünü görmüştür ama yükseklik korkusundan çıkıp bizzat tanık olamamıştır. zaten bu zafiyetinden dolayı kurban seçilmiştir. (o an izleyici yine çok anlamsız bir intihar sahnesi izlenimine kapılabilir.) kadının intihar ettiği hukuki olarak kabul görür. psikolojisi bozuk bir kadın gayet doğal bir şekilde intihar etmiştir. esas adamımız zanneder ki bu kadın hergün ziyaret ettiği müzedeki tablodan etkilenmiş, tablodaki kadının ruhunun, içine girdiğine inandığı için tıpkı tablaodaki kadın gibi 26 yaşında intihar etmiştir.

    dedektif kabuslar görür, ki o kabus sahneleri çekildiği yıla göre inanılmaz etkileyicidir. her yerde kadınının hayalini görmektedir. bir gün tesadüfen ona benzeyen judy'i görür. ona intihar eden sevgilisini hatırlattığını söyler ve en azından birlikte bir akşam yemeği teklif eder. judy'nin aslında madeleine olduğunu dedektife yazdığı mektuptan anlarız. kendisi dahice hazırlanmış bir cinayet planı için satın alınmış bir kadındır. aslında zengin iş adamının karısı değildir. intihar esnasında zengin iş adamı çan kulesinden gerçek karısını atmıştır. tüm bu gerçekleri yazıp çekip gidecektir ama dedektife tutulmuştur bir kere, gidemez. gerçeği de söylemez. adam judy'i madeleine'e benzetme çabaları esnasında madeleine bir hata daha yapar ve tablodaki kadının kolyesini takar. dedektif tablodaki kolyeyi daha önce gördüğü için onun aslında madeleine olduğunu anlar ve intikam planı hazırlar. çan kulesine götürüp muhtemelen oradan atacaktır. bu arada madeleine hep vicdanen rahatsızlık duyar. hem masum bir kadının ölümünde parmağı vardır hem de aşık olduğu dedektife ihanet etmiş konumdadır. yani tıpkı zengin iş adamının karısını oynadığı dönemdeki ruh haline bürünmüştür. (bu sefer gerçektir, rol değildir.) intihara meyillidir. çan kulesine güç bela çıkarlar ve scottie yükseklik korkusunu yendiğini fark eder. e kadınında yaşadığı pişmanlığı görmüştür. tam sarıldıkları esnada bir karaltı görür madeleine. ölmesinde payı olduğu kadının ruhunun yansımasını görmüştür. kendini aşağı atar. ilahi adalettir. ektiğini biçmiştir.

    atladıktan sonra anlarız ki o bir rahibedir. ama madeleine rahibe olduğunu anlamadan, karaltıyı görür görmez vicdan azabıyla korkarak intihar eder.
47 entry daha
hesabın var mı? giriş yap