4 entry daha
  • taylor bu şarkıyı kanser hastası olan annesi için yazıyor, ancak yazarken hayal gücünü kullanmayı da ihmal etmemiş. bu da kadar dinleyen pek çok kişinin empati yapabileceği kaliteli bir seviyeye çıkarmış. şimdi şarkının sözlerine ve içerdikleri anlamlara bakalım:

    the buttons of my coat were tangled in my hair

    -bu başlangıç cümlesi bize şarkının bir çocuğun ağzından yazıldığıyla ilgili uyarıyor. “hırkamın düğmeleri saçıma dolandı” küçük bir kızın ağzından annesine söylerken duyabileceğimiz masumiyette bir cümle.

    ın doctor's-office-lighting, ı didn't tell you ı was scared
    that was the first time we were there

    -burada hastanedeler fakat küçük kız neler olduğunu tam anlayamamış. annesinin başına kötü bir şeyler geldiğini biliyor ve korkuyor fakat küçük olduğu için olayların arka planında kalmış ve soru sorarak bir şeyleri gerçek kılmaktan çekiniyor.

    holy orange bottles, each night ı pray to you
    desperate people find faith, so now ı pray to jesus too

    -bu kısım şarkıda en yüreğime dokunan kısım diyebilirim. küçükken çoğumuz çevresel faktörlerden dolayı inançlıyızdır ama neye inandığımızı tam bilemeyiz. bazılarımız “tanrı nerede?” diye sorulduğunda herkes yukarıyı gösterdiği için avizeyi tanrı zanneder, bazılarımız gördüğümüz bir deseni tanrı’nın figürü zannederiz. burada da kız çocuğu neye dua edeceğini bilemiyor ve masadaki portakal suyu şişelerine dua ediyor. sonra çevresindekilerin de anlatmasıyla isa’ya dua etmeye başlıyor, o kadar çaresiz ki küçücük yaşında bunu öğreniyor.

    and ı say to you

    ooh-ah, soon you'll get better
    ooh-ah, soon you'll get better
    ooh-ah, you'll get better soon
    'cause you have to

    -burada da ettiği duayı duyuyoruz. tekrardan masumiyeti ve çaresizliği hissedebiliyoruz. “iyileş, iyileş” diye dua ediyor ve “çünkü iyileşmek zorundasın” diye devam ediyor. annesinin iyileşmesini çok istiyor fakat bu isteğiyle neden gerçekleşmesi gerektiğiyle ilgili bir mantık sunamıyor, sadece kalbinin derinliklerinde öyle diliyor.

    ı know delusion when ı see it in the mirror
    you like the nicer nurses, you make the best of a bad deal
    ı just pretend it isn't real

    -annesinin hastalığını anlamayacağı düşünülen küçük çocuğa söylenen yalanlar…kız bunların yalan olduğunu anlıyor ama kabullenmek istemiyor. sadece geçmesini dilemeye devam ediyor.

    ı'll paint the kitchen neon, ı'll brighten up the sky
    ı know ı'll never get it, there's not a day that ı won't try

    -yine “eğer istediğim şu şey olursa şunu yapacağım” diye dua eden bir çocuğun yakarışına şahit oluyoruz. herkes sürekli “sen anlamazsın” dediği için kendi kendine savunma mekanizmaları oluşturmuş ve kendince duruma anlam kazandırmaya çalışıyor.

    and ı'll say to you

    ooh-ah, soon you'll get better
    ooh-ah, soon you'll get better
    ooh-ah, you'll get better soon
    'cause you have to

    and ı hate to make this all about me
    but who am ı supposed to talk to?
    what am ı supposed to do
    ıf there's no you?

    -burada taylor tekrar kendi durumuna geçiyor ve “bu şarkıyı kendi hislerimle karıştırmak istemezdim ama artık dayanamıyorum, ne yapacağım ben eğer sen gidersen?” diye yakarıyor

    this won't go back to normal, if it ever was
    ıt's been years of hoping, and ı keep saying it because
    'cause ı have to

    -tekrardan küçük kız çocuğuna dönüyoruz fakat bu defa kız büyümüş ve yıllardır kendiyle kurduğu oyunlarla bir şekilde annesinin hastalığına alışmış. yine de küçükken ettiği duayı etmeye devam ediyor çünkü en umutlu zamanlarında söyledikleri ona hala bir umut olablieceğini hissettiriyor.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap