10 entry daha
  • iki barbie bebek...

    onları sık sık tv ekranlarında görüyorum. saçları sarı. aslında siyah ama sarıya boyatıyorlar...

    medyada çalışıyorlar...

    yazı yazıyorlar gazetelerde...

    son günlerde " sıkmabaş " tartışmalarında görüyorum...

    bir- iki dil biliyorlar, türkçeden çok ingilizce konuşmayı yeğliyorlar... yani türkçe cümlenin içinde mutlaka iki-üç ingilizce kelime koyarak dertlerini anlatmaya çalışıyorlar.

    güzeller ve bakımlılar...

    demokrasi ve özgürlük sık sık kullandıkları kelimeler...

    amerika'da, londra'da okumuşlar...

    varsıl ailelerin kızları ya da kadınları...

    30-35 yaşlarında çoğunluğu...

    bazıları " biz aydın kadınlar " diye söze girmeyi çok seviyor; deneyimli, kendilerini topluma kanıtlamış nilgün cerrahoğlu ve meral tamer gibi gazetecileri çıldırtıyorlar...

    örneğin meral tamer, kadının özgürleşmesini savunurken bir tanesi " mısır'da, suriye'de kamuda çalışan kadınların bazıları kapalı, bazıları açık " deyip laikliğin ne olduğunun farkında bile olmadıklarını gösterebiliyor...

    çok güzel göz süzüyorlar!..

    burunlarından kıl aldırtmıyorlar!..

    " sıkmabaşlı " kadınları öyle savunuyorlar ki bilemezsiniz...

    nilgün cerrahoğlu, onları dinledikçe " aman tanrım ben neredeyim " diye düşünüyor, meral tamer " türkiye ne hale gelmiş" diye yumruklarını sıkıyor...

    ***

    peki, canan barlas' a ne demeli?

    nilgün'le meral eski arkadaşım...

    ikisinin de karşılarındaki sahte sarışın barbie bebeklerinin " cehaletlerine" nasıl tahammül ettiklerine şaşırdım.

    bilirim nilgün de meral de inatçıdır...

    meral, doğrudan bir soru yöneltiyor:

    " sıkmabaşlı kamu kurumlarında çalışsın mı?"

    amerika'da eğitim gören, harvard üniversitesi' nde master yapan " sahte sarışın" ve ötekilere yöneltiyor bu soruyu...

    imam hatipte okuduğu yıllarda " erkekleri buzlu camın ardından gördüğü " için onları hep merak ettiği bilinen " barbie kız " kıvırtıyor, zeytinyağlı, kuru fasulye tarifi yapar gibi bir şeyler zırvalıyor " biz aydınlar bir araya gelip " filan gibi laflarla konuyu geçiştirirken meral tamer'in gözleri " ay ben neredeyim! " diye sağa sola bakıyor...

    nilgün de meral gibi...

    yorgunum ama inatla izliyorum melih meriç' in habertürk'teki " basın kulübü "nü...

    sıkmabaşlı avukat fatma benli , çok güzel oynuyor " mağdur kadın " rolünü...

    işte tam o sırada 30 yıldır türkiye'de yaşayan alman kökenli christine şenol , söze girip gerçek türkiye'nin fotoğrafını ortaya koyuyor...

    barbie bebekler gözlerini açmış bakıyorlar...

    canan hanım'ın canı sıkılıyor...

    o hâlâ kendisini " mehmet'le beni 28 şubatçılar işimizden etti "den kurtaramamış...

    christine şenol, 70 'li, 80' li yılların türkiye'sini, 1990 sonrası dinci yapılanmayı, kadınların nasıl giderek kapandığını anlattı uzun uzun...

    iki barbie bebek uzayda!..

    hele nilgün'ün yanında oturanı bir görseniz, öyle şişmiş, şişirilmiş ki, bir balon gibi havalarda...

    tartışmanın başından beri sapla samanı karıştırıyor, " ben akşam'da da yazdım " deyip kasım kasım kasılıyor...

    gözüm bir yerlerden ısırıyor onu...

    galiba cnn' den ...

    ***

    programın adı " yumurtasız omlet nasıl yapılır(!) " gibi bir şey miydi, neydi anımsayamadım...

    bizim iki barbie bebek , canan ablalarının ve fatma kardeşlerinin tüm desteklerine karşın "sıfır " aldılar...

    nilgün ve meral evire çevire dövdü onları ...

    programın içeriği " kadınlar geleceğe nasıl bakıyor "du ama bizim iki barbie bebek birikimli olmadıkları için istenilen sonuç alınamadı...

    zaten ben de sonuna dek izlemedim...

    koltukta uyuyup kalmışım!..

    hikmet çetinkaya/ cumhuriyet
    12/02/2008
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap