971 entry daha
  • doktorun bana evde yat, dışarı çıkamazsın dediği günler. yatak-koltuk-tuvalet dışında kıpırdamadan yatıyorum. dedim öğrenirim lan ben bu dili, nedir yani. önce alfabe'den başladım her şey okunduğu gibi, bir tek "h" okunmuyor, geri kalanlar da "h" okunuyor zaten.

    sayılar, tanışma cümleleri, 60-70 kelimeyi öğrendim youtube'dan. sonra video dinle dinle baydı beni. dedim ben ispanyol bir kanka bulayım. "yabancılarla konuşma sitesi" yazdım google'a. gördüğünüz gibi düz bir mantıkla ilerliyorum, speaky.com çıktı karşıma. hiç biyografi yazmadan tık tık ileri gittim, karşımda seçmelik bir sürü insan.

    özellikle hanımları eledim, girdim biyografileri biraz kurcaladım. duygusal beklentim sıfır, tamamen dil geliştirme ve eğlence amaçlı oradayım. baktım benim gibi resimsiz, fotoğrafsız, biyografisi bomboş bir julio. vay kardeşim benim, diye içimden geçirip "hola" diye girdim conversation'a. benim yanıma da türk bayrağı koymuşlar "aaa merhaba" diye cevap geldi.

    ben çat pat ispanyolca, bu çat pat türkçe baya bir konuştuk. ancak o kadar gülücükler kullanıyor ki, gay kardeşim julio diye düşünüyorum. "j" lerin "h" okunması, onun türkçe okunuşu falan derken ben buna hulyo diye hitap etmeye başladım. o da benim ismimde bir adet bulunan "h" harfini kaldırdı ve biz hulyo ile uzun günler konuştuk.

    bu arada benim ispanyolca, onun türkçe bitti. fransızca biliyor musun dedi, derken öğrendim ki hulyo meğer fransızmış, ben sizin dilinizde senin adın olduğunu bile bilmiyordum dedim, yoo çok var falan dedi. biz ispanyolca pratiği bıraktık, başladık ingiliççe yazışmaya. günler geçerken benden posta adresi istedi, ben de çok takılmadan verdim evimin adresini. ben hobi olarak enerji içeceği biriktirdiğimden bahsetmiştim, bir kutu değişik değişik enerji içecekleri yollamış. kargo, gümrük nasıl patlamadı hayret ederek çok mutlu oldum. dedim lan hulyo harbi delikanlı adamsın, sendeki göt bir sürmeli'de var. anlamadı tabi

    bu jesti üzerine ben de ona bir jest yapmak istedim ama adamın beğendiğini söylediği tek şey halı, kilim falan otantik şeyler. yapacak bir şey yok, eski tanıdıklardan uşak kilimi, antika bir gaz lambası, oltu tespih falan doldurdum kutuya. girdi kargo parası yolladık, kankamıza.

    bu arada hulyo'nun aşı alerjisi olduğu için aşı olamadığını ve korkudan evden hiç çıkmadığını da belirteyim. ben de evden çıkamıyorum biz 24 saat hulyo ile konuşur hale geldik. 1 gram ispanyolca ilerletemedim, ingilizcem acayip gelişti bu süreçte. günlerden bir gün hulyo aşı olduğunu, artık dışarı çıkabileceğini ve hatta türkiye'ye gelmek istediğini belirtti. nereye geleceksin diye sordum, aslında istanbul ve ürgüp'e gidecekmiş ama eğer istersem ankara'ya da uğrayıp beni görmek istiyormuş. ben de öyle söyleyince şaka yollu "bak hulyo ben erkekleri severim de bana mı göz koydun, arkadaşız ama o sonra yanlış olmasın" dedim(bu cümleyi ingilizce ne kadar kurabildiysem artık). böyle dediğimde çok bozuldu, bütün gülücüklerin yerini, net cümleler aldı. harbi harbi bana iş koymuş kankam ama ben bir şekilde gönlünü aldım. sıcak bir eylül sabahı esenboğa'nın yolunu tuttum. doktordan da iznim var, hulyo'ya anıtkabir gezdirip, aspava yediricem, oradan ürgüp'e uğurlayacağım.

    bu arada uçağa binmeden benim bir arkadaşım da gelecek sorun olur mu, "o da gay" falan dedi, iyi gelsin bir aspava daha yeriz diye komik olmayan esprimi yaptım. uçak indi, kapılar açıldı, ben hayatımda görmediğim 2 gay'i karşılamak için kapı önünde dururken bir çift yanıma yaklaştı. erkek olan merhaba ben bilmemne dedi, kız olan boynuma atladı "çok tatlısın, canım, sweetim, sugarım, my love'ım" diye beni öpücüklere boğdu. ben ahsen tv mikrofonu tutan takkeli gibi bakıyorum bunlar, bunlar bıcır bıcır fransızca konuşuyor. oğlan döndü "julia'nın anlattığı kadar tatlısın" dedi. julia? dedim. julia dedi. 1.60 boylarında anime karakteri gibi kocaman gözleri olan, bembeyaz tenli, fıstık gibi bir fransız hatun.

    ben gay olmadığımı, julia'yı julio sandığımı anlatmaya çalıştım. karşılığında beni görmeden hoşlandığını ama benim ona "erkekleri severim, sakın benden bir şeyler bekleme" tarzı cümlemden sonra gay olduğumu anladığını, o yüzden gay bir arkadaşını da tanıştırmak için getirdiğini söyledi. karagümrük yanıyor şarkısında hakime "ne eveti aslı ne eveti, nikah kıymıyoruz aslı ne eveti" diyen tonlamada "ne gayi julia ne gayi al beni nikahına, çek çıkar buralardan" dedim. çok güldü, yine bir şaka yaptım sandı, ingilizcem açıklama yapmaya yetmedi, julia, arkadaşım seni beğendi ama sen onu beğenmedin sanırım dedi. anıtkabir'e gittik, müzeyi de kapatmışlar. aspava yedik, keşke sen de bizimle ürgüp'e gelsen dedi. ben gay değilim dedim, tamam tamam dedi. vedalaştık gitti.

    debe editi: şuku veren elleriniz dert görmesin.
286 entry daha
hesabın var mı? giriş yap