80 entry daha
  • öyle bir film ki insanı "ben bu filmi izledim" diye gururlandırabiliyor. evet bildiğin gurur duymana sebebiyet verebiliyor bu film. çünkü kendini şanslı hissediyorsun, öyle alelade bir anda tam da canının en sıkkın olduğu bir anda aklına bir sahne geliveriyor örneğin. tüm yaşam sevincini körüklüyor, dans etme isteği, koşma arzusu ve belki de ölüp bitecek denli kahkaha atma arzusu yaratıyor sende. çünkü bir zamanların gençleri etraflarını saran tüm felaketlere rağmen, tüm savaşlara, tüm çıkmazlara rağmen hayattan umutlarını kesmemiş, gördükleri gerçek acılara, ölümlere rağmen yaşam sevinçlerini kimsenin ellerinden almasına izin vermemiş. başları dik durmuşlar ve doğru bildikleri şeyi yapmaktan kaçınmadıkları için aykırı görülüp horlanmışlar, dışlanmışlar ama asla barıştan yana umutlarını yitirmemişler. söylesenize nedir ki aykırılık? savaş karşıtlığı mıdır? yoksa savaş yanlısı olmak mıdır? insanın temel taşları, onu insan yapan tüm nadide değerler incelendiğinde doğasında barış mı savaş mı olmalıdır? çiçek çocuklar mı uç noktadadır yoksa evinde kendince normal bir yaşantı süren savaşı kendi yaşantısı gibi normal olarak algılayan ortalama bir vatandaş mı?
    ne kadar zaman oldu bilmiyorum ancak mtv'nin bir reklamında-sanırsam yaklaşan bir festivalin reklamıydı-kendi halinde uzun saçlı bir hippiemiz tüm masumiyeti ve saflığıyla çiçek böcek arasında gitarını tıngırdatmaktadır. reklam 68 kuşağına ve özellikle 60'ların, 70'lerin müzisyen ruhuna hasta olan benim dikkatimi çekmiştir. ancak reklam beklenildiği gibi olmaz, gökyüzünün derinliklerinden koca bir hoparlör hippiemizin tepesine balyoz gibi iner. ve dış ses duyulur: "hippie dönemi artık öldü." evet, sanırım öldü. öldürüldü. yaratılan bu tüketim çılgınlığı doymak bilmiyor, kavramları da ruhları da alıp götürüyor.
    çiçek çocuklar sokaklarda yatarlardı, kimilerine göre pistiler, bitliydiler ama bence hiç kimsenin olamayacağı kadar temizdiler. çiçek çocuklar esrar içerler, ot çekerlerdi, kimilerine göre beyinleri uyuşturulmuştu, ama bence hiç kimsenin olamayacağı kadar ayıktılar. çiçek çocuklar için seks bir oyundu, kimilerine göre ahlak kavramları yoktu, ama bence hiç kimsenin olamayacağı kadar ahlaklıydılar. çünkü onlar hayatın hakkını verememenin en büyük ahlaksızlık olduğunun farkındaydılar. çünkü onlar savaşın anlamsızlığını fark edecek kadar ayıktılar ve çünkü onlar masumiyetlerini yitirmedikleri için hep temiz kaldılar.
    dedim ya tüm yaşanan ve etrafını saran felaketlere rağmen yaşam sevincini yitirmemek, hayattan, barıştan umudunu kesmemek... bunlar büyük şeyler hele ki zamanımızın gençlerinin hep bir paranoya altında yaşadıkları, günlük sıradan bunalımlarla vakit öldürdükleri düşünülürse.
    çiçek çocuklar için hayat bir oyundu ve en iyi şekilde oynadılar, eğlendiler, güldüler, yeri geldi ağladılar. let the sunshine in şarkısının aslında neyi anlatmak istediğini dibine kadar kavradılar.
    şimdi mi? birçokları için let the sunshine in disco mix remixinden öte bir şey değil. çünkü dünya barışını arzulamak bir ütopya, çünkü mutluluğun kaynağı sadece endorfin.
69 entry daha
hesabın var mı? giriş yap